24

3.1K 297 169
                                    

Bölüm cok içime sinmedi ama Yeonjun'un konuşmaya başlamasına kadar olan bölümler geçiş bölümü gibi olacak, olaydan olaya atlamalar falan olabilir.

İyi okumalar!!

-----

Önümdeki yemeğı hızla yiyordum. Soobin'in bakışlarını üzerimde hissetsem de hızımı kesmeyi aklımdan bile geçirmiyordum. Çok saat geçmişti ve açlıktan bayılacak haldeydim.

Yemeklerin tadı harikaydı. Uçakta nasıl yapılmıştı bilmiyordum ama ben yediğim kısmıyla ilgilendiğim için çok düşünmemiştim.

"Bebeğim, biraz sakin ye"

Bunlar benim son yemeklerim olabilirdi. Muhtemelen ameliyattan sonra büyük şeyler yutmam yasaklanacaktı.

"Yeonjun!"

Uyarıcı sesine omuzlarımı silkip yemeğin sonunu yedim. Arkama yaslanıp elimi karnıma koyunca bana gülmüştü.

"Yanıma gel"

Önümdeki ıslak mendille ellerimi ve ağzımı silip yanına oturdum. Onun yanında küçük kalan bedenimi dışarıdan görmek istemiştim.

"Bir kaç saatimiz kaldı. Merak ettiğin yerleri not alabilirsin. Gideriz."

Sesindeki hakim ton ve üstümde kurduğu hakimiyet beni fena yükselmişti. Tanrım.. Bu adam çok karizmatikti.

"Tatlı ister misin? Sufle var"

En sevdiğim tatlıydı.. Hızla onayladığımda hostes olan çocuğu çağırıp bir tane sufle ve biri şekersiz iki kahve istedi. Ben baya sevmiştim bu uçakta yolculuk yapmayı.

"Yeonjun"

Gözlerimi Soobin'inkiler ile buluşturduğumda daha önce hiç görmediğim bir bakışla karşılaştım. Anlamını bilmiyordum ama çok derin bir şeyler vardı. Bir isim bulamıyor, olan hiçbir ismi yakıştıramıyordum. 

"Uyurken çok güzelsin"

Gözlerimin büyüdüğünü hissederken hızla önüme döndüm. Çok heyecanlanmıştım ve haliyle kocaman bir sırıtma yüzüme yerleşmişti.

Ardından bedenini yavaşça bana doğru eğdi, sıcak nefesi kulaklarıma değiyordu.

"Eger böyle tatlı olursan seni burada-"

İçeri giren hostesle konuşmasını kesip gitmesini bekledi. O gittikten sonra bir kaç saniyeliğine tekrar bana döndü ama bir şey demedi.

-----

Yeter diye çığlık atmak istiyordum ama konuşamıyordum. Soobin bir saattir fena bir bakışla bana bakıyordu ve artık kalbime inecekti. Ben ölmek ve yaşamak arasında, arada boğularak, suflemi yerken bile beni izlemişti. Yaptığım her harekette gözleri benim üzerimde dolanıp duruyordu.

Onun bu bakışları yüzünden fazlasıyla hızlanan kalbime lanetler okudum. Gidecektim şimdi kalpten..

"İneceğiz gel otur"

Yanındaki koltuğa yerleştiğimde bana izin vermeden kemerimi taktı, zaten önüme eğilmişken dudaklarını dudaklarıma kapatıp bir kaç saniye durdu.

Ardından geri çekilip arkasına yaslandı. Hiçbir şey olmamış gibi ciddi ifadesini bozmadan dışarıya döndü.

Dakikalar hızla geçerken uçak inmişti. Hostes kapıyı açınca uçaktan indik. Oksijen ne güzel şeydi, açık hava ne güzel ortamdı.

Derin derin nefesler çekerek aşağı indiğimde bir kaç kişi de bavullarımızı indiriyordu.  Sanırım özel uçak olduğu için bavulları herkesle birlikte almak yerine önden alıyorduk.

"Otele gideceğiz ama rahat etmezsen ev alalım"

Kafamı olumsuz anlamda salladım. Eve gerek yoktu.

"Her yer süslenmiş" havaalanının içindeki yılbaşı süslemelerini kast etmişti.

Havaalanından çıktıktan sonra bir araba bizi aldı ve yarım saatlik yolculuğun sonunda koskocaman bir otelin önünde durduk. Soobin resepsiyonda bir şeyler yapıp yanıma geldi. Ardımızdan bavulların olduğu arabayı iten birisi de geliyordu.

Asansöre binip 29. Katın düğmesine bastık. Dışarıya göre otelin içi çok sıcaktı.

Ardından asansör durdu, görevli kişi "Suit Room (754)" yazan kapıyı açtı.

Bu otel odası olamazdı, bu otel evi falan olmalıydı.

Koskocaman bir salon, yanında mutfak ve bir iki kapı vardı. Burada mı rahat edemeyecektim?

Adam Soobin'e İngilizce bir kaç şey söyleyip bavulları kapının yanına bırakıp odadan çıktı.

"Beğendin mi?"

Ben onu başımla onaylarken gözüm büyük camın manzarasına takıldı, koskoca şehir gözümüzün önündeydi..

"Uykun var mı?"

Kafamı olumsuz anlamda salladığımda o da cevap vermeden mutfağa yöneldi.

"Biraz dinlen akşam çıkıp bir şeyler yaparız"

Saat beş civarıydı, sabah dört gibi çıkmıştık ve on üç saatin sonunda buradaydık.

Onu onaylayıp kapının yanındaki iki bavulumu az önce incelediği yatak odasına sürükledim, o da kendi bavulları ile arkamdan geliyordu.

Kendi bavulunu açıp içinden bir kaç kıyafet aldıktan sonra odadan çıktı. Ben de gitmesini fırsat bilip hazine(?) dolu olan küçük bavulu dolabın en alt köşesine yerleştirdim.

Ardından diğerlerini oldukları yerde bırakıp yatağa uzandım. Çok rahattı.

Gözlerimin kapandığını ve mayıştığımı hissetmiştim, ardından yanıma bir ağırlık çöktüğünü hayal meyal hatırlıyordum...


------

Demekku uykun varmış Yeonjun

My Bitch, YeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin