Beni eve bıraktıktan hemen sonra annemi arayıp haber verdim. Benden daha fazla heyecanlanmıştı. Sanki çıkıyorduk yahu arkadaşça bir yemek işte. Bir şeyler atıştırıp ne giyeceğimi düşünmeye başladım. Siyah kısa bir şort eteğim vardı onu ve üstüne de beyaz kısa kalın askılı bir crop giymeye karar verdim son olarak üstüme deri kırmızı ceketimi giyecektim. Bir saat kadar oyalandıktan sonra dağınık saçlarımı tarayıp üstünden düzleştiriciyle geçtim ve üstümü giyinip hafif bir makyaj yaptım. Penceremin önünde durup Bora'nın odasında ne yaptığına baktım. Perdeleri tam kapalı değildi ama yine de içeriyi göremiyordum. Bir süre sonra ışık kapandı ve bende hızla siyah küçük kol askılı çantamı alıp ayakkabılarımı giymeye başladım. Araba sesini duyarak hızlıca aşağıya indim. Arabadan inmiş ve kendini arabaya yaslamış Bora karşımda duruyordu. Siyah pantolon üstüne kısa kollu kalın beyaz renkli bir tişört giymişti ve sırtına siyah bir sweat atmış ve önden kollarını bir birine geçirmişti. Sol kolunda bir saat sağ kolunda ince metalden bir bilezik vardı. Ayrıca sağ elinde iki tane yüzük sol elinde ise bir tane yüzük vardı.
İki dakikada çocuğu röntgen çektin!
Ne alaka sadece göz gezdirdim.
Gülümseyerek "merhaba." dedim ve arabaya bindim. "Güzel olmuşsun." Arabaya bindiğimde beklediğim karşılığı almamıştım. Merhaba demesini bekliyordum . "Teşekkür ederim sen de çok tatlı olmuşsun." diyerek önüme döndüm. "Biraz uzun yol olabilir çünkü buraları pek bilmiyorum en iyi neresiyse orayı seçtim."
"Önemli olan gittiğimiz yer değil beraber ne yaptığımız."
Bir kaç saniye gözleri gözlerimi buldu ve tekrar yola döndü. Gülümsedi. "Bir gün seni şirketi dolandırmaya götüreyim. Yeni bina mükemmel." Yeni bina mı? Ha doğru yeni geldiler bazen salak olduğumu düşünüyorum. "Olur." Neredeyse on dakika kadar daha yolculuk ettikten sonra dağ evi gibi bir yere gelmiştik. Müstakil led ışıklarla süslenmiş tahtadan bir ev. "Burası çok güzel." Bora cümlemin bitmesiyle beni kolumdan hafifçe çekerek "Hadi öyle duracak mısın?" dedi ve kapıyı açtı. İçeride şömine yanıyordu, sıcacıktı. "Dışarıda oturacağız ama üşürsen içeri geçebiliriz." Dışarısı da o kadar soğuk sayılmazdı tabi sadece şu anlık "Fark etmez sen nasıl istersen. " Arka bahçesi tek kelimeyle mükemmeldi. Bir ormanın içine ev yapılmış gibiydi. Masaya beyaz örtü serilmiş üzerine iki mum konulmuş ve tabak çanaklar yerleştirilmişti. Sandalyenin başına geçerek bana sandalyemi çekti ben oturunca o da karşıma oturdu. Çok heyecanlı gözüküyordu resmen otuz iki dişini birden görüyordum. Ben ise şaşkındım. "Ee nasıl beğendin mi? Hepsini ben hazırladım." Dediğine şaşırırken "Evet çok beğendim." diyerek ona cevap verdim. "Yemek yapma yeteneğim yok maalesef o yüzden dışarıdan söyledim." Masadan kalkıp elinde iki tane karton tabakla geri geldi. Tabakların birini önüme koydu ve sandalyesine geri oturdu. Yemek yerken pek konu konuşmadık hatta hiç konuşmadık diyebiliriz Yemekten sonra tabakları beraber kaldırıp içeri şöminenin önüne oturduk. Koltuklar olsa bile şöminenin önünde bağdaş kurmuş öylece şömineye bakıyorduk. Sanki ikimizde konuşmaktan çekiniyorduk. "Hadi başla." dedi Bora. "Neye?" diyerek karşılık verdikten hemen sonra neden burada olduğumuzu hatırladım bu sırada Bora sırıtarak bana bakıyordu. "Ah evet. Hey öyle pişkin pişkin gülme dalgınlığıma geldi. Başlıyorum o zaman." Bora heyecanla kıpırdayarak "Evet dinliyorum!" dedi. "Adım Nefes biliyorsun zaten. En sevdiğim şeyler, kitap okumak , müzik dinlemek, yemek yemek , spor yapmak, uyumak ve yalnız kalmak. Düşüncelerimde boğulmak... Her neyse nefret ettiğim şeyler ,yalan , yalan ve yalan. Bana yalan söylersen benim için bitersin. Eğer benim için değerli biri misin bilmek istersen davranışlarıma bakman yeterli. Eğer kısa cevaplar vermiyorsam büyük ihtimal sana değer veriyorumdur. Sakın kalbimi kırma zaten yeterince kırık. Ve en önemlisi bana ümit verme. Benimle konuşmak istemezsen öyle soğuk davranıp kalbimi kırmaktansa bir anda söyleyiver gitsin." Bora'nın yüzüne dikkatlice ne düşündüğünü anlamak için baktım. Anlamadım ki öylece bakıyordu sonra konuşmaya başladı. "Hayatımı babamın şirketlerinde ve özel okullarda geçirdim arkadaş çevrem yoktur nadir bir kaç tane görürsün. Buraya geldim ve yeni bir başlangıç yapmayı düşünüyorum. En sevdiğim şey kitap okumak. Galiba tek sevdiğim şey. Nefret ettiğim şeyler, arasam ve açmazsan aşırı sinirlenirim. Sinirli halimi görmek istemezsin. Bu kadar" cümlesini bitirmesiyle ikimizin telefonuna aynı anda mesaj geldi. Mesaj sınıf grubundandı. "Herkese iyi akşamlar çocuklar! Her sene yeni yıla girmeden önce bir parti verdiğimizi biliyorsunuz. Geçen sene maskeli balo yapmıştık. Şimdi ise Mükemmel bir balo yapacağız! Sanmayın ki öyle boş bir balo olacak. Karaoke ve dans gibi yarışmalardan geçerek çiftlerimiz balonun kral ve kraliçesi olmayı hedefleyecek. İstediğiniz kişiyle bu yarışmaya katılabilirsiniz." Yüzümde mükemmel bir gülümseme oluşmuştu. Geçen sene Ada'yla beraber çift olmuştuk ve açıkçası kazanmamıza çok az kalmıştı. Kazanan kim? Diye sorarsanız , Yarkın ve Ege . Geçen sene büyük iddiayı kaybedip tam üç gün onların köleliğini yapmıştık. Simay da hastaydı o sıra gelememişti. "Her sene mi? Cidden hayatımda ilk defa böyle kolej görüyorum ve neden sınıf öğretmenimiz haber spikeri gibi yazmış?" Küçük bir kahkaha patlattım. "Ah çok candan bir kadındır kendisi. Heyecanlı ve işini çok seven birisi!"
"Anladım. Bu sene baloya kimle gitmeyi düşünüyorsun?"
"Ada..."
Bir kaç saniye durdum ve yüzümdeki gülümseme birden düştü. Ada'nın Ege'si vardı... Bora "Hey ne oldu?" dedi ve kolumu sıvazladı. "Ada'yla gidemem... Ege'yle giderler onlar." Bora gülümsedi ve "Yarkın?" dedi. Sesi titrek çıkmıştı sanki içinden sormamalıydım der gibiydi. "Kimseye ümit veremem Bora. Olsun bende evde oturup tek başıma film izlerim!" Bora büyük bir kahkaha attı "Sen...Evde...Tek başına ha? Kesin Ege'ye küfür ederek ağlarsın!" Ben Ege'ye, yok canım! Olabilme ihtimali vardı tabii. "Ben ha? Oradan sana eş bulamadı diye ağlayacak bir kız gibi mi gözüküyorum?" Bora tekrardan güldü "Hayır, ben arkadaşı sevgilisiyle baloya katıldı diye ağlayabilecek bir kız görüyorum!" Arkamda kalan koltuktan ten rengi küçük yastığı alıp Bora'nın yüzüne attım. Bir kaç saniye öylece bana baktı ve gülmeye başladı. "Öfke problemin mi var? Yoksa kişilik özelliği mi?" Sinirlice bir yastık daha alıp yüzüne fırlattım "Yok canım ya bir anda geliyorlar!" Bora'nın kahkahaları gittikçe artarken "Delisin yani!" dedi. Bir yastık daha alıp yüzüne fırlattım "İnsanları sinir etmek hobin mi senin?" Bora yastıkları kucağına alıp "Yo sadece sinirlenince çok tatlı oluyorsun...Yani genelde öyle oluyor!" Dediğini unutturmak için bir anda tüm yastıkları yüzüme fırlattı ve ayağa kalktı "Ben kahve koyayım."
Az önce bir iltifat mı aldık Nefes?
Galiba öyle oldu iç ses.
Elinde iki tane kupayla geldi ve tekrardan karşıma oturdu. "Teşekkür ederim." dedim ve gülümsedim. Salağa yatarak "Ha ,ne için?" dedi. Hadi ama öyle bir çocuğa benzemiyordu! Herkesle geçinen popüler dobra bir çocuktu sanki. Okulda şuana kadar sadece benimle konuşmuştu. Tek bana yakındı. Öyle de olması gerekiyordu sanki ama neyse. "Rica ederim." dedi. Sesi aşırı inceydi sanki içindeki o kalın duvarla benimle konuşurken yok oluyordu. Gecenin geri kalanında sadece şirketten ve ne yapmam gerektiğinden konuştuk ha bide benim hayatımdan. Ama onun hayatından bir gram bile konuşmadık . Sadece öneri verip durdu.Beni eve bıraktığında saat ikiydi. Bu gece tek kelimeyle mükemmeldi.
Aşık mi oluyoruz Nefes?
Galiba öyle içses.
Buna hazır mısın?
Büyük ihtimal...
Aşk bir karadelik gibidir seni içine ceker. Zamanı yavaşlatır, sonunu bile bile ona teslim olmanı sağlar. Yaraları sarmaktır aşk. Kırık kalplerle yeni bir kalp yapmaktır aşk. Geri dönüşü olmayan bu yola isteyerek sağlam adımlarla gitmektir aşk...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çiçek Kafe
RomanceHer gün çiçek kafede kitap okuyan Nefes bir gün okuduğu kitabın rafların arasında olmadığını görür oysaki okuduğu kitabı başkaları almasın diye Gözde teyzeye özellikle tembihler. Fakat kitabı alan kişinin kalbinde yavaş yavaş yer edindiğini farkında...