HER SEY SORUN

20 14 0
                                    

(Nefes'in ağzından)
~ Kamp Günü~

     Sabaha kadar uyumamıştım. Nasılsa sabah dörtte tekrardan uyanacaktım. Tüm gece dizi izleyip bavulumu toparladım. Aklım Bora'daydı. Ceyda'yla konuştuğundan beri ona haksızlık yaptığımı düşünüyordum. Bu Ceydayla benim aramda bir şeydi. Ikimizde birbirimizden hoşlanmıyorduk. Şu çamur olayı zaten başka bir felaketti. Telefonumun çalmasıyla düşüncelerimden sıyrıldım. Telefonun ekraranina bakamıyordum karanlık odamda biraz fazla parlıyordu. Kimin aradığını görmeden aramayı açtım. "Alo? Uyuyup kalmayasın diye arayayım dedim." Gözlerimi kapattım ve gülümsedim. "Uyuyup kalma olasılığım yoktu çünkü hiç uyumadım." Bu sırada kalkıp ışığı açtım. Bora uykulu sesiyle "her gun saatlerce uyuyan sen uyumadın mi?" Dedi. Kafami sanki beni görüyor muş gibi evet anlaminda salladım. "Öyle oldu biraz." Bora'nin esneme sesiyle ben de esnedim. " Hazır mısın?" Bora bir kaç kahkaha atti "Yeni uyandım." Sesi çok çekiciydi. "Yardıma gelebilirim. Tabi istersen" Bora'nin cevabıyla bir kaç saniye oldugum yerde öylece ayakta durdum. "Hayir istemem." Sonra cümlesini devam ettirdi. "Kızım sabah sabah sordugun soruya bak. Ben seni istemez miyim? Uyumamışsın zaten git yüzüne şu çarp öyle gel." Dediklerini bir kaç saniye düşündükten sonra haklı olduğu kanısına vardım. " Sabah sabah biraz sınırlı oluyorsun galiba." Dedikten sonra nefesimi tuttuğumu fark ettim. " Ben sana sinirli olamam ki." Söylediği sanki bana tekrardan nefes almamı söylüyordu. Derin bir nefes aldım  ve gülümsedim. "Gülümsüyorsun değil mi?" Bir kaç saniye şok geçirip "Evet gülümsüyorum." Dedim. Kalbim sıcacık olurken "Eğer şuan kalkıp hazırlanmazsan geç kalacağız." cümlemi diyerek devam ettirdim. "Seni bekliyorum o zaman. Geç kalırsan geç kalırız. Öpüyorum!" Gülümsemem gittikçe büyüdü. "Pekii. Bende öpüyorum."

     Bavulumu aldım ve evle ilgili son kontrolleri yapıp dışarı çıktım. Yavaş adımlarla Bora 'nın evine yürümeye başladım. Her adımım midemdeki kelebeklerin daha çok çırpınmasına neden oluyordu. Bu neden oluyordu hiç bir fikrim yok. Normal bir kampa gidecektik işte. Kapısının önünde durmamla otamat birden açılı verdi. Yüzüme bir gülümseme takıp merdivenlere yöneldiğim sırada Bora'nın hızlı adımlarla aşağıya indiğini duydum. Uykulu yüzü ve dağınık saçlarıyla karşımda bir kaç saniye dikeldikten sonra "Bavul aşağıda kalsın nasılsa tekrardan ineceğiz." dedi. Bavulu merdiven boşluğuna koyup Borayla merdivenlerden çıkmaya başladık. Eve girdiğimizde ilk sorum "Geldiğimi nereden bildin?" oldu. "Bavulunun sesini tüm site duymuştur. Ayrıca sabahın Dördünde topuklularla sitede gezebilme olasılığı olan tek bir kişi var." Gülümsedim. "Tam topuklu sayılmaz aslında. Ay boş ver geç kalacağız! Neden akşamdan toparlanmadın ki?" Bora başını gülümseyerek iki yana salladı. "Tamam tamam kızma. Odaya çık geliyorum. " Sözünü dinleyerek yukarı çıktım. Eğer pencerelerimiz karşı karşıyaysa odalarımızda aynı yerdeydi. Resmen evimiz kopyaydı! Odaya girdiğimde beni ilk ağır parfüm kokusu karşıladı. Ardından gözlerim duvarlardaki siyah beyaz posterlere ve plaklara kaydı. Odasında kitapları ve bir kaç eşyası hariç her şey siyah beyazdı. Masanın üzerinde bir kızın fotoğrafı vardı. Saçları dümdüz gözleri simsiyah buğday tenli bir kızdı. Ellerini iki yanağına dayamış gülümsüyordu. Kafam karışırken Bora odaya girdi. "Annem..." bunu söylerken sesi titremişti. "Bazen sana benzediğini düşünüyorum."  Yutkundum. Yaklaşıp fotoğrafa daha dikkatli baktım. "Annen güzel bir kadınmış." Bu sefer gülümseme sırası ondaydı. "Ah neyse. Ben sana kıyafetleri vereyim sen yerleştirirsin." Kafamı tamam anlamında salladım. 

     Bir süre kıyafetleri yerleştirip muhabbet ettik. Beni annesine benzetmesi çok güzel ve değerli bir şeydi. Sonunda her şeyi toparlayıp evden çıktık. Otobüse vardığımızda herkes yer kapmak için acele ediyordu. İkimiz gayet sakindik çünkü ikimizin bir arada olması yeterliydi. Nerede nasıl olduğumuz fark etmezdi. Bu otobüste sadece bizim sınıf vardı. Bavulları bagaja yerleştirip otobüse girdik. Adalar otobüsün en arkasına oturmuşlardı. Ada el sallayarak bir ön sıradaki koltuğu işaret etti. Borayla ilerleyerek önlerindeki koltuklara oturduk. "Eğlenceli olacak!" Ada'nın dediğine karşılık vererek "Acaba kayalıklardaki ev duruyor mudur?" Ada omuzlarını bilmem dercesine yukarı kaldırdı. "Daha önce oraya gittiniz mi?" Kafamı evet anlamında salladım. "Bir çok kez." Bora tam bir şey diyecekti ki Otobüse "Selam millet! Büyük partilere hazır mıyız?" diyerek Kıvanç girdi. Bora göz devirip tüm nefesini geri verdi. Kıvanç'ın arkasından "Parti falan yok Yarkın. Geç yerine!" diyerek Mine hoca otobüse girdi ve tek boş yer olan bizim bir ön sıramızı gösterdi. Kıvanç sırıtarak çantasını koltuğa attı "Selam Güzellik. Yanıma gelmeye ne dersin?" Bora koltukta dikeldiği sırada elini tuttum. "Ağzını topla Kıvanç. Ben burada iyiyim." Bora'nın vücudunun gevşediğini hissettim. "Ne zamandan beri güzellik sözcüğünden hoşlanmıyorsun?" Affedersiniz ama bu çocuk mal mı? "Hayatıma Bora girdiğinden beri." Kıvanç "Ne Boraymış be!" diyerek yerine geçtiği sırada Bora "Ne yüzsüz biri." diye fısıldadı. Kafamı omzuna dayayarak kollarımı kalın vücuduna sardım. Kalbimin ritminin değişmesi için Bora'nın yanımda olması yeterliydi. Beni Ne Yarkın ne de Kıvanç bu kadar iyi hissettirebilirdi.

     Kuzular dünkü yoğunluğumdan dolayı bölüm paylaşamadım ya bugün ya da yarın iki bölüm paylaşacağım. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!♥

Çiçek KafeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin