İNTİKAM GECESİ (2)

25 16 5
                                    

(...)

     Yarkın ne için rol yapıyordu? Simay yalan mı söylüyordu? Çünkü artık ona güvenemiyordum. Gözlerim Borayı ararken yanında yine sınıfa gelip Boraya numarasını veren kızı gördüm. "Sizinle uğraşamayacağım. Ne haliniz varsa görün." Hızla masaya bıraktığım çantamı aldım ve Boranın yanına geçtim. Bu sırada Bora'nın "Gerek yok zaten benim eşim var." Dediğini duydum. Yanına gelince belimi kavrayarak "Eşimde geldi." dedi. Kızın yüzü solmuştu ismini bile bilmiyordum ama neler yaptığını çok iyi biliyordum. "Tabii ya Nefes. Böyle bir kızla eş olman sana yakışmamış Bora." Bugün sınanma günüm herhalde! Tam bir şeyler söyleyecekken Bora benden önce davrandı. " Eğer Nefes düşündüğün gibi bir kız olsaydı onun hakkında farklı şeyler konuşulurdu. Nedense senden başka kimsenin ağzından bunları duymadım. Hep çok nazik ve asil biri dediklerini duyuyorum... Senin aksine." Kiminle konuşuyordu ki?

Şu an bunlara mı takılıyorsun Nefes? Çocuk seni koruyor!

Haklısın içses.

     Kız şoka uğramış gibi bir bana bir Boraya bakarken birden konuşmaya başladı "Yanlış seçim Bora... Yanlış seçim." Bora gülümsedi "Sana göre yanlış seçim olabilir ama benim için dünyanın en iyi seçimi." Kız sinirle bizden uzaklaşırken ben hala Bora'nın dediklerinde takılıp kalmıştım. "Kendimi savunabilirdim." dedim. Bora elini belimden yavaşça çekti ve kokteyl doldurmaya başladı. "Ama ben seni savunmak istedim." gülümsedim. "Teşekkür ederim." Elime bir bardak kokteyl tutuşturdu, ben içmezdim ki ne içkili ne içkisiz. Bu sırada müdürümüz tüm masaların önünde durarak konuşmaya başladı. Tam on dakika geçmesine rağmen hala susmamıştı. Sıkıntıdan patlayacakken Bora kulağıma fısıldayarak "Sıkılmışa benziyorsun hava almaya çıkabiliriz." dedi. Kafamı evet anlamında sallayarak çıkışa yöneldim. Salondan çıktıktan sonra usulca adımlarımı kısalttım ve durdum. Simayla Yarkın kavga ediyorlardı ve sesleri buraya kadar geliyordu. Bora'nın yanıma gelmesiyle onu kolundan tutarak salonun yanına çektim ve işaret parmağımı dudağıma götürerek "Şhh" dedim ve "Kavga ediyorlar." diyerek devam ettirdim. Çok yakındık bir kaç adım geri attım ve onları dinlemeye başladım. "Bunu bana yapamazsın! Kimse için rol yaptığım yok! Zaten kafası karışık kızın şu yeni gelen avel yüzünden!" Bora kısık sesle "O bana avel mi dedi?" diyerek eliyle Yarkınların olduğu tarafı gösterdi. "Şuan konumuz bu değil Bora!" biraz fazla bağırmış olacağım ki Yarkın'la Simay'ın sesi kesilmişti. Bora cümlemin bitmesiyle ağzımı kaparak beni bir kaç adım daha geriye sürükledi ve duvara yasladı. "Eğer gizlice bir şey yapacaksan sessiz ve dikkatli olmalısın değil mi? Sinirlenip bağıramazsın." Yarkın'ın gittikçe yaklaşan sesini duyunca buz kesilmiştim. "Bu konuşmayı burada yapmamız doğru değildi. Sen yalan söyleyerek bana suç atabilirsin ama ben sen değilim foyanı ortaya çıkarmayacağım." Sesi bir yaklaşıp bir uzaklaşıyordu. "Hadi Yarkın gidelim biri bizi görmesin!" Yarkın'ın sesi uzaklaştı ve benim vücudum da rahatlamıştı. Elimle ağzımı göstererek gözlerimi büyüttüm. Bora elini ağzımdan çekti. "Dolaylı yoldan beni öldürmeye beni öldürmeye mi çalışıyorsun?" O büyük elleri neredeyse yüzümün yarısını kaplamıştı. "Kıyamam ki." Şimdi ben bu laftan sonra nasıl beni sevmiyor diyeyim?  Aramızda beş parmaklık bir mesafe vardı ve her saniye yaklaştığımızı hissediyordum. Nefes alış verişim hızlanırken birinin haykırışıyla nefesimi tuttum. Ses tanıdık geliyordu... Bu Ada'nın sesiydi. "A-ada' nın sesi!" diyerek koşmaya başladım, salonun girişine geldiğimde Ada'nın Egeye tokat attığını gördüm. "Ben yıllardır bu anı beklerken sen beni sadece bir oyuncak olarak mı gördün? Hem de o yüzsüzün yanında! Aman Tanrım buna inanamıyorum senin diğerleri gibi olmadığını düşünmüştüm, aptal kafam!" Ne oluyordu ya? İyi ki kimse ortalıkta yoktu yoksa bütün sene okulun gündemine otururlardı. Simay ve Ege'nin karşısında duran Adaya baktım. Ege kendini açıklamaya çalışıyordu ama Ada susmak bilmiyordu. Ne olduğunu ilk başta anlamamıştım ta ki Ada "Seni sürtük! Bunca zamandır yanımdaydın, arkamda durdun her şeye rağmen ne şimdi bu rezilliğin? En yakın arkadaşının sevdiği çocuğu öpmek ne demek!" diyene kadar. Buz kesilmiştim. İlk Yarkın'la konuşmaları sonra da Ege'yi öpmesi... Koynumuzda yılan beslemiştik resmen! Sakin ol Nefes sakin ol. Hızla Bora'yı uzakta bırakıp Ada'nın yanına koştum. Bu sırada Yarkın da geldi ve tam bir kaos oldu. Herkes kendi kendine laf söylüyor ve salakça bağırıyordu. Sakinliğimi koruyamadım. "Yeter! Susun artık! Ne bu kargaşa ya. Evet aramızda bir yılan varmış bunca zamandır susmuş ve şimdi konuşmaya başladı. Egeyi öpmüş olabilirsin Simay demek ki bu senin karakterinmiş." Simay'a yaklaştım ve işaret parmağımla omzundan onu sertçe iktirdim. "Yüzsüzün teki olman bizi dağıtabileceğin anlamına gelmiyor Simay . Sen bu grubun bir parçasıydın ama şuan yerdeki kaldırım taşından farksızsın. Değersiz ve herkesin üstüne basıp geçtiği kimi zaman herkesin unuttuğusun. Seni ve sessizliğini her zaman anlamaya çalıştım! Fakat sen benim düşündüğümden de adi çıktın! Bunları söylemesi gereken ben değilim, Ada biliyorum. Ada şuan bile bu sözleri sana söyleyemeyecek kadar düşünceli biri... Ama ben değilim Simay! Ben seni nasıl tanıyamamışsam sende beni tanıyamamışsın... Çok yazık. Eğer ne Ada ne Ege ne de Yarkın'a dokunursan beni karşında bulursun! Kısaca benim olana dokunmayı bile deneme!" Simay gülmeye başladı. Bu kızın cidden psikolojisi bozulmuş! Boray'ı göstererek "Ya ona dokunursam." dedi. Sakince rüzgardan önüme düşen saçlarımı geriye attım. İki elimi Simay'ın iki omzuna koydum "Ah Simay benim olana dokunamazsın lafını tam anlayamadın galiba." diyerek Ada'nın yanına geçtim. Çok mu ileri gitmiştim? Ben bunları söylerken Bora beni izliyordu! Kesin benden soğudu. "Bu işin burada bittiğini sanmıyorum çocuklar. En zayıf anınızda tekrardan görüşmek üzere." Simay el sallayarak salona girerken Ege ve Ada uzaktan bakışıyorlardı. Yarkın ve ben ise öylece onlara bakıyorduk. "A yeter ya! Karşılık verdin mi Ege?" Ege yavaşça kafasını hayır anlamında iki kez salladı. "Ada sorun yok sende görmüşsündür zaten yalan söyleyemez." diyerek Adaya sarıldım. "Aman Tanrım özür dilerim bir an sinirle söyledim!" Ada Egeye sarılırken Ege de "Asıl ben özür dilerim beni ondan uzak tutmaya çalıştın ama yine de beni çağırınca yanına gittim!" dedi ve Adayı kollarının arasına aldı. İşte gerçek sevgi buydu ne olursa olsun dinlemek ,anlamak ,özür dilemek ve affetmek...

Çiçek KafeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin