Iceride insanlar deliler gibi eglenirken biz disarida gereksiz biri icin kavga etmiştik. Bora yanima gelerek "Hadi içeri girelim useyeceksin." Dedi ve beni salona soktu. Yüzüne bakamıyordum çünkü orada çok ağır laflar etmiştim ve benim bu yüzümü görmesini istemezdim. Bir masanın başına geldiğimizde "Iyi misin?" Diye sordu. "Evet ben iyiyim sadece biraz sinirlendim." Diyerek cevap verdim. Çenemden tutup kafamı kaldırdı. "Sana iyi olup olmadığını sordum." dedi ve elini çenemden çekti. "Cidden iyiyim Bora." diyerek gülümsedim. Bir kolunu omzuma atarak "Hadi ama gayet güzel cevap verdin. Seninle gurur duydum! Arkadaşlarını savunman güzel bir şey. Şimdi bu olayı unut ve dans edelim. Olur mu?" dedi ve cümlesinin bitmesiyle kolunu omzumdan çekerek elini uzattı. Elini gülümseyerek tuttum büyük pistte çıktık. Hareketli bir şarkı vardı. Şarkının sözleri yoktu sadece bateri , bas ve gitar sesi duyuluyordu. Bora beni bir kez etrafımda döndürdükten sonra vücutlarımız arasındaki boşluğu sıfırladı ve kolları belimi sardı. Kollarımı boynuna dolarak vücudumuzun bir birine değmesini sağladım. Şarkının ritmine ayak uydurmaya başlamıştık. Şuan dünyanın en huzurlu insanı olabilirdim. Onun kollarında olmak... Anlatılamayacak kadar huzur verici bir histi. Nefesini suratımda hissedebiliyordum, kokusu... Gülüşü... Kısılan gözleri... Hepsi beni tek tek parçalamaya yeterdi. Gerçi bunların olmasına da gerek yoktu zaten ağzından çıkan her söz benim kalbime saplanan bir ok gibiydi. Kalbimi fethetmeye başlıyordu bu oklarla.
Kollarını boynundan çekip omzuna indirdim. Neredeyse yarım saattir dans ediyorduk , bacaklarım ağrımıştı. Kulağına yaklaşarak "Hadi biraz oturalım." dedim ve belimde olan ellerini çekip kendimi kollarından kurtardım. Bileğinden tutarak hızla salondan çıkardım ve dışarıdaki banklardan birine oturdum. "Aman Tanrım ayaklarım! Bir daha topuklu ayakkabı giymeyeceğim!" Bora gülerek yanıma oturdu. "Giymene de gerek yok zaten, benden kısasın her türlü." Omzuna vurdum. "Sen uzunsun ben değil! Bir yetmiş boyla kısa olamam! Bir seksen boyla sen uzun olursun ama!" Kolunu omzuma attı ve başımı kendi kafasına doğru çekti. "Öyle olsun bakalım." Kafamı Boraya doğru çevirmemle onun zaten bana baktığını gördüm. Burun burunaydık. Bugün üçüncü oluyordu... Kendimi biraz geri çektim ve derin bir nefes aldım. Dikelerek sırtımı banka yasladım. Buna hazır değildim, olmazdı...
Olur... Bal gibi de olur.
Sus içses sus!
Bora vücudunu bana doğru döndürerek "Nefes..." dedi. Ona doğru dönerek "Efend-" diyecekken sözüm yarıda kesildi. Yumuşak dudakları dudaklarımı buldu... Daha erken miydi? Evet çok erkendi ve erken başlayan şeyler çabucak biterdi. Kalbimin atışı hızlanırken ne yapacağımı şaşırmıştım. Karşılık verdim...Bir süre sonra dudaklarımı dudaklarından ayırdım ve geri çekildim. Aman Tanrım bunu yaptığıma inanamıyorum! Uzun bir sessizlik... Ada'nın koşarak yanımıza geldiğini gördüm. O topuklularla koşabilmesi bir mucizeydi. Önümüzde durdu ve soluklandı "Siz neredesiniz ya? birazdan yarışmalar başlayacak." Gülümsedim "Resmi olarak balonun kralı ve kraliçesi olmamıza gerek yok biz zaten öyleyiz." Ada durakladı "Bir dakika ne?" İkimizde sırıtıyorduk ada ise bize öylece bakıyordu. "Siz şimdi oldunuz mu?" İkimizde aynı anda gülümsedik ve kafamızı salladık. "Aman Tanrım Şok üstüne şok yaşıyorum bugün! Hadi kalkın içeri geçelim." Banktan kalktık ve yavaşça ilerlemeye başladık. İçeri girdiğimizde yoğun ter ve parfüm kokusuyla karşı karşıya kalmıştım öksürerek kendimi dışarı attım. Parfüme , polene falan alerjim vardı. Çok yoğun olunca nefesim kesiliyor gıcık tutuyordu. Dışarda öksürmeye başladığımda Bora Endişeyle yanıma geldi "Nefes iyi misin?" diyerek bir kaç kez sırtımı sıvazladı. Ada Bora'nın yanına geçerek "Merak etme birazdan geçer , yoğun kokulara alerjisi var." diyerek göz kırptı. Kokunun azalmasıyla öksürüğüm durmaya başladı ve derin nefesler içinde sırtımı giriş kapısının duvarına verdim. Bora bende bir şey olmadığını görerek rahatlarken "Nefes nefesin kesildi." diyerek gülmeye başladı. Ona bir kaç saniye sinirlice baktım "Aman Tanrım Bora!" diyerek omzuna vurdum. Ada "Cidden çok komiksin Bora gülmekten bittim." diyerek sahte kahkahalar attı. "E sen içeri nasıl gireceksin? Havalandırılmasını söyleyebilirim." Ada benden önce lafa atladı "Evet iyi olur." Elimi kaldırdım "Ya da eve gidip uyuyabilirim." Bora "Sıçacam şimdi uyumana ha!" diyerek yükselirken "Ay tamam sustum." dedim ve Bora hizli adımlarla salona girerken ben ve Ada Duvara yaşlanmış öylece yıldızlara bakıyorduk. Sessizliği Ada bozdu "nasıl oldu? Yani nasıl oldunuz?" Gülümsedim ve tek kelimeyle cevapladim "öptü..." Ada şok geçirirken Bora gelmişti bile "on dakikaya girebiliriz." Kafamı tamam anlaminda salladım ve gülümsedim. Bora Adaya bakarak "Tanrım! Sende mi?" dedi ve bana sorar bakışlarla baktı. "Yok ya o şuan şok geçiriyor boşver." Bora kafasını sallayıp bizimle beraber duvara yaslandı. "Ben olsam Egeyi de alır gelirim. Simay yemesin sonra." Bora dediğine gülerken Ada hafifçe gülümsedi. "İlk ben onu yemezsem iyi!" Yükseldiğim sırada Ege ve Yarkın hızlıca salondan çıktılar "nerede bu salaklar?" Yarkın'ın dediğine karşılık bir elimi kaldırdım ve "Buradayız Yarkın'cım." dedim. Yarkın şokla bana dönerken aklından geçenleri tahmin edebiliyordum. "Dediğimi duymamazlıktan gelin." Diyerek yanımıza geçtiği anda Ege de peşinden gelerek "Hani dans edecektik?" diye Adaya sordu. Gecenin geri kalanı dans ve şarkı yarışmalarıyla geçti. Ah kimler mi kral ve kraliçe oldu? Okulun sessiz gotik tipleri. Ne biz ne de Adalar dans etti veya şarkı söyledi. Dediğim gibi biz zaten kral ve kraliçeydik bunu iki taçla resmileştirmeye gerek yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çiçek Kafe
RomanceHer gün çiçek kafede kitap okuyan Nefes bir gün okuduğu kitabın rafların arasında olmadığını görür oysaki okuduğu kitabı başkaları almasın diye Gözde teyzeye özellikle tembihler. Fakat kitabı alan kişinin kalbinde yavaş yavaş yer edindiğini farkında...