Sabah uyandığımda adeta pamuk gibiydim. Yine kalkıp hazırlandıktan sonra aşağıya indiğimde annemlerin olmadığını fark ettim. Kahvaltı tabağının yanında küçük bir not vardı. "Güzel kızım bu sıralar sabah seni göremiyoruz aksamlarida geç geliyoruz ama ilerisi için bu lazım. Morelini bozma bu sadece bir kaç ay sürecek." Bora'nin dün dedikleri doğruydu. Ilgınsız kalacaktım...Yemek yemedim notu masaya bırakıp ayakkabılarımı giydim ve evden ciktim. Moralim yoktu, sabah pamuk gibi hafif olan bedenimin üstüne kilolarca taş koymuşlardı sanki. Bora geldi , arabaya bindim. Yüzü gülüyordu "Günaydın!" Bu çok enerjik bir günaydındı. Mirildandim "Günaydın..." Bora endişeyle bana dönüp "Bir şey mi oldu?" Dedi. Soylemeli miydim? Içime atamazdım ayrıca o da bunları yaşamıştı. "Bizimkiler..." dedim. Konuyu zaten anlamıştı. "Dün ne konuştuk biz? Sadece bir şirket onları görmenin başka yollarıda var. Seni oraya götürebilirim. Tabii okuldan sonra." Gülümsedim. Sadece boş hissediyordum iste bukadardi. Üstelik daha yeni başlamıştık... Okula geldiğimizde yine iğneleyici bakışlarla karşılaştık. Insanlar ne cok kokuşuyorlardı üstelik bilip bilmeden. Sınıfa çıktığımızda direk sırama oturdum ve kafamı kollarımın arasına gördüm. Saçımın oksandigini hissederek kafami kaldırdım ,Yarkin'di. "Günaydın güzellik! Bir mahsuru yoksa seninle konuşabilir miyiz?" Konu apaçık belliydi kalkmak için kipirdandigimda Bora'nin Yarkin'a ölümcül bakışlar attığını gördüm. Yarkın fak etmiş olacak ki "Sana da günaydın yeni çocuk!" Dedi. Bora soğuk ve kalın sesiyle "Bora... Ismim Bora." Dedi ve sert bakışlar atmaya devam etti. Yarkın kulağıma eğilerek "Dağdan falan mı geldi?" Dedi ve güldü. Bora'nin gözlerinden adeta ateş çıkacaktı. Yarkin'a dönerek " Hadi Yarkin ne söyleyeceksen söyle de hoca gelicek birazdan. "Neden yerinden kalktin ki burada da konuşabiliriz." Sesimi biraz yükselterek " Ay Yarkin uzatma!" Yarkın bir kaç saniyeliğine Boraya baktı ve gözleri yine benim gözlerimi buldu. Hafif sırıtarak "benimle bu hafta sonu baloya gelir misin?"
Uslanmamış bu Nefes!
Uslanmamış içses...
Bir kaç saniye durdum ve düşündüm. Onunla gitmek istemiyordum. "Bilmem , düşünmem gerek." Yarkın bir kaç saniye daha Bora'ya bakıp "Evet demek bu!" Göz devirdim. "Yarkın Türkçe'n mi yok? Evet demedim ki. Düşünmem gerek !" Dedim. "Tamam iste düşüneceksin ve evet diyeceksin." Sinirlenmiştim zaten içimden de onunla gitmek gelmiyordu. "Hayir diyorum Yarkin! Git şimdi hoca gelicek!"
"Ama hani düşünecektin?"
"Düşünmüyorum. Hayir diyorum!"
Yerime oturduğumda Bora'nin yüzü hala somurtuyordu. "Iyi misin?" Dedim ve gözlerinin içine baktım. "Ah evet dalmışım" gülümsedim ve önüme döndüm bu sırada Sınıftan bir kızın Bora'nin başında durduğunu fark ettim . Kız "Selam!" Dedi ve Siraya oturdu. Bora gülümsedi ve karşılık verdi. "Buralarda yenisin istersen okulu dolaştırabilirim." Hah köpek mi gezdiriyorsun? Bu da neydi şimdi? Bugün sinaniyordum herhalde. Bora'nin gözleri bir kaç saniye benim gözlerimi buldu. "Ah teşekkür ederim ama o işi Nefesle bu tenefüs halledicez." Içim rahatlamıştı ama bu kız duracak gibi değildi. Bizim sinfitan da değildi. "Ah ozaman şöyle yapalım ben sana numaramı vereyim bir ihtiyacın olursa ararsın. Hep aynı kişide takılı kalma." Göz kırptı ve Bora'nin önünde duran defteri açıp numarasını yazdı. Derin derin nefesler alıyordum.
Üstüne atlasam ne olur içses?
Disiplinlik olursun ve aynı zamanda rezil olursun!
Sakin kalmalıydım, sonucta evet dememişti yani. Kız kalkıp sınıftan cıktı. Tüm ders uyudum tenefüste Adayla Ege'nin neler yaptığını dinledim ve uyudum. Sınavlarda boku yiyecektim. Çıkışta Bora beni eve bıraktıktan sonra yemek yiyip ders çalışmaya başladım. Telefonumun çalmasıyla hızla masamdan telefonu aldım. Arayan Boraydı. Bir kaç saniye ekrana öylece baktım ve aramayı açtım.
"Alo?"
"Şu dandalyenin üstünde kıpırdanmayi birakir misin ? Benim için sıkıldı. "
"Sen beni mi izliyorsun?"
"Gözüm çarptı. Cama bakarsan sevinirim."
Sandalyeden kalktım ve camın önünde dikeldim. Odasının camında bir kağıt asılıydı ve üstünde "benimle baloya gelir misin?" Yazıyordu. Bir kaç saniye durdum ve düşündüm. Sadece evet mi demeliydim? Çok mu soğuk olurdu? Artık konu evet mi demeliydim den çıkmış evet çok mu soğuk olura gelmişti.
"Çok mu küçük yazmışım?"
"Yo yo sadece ne diyeceğimi bilemedim. Yanı yanlış anlama evet diyecektim ama yani soğuk olur diye ne diyeceğimi düşünüyorum."
"Hah Sakin ol Nefes! Cevabın evet anladim. Hiçte soğuk değildi."
Rezil olmuştum. Tanrım niye bunlar hep bana denk geliyor? "Yanlız takım giyinicez." Güldüm. "Kırmızı giyersem kırmızı mi giyeceksin? Pavyondan çıkmış gibi!"
"Bunu düşünmemiştim. En sevdiğin renk siyah sanıyordum."
"Özellikle kırmızı giyeceğim!"
"Sen iste yeter ki ben kırmızı giyerim."
Penceremin karşısında öylece birbirimize bakıp muhabbet ediyorduk. Neredeyse yarim saat muhabbet ettik " Artık kapatıyorum yoksa ayakta uyuyup kalacağım!"
"O sandalyenin üstünde bir daha öyle oturma. Düşersin falan sonra gülersem bana kızma."
"Tamam tamam. Yarın gorusuruz!"
Telefonu kapatıp camdan el salladım. Işığı kapatıp yatağıma geçtim. Sabah berbat başlasana yine Borayla günümü toparlamıştım.
Bölümleri daha uzatmalı miyim ve Bora'nin ağzından yazmalı miyim? Sizlerden cevap bekliyorum kuzular! Başka bir bölümde görüşmek üzere!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çiçek Kafe
RomanceHer gün çiçek kafede kitap okuyan Nefes bir gün okuduğu kitabın rafların arasında olmadığını görür oysaki okuduğu kitabı başkaları almasın diye Gözde teyzeye özellikle tembihler. Fakat kitabı alan kişinin kalbinde yavaş yavaş yer edindiğini farkında...