Terasın merdivenlerini inerken gittikçe yükselen konuşma seslerine karşılık aşağıya baktım. Rosa ve Hyunsuk sohbet ediyordu.
Yanlarına inmeyi düşündüm ama muhtemelen az sonra terastan inecek Jihoon da onların yanına gidecekti. Terastaki konuşmanın ardından onunla yüz yüze gelip sohbet ortamında oturmak gerici olurdu.
"Haruto!"
Onlara görünmeden odama gitmeyi umarken Hyunsuk'un bana seslenmesi tüm dikkatimi bozmuştu. Derdim fotoğraflardı, odayı tekrar aramak gibi de bir fikrim vardı.
Alina bunu bilse bana çok kızardı ama ben onun aksine fotoğrafların bir yerlerden çıkacağını düşünüyordum."Gelsene."
Ben başımı uzatıp ilgiliymiş gibi onlara bakarken Hyunsuk'un yüzünde geniş bir gülümseme vardı. Rosa, arkasını dönmüş, pek hoş olmayan bir ifadeyle beni süzüyordu.
"Yorgunum, yatacağım ben."
Israr etmesine fırsat vermeden arkamı döndüğümde Rosa'nın odasına girmeyi düşündüm. Zaten sohbet ediyorlardı. Bir süre odaya çıkmayı düşünmez, diye geçirdim içimden.
Açıkçası yakalansam Rosa büyük bir kıymet koparırdı, bunun farkındaydım ama bunun ne kadar umrumda olduğu tartışılırdı.
Kapı koluna yavaşça tuttuğumda hâlâ kararsızdım. Rosa'nın odasına daha önce girmiştim, fotoğrafları almıştım ama o zaman evde değildi. Şimdi ise alt katta olması çekinmemi sağlıyordu.
"Ne yapıyorsun?"
Yumuşak ve pek aşina olmadığım bir ses duyduğumda elimi hızla kapı kolundan çektim. Hızla arkamı döndüğümde sol omzunu duvara yaslamış hafif gülümser gibi bir ifadeyle bana bakıyordu Misa. Bakışları dalga geçer gibiydi.
"Sana ne?" dedim kaşlarımı çatarak.
Yüzündeki gülüş genişlerken yaslandığı duvardan ayrılıp bir iki adım yaklaştı bana. "Aradığın bir şey varsa yardımcı olurum belki, onun için soruyorum."
Çok iyi niyetli bir bakış yoktu gözlerinde. Bu durum beni sinir etmişti. "Ne gibi bir şey arayabilirim?" dedim kaşlarımı havaya kaldırıp.
Bu tavrım karşılık gülerek başını eğmişti. Ciddi ciddi dalga geçiyordu benimle.
"Mesela, üzerinde tanıdığımız insanlarının yüzleri olan kağıtlar?" Tek kaşı havalanırken şaşkınca dudaklarım aralandı. Birkaç saniye ne diyeceğimi şaşırmış bir şekilde ona baktım. Sadece gülümsüyordu.
Etrafa bakındım, kimse yoktu ama Asahi ya da diğerlerinin odalarında olduğunu düşünürsem bu kızla burada konuşmak riskliydi.
Kolundan tutup kendi odama doğru çektim. Başta kolunu kurtarmak istese de sonrasında karşı çıkmamıştı.
Odanın kapısını açıp onu içeri doğru ittiğimde kaşlarını çatmış, sinirle bakıyordu bana.
"İnsan gibi 'İçeride konuşalım.' demek zor mu?"
Cevap vermek yerine kapıyı kapattım. "Sen odama mı girdin?"
Sesimi alçak tutmaya çalıştım konuşurken ama bu kız Rosa'dan bile sinir bozucuydu.
O etrafına bakınıp omzunu silkti. "Sen getirdin."
Dalga geçerek gülümserken dolgun sayılabilecek, uçuk pembe dudaklarını birbirine bastırmıştı.Sinirle nefes verdim. Lafı çevirip durması yüzünden iletişimi zorlaştırıyor, bu da onun işine geliyordu.
"Fotoğrafları ver!" dedim gözlerinden ayırmadan gözlerimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hide and seek ❧ jihoon
Fanfiction❧ hide and seek Hayat seni benden kopardığından beri kanatları kesilmiş bir kuş gibiydim. Nereye uçacağımı bırak nasıl uçacağımı bile unutmuştum. ©helenrensa | 2022