dört

242 48 162
                                    

Hyunsuk'tan;

"İkisi aynı anda nasıl ortadan kaybolur!?" diye bağırdığımda kimseden ses çıkmıyordu.
Alina'nın Jihoon'u bulmak için çıkmış olması olasıydı ama Junkyu neredeydi?

Bizimkilere baktım birkaç saniye. Bir şey biliyor gibi durmuyorlardı.

"Daha dün Junkyu'nun evi tarandı. Ne cesaret bu?!"

"Saatler oldu." dedi Asahi. Onun sözleri üzerine kafamı kaldırıp saate baktığımda öğle vaktiydi ve bir olmak üzereydi. Biz saat sekiz civarı uyanmıştık. Kim bilir kaç saat önce çıkmışlardı evden?!

"Amir'e haber mi versek?" dedi Yedam. Mantıklıydı ama Jihoon olayından sonra ne tepki verir bilemiyordum.

Asla sorunlu bir ekip olmamıştık, tabi Jihoon gidene kadar. Jihoon'un yokluğunda tek başıma yetemiyordum ve ekipten kimse Jihoon'un yerini almak istemiyordu. Kabullenmek zor olsa da Jihoon'un yerine bana yardımcı olacak birine ihtiyacım vardı.

Kenarda duran telefonumu alıp Amir'i aradım. Başka çarem yoktu.

Birkaç çalıştan sonra "Hyunsuk?" dedi sorar gibi. Sorun olmadıkça aramazdım onu, bilirdi.

"Alina ve Junkyu yoklar, sabah sekizde fark ettik olmadıklarını." dediğimde kısa süren bir sessizlik oldu. Derin bir nefes verdiğini duydum. Ardından birkaç sayfa çevirme sesi. "Hyunsuk," sesi kısılmıştı.

"Evet?"

"Bir, bir buçuk saat önce sizin oradaki ormanlık alanda bir genç kız cesedi bulundu."

"Görmem lazım cesedi, Alina mı emin olmamız lazım!" konuşarak koridora girdiğimde Amir beni durdurup kendine çevirdi. Sakin olmam için kollarımdan tutuyordu.

"Kızın yüzü tanınmaz halde." dediğinde ona bakakaldım. "Yani saldıran her kimse bunu direkt kızın tanınmaması için ya da yüzüne zarar vermek için yapmış. Ayrıca bacağında ve karın boşluğunda da silah yaralanması var. Kan kaybından ölmüş."

Kanım donmuş bir biçimde onu izliyordum. Birkaç saniye boş boş baktım yüzüne. Alina'yı tanıyan bir düşmanımız yoktu, ondan bu kadar nefret edip yüzünü mahvedecek ne olmuş olabilirdi ki?

"Bu kızın Alina olup olmadığını nasıl anlayacağız peki?" dediğimde gülümsedi.

"Sizden istediklerimi getirdiniz mi?" dedi.

Yedam elindeki paketi Amir'e uzattığında paketi yüzüme doğru salladı Amir. "Halledip geliyorum."

"DNA testi yaptıracak." dedi Yedam. "Bizden diş fırçası ve tarak istemesinin başka ne gibi bir sebebi olabilir?"

Amir gittiğinde bekleme salonundaki boş alana oturdum. Ne Yedam ne Mashiho ne de ben konuşuyorduk.

Korkuyorduk hepimiz, bu açıktı. Jihoon'dan sonra bir kayıp daha vermek hiçbirimizin kaldırabileceği bir şey değildi. Üstüne Junkyu da ortada yoktu.

Aklımda türlü şeyler dönüyordu. Kafayı yemenin eşiğindeydim.

"Testi hemen yapmaları için birinci sıraya aldırdım." Ne ara geldiğini anlamadığım Amir tepemde dikiliyordu. Ona ters bir bakış atıp önüme döndüm.

hide and seek ❧ jihoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin