"Sırlar, belaları getirir. Yalancılar ölür." dedim notu sesli okuyarak.
Hyunsuk kafasını kaldırırken alnına dökülen siyah saçları gözleri kapatıyordu. "Jack, onu ölüme götürecek ne yalanı söylemiş olabilir?"
"Sadece Jack değil. Eğer katil aynı kişiyse Wilma ve bulunan cesetler de bu işin içinde." dedi Yedam. Üstündeki gri hırkanın kollarını yukarı doğru çekip bitki çayı dolu bardağına uzandı.
Hyunsuk saçlarının arasından Yedam'ı izledi birkaç saniye. Bir şey söylemek istiyor gibiydi ama sonra vazgeçmiş gibi dudaklarını birbirine bastırdı ve önüne döndü.
Miles'ın bahsettiği sırrı onlarla paylaşmalı mıydım, kararsız hissediyordum. Zaten yeterince 'şizofren' olmuştum.
"Sadece yalan değil, sır da var işin içinde." dedi Junkyu, daha çok sesli düşüyor gibiydi.
"Bence katil bizden bağımsız, eski bir Amerikan ajanı olabilir. Jackler bu herifin sırrını açığa çıkardı bu da tek tek indiriyor hepsini." Jaehyuk'un dediklerini düşününce mantıklı gelmişti. Ucu bize dokunmadığına göre bu gerçekten olası bir senaryoydu.
"Bir şey söylemem lazım." dediğimde Amir de dahil herkes bana dönmüştü.
"Miles'a sorular sordum öldürmeden önce." dediğimde kafalarını salladılar. "Ona Jihoon'unun ölümünü sorduğumda bana şunu söyledi: 'Bazı şeyler sırdır ama Jihoon öldü.'"
Hyunsuk'un yüzünde bir gülümseme oluşurken diğerlerinin rengi atmıştı. Amir gözlerime dik dik baktı birkaç saniye sonrasında diğerlerinin üstünde gezdirdi gözlerini.
"Jihoon'un ölüm şeklinin sır olduğunu söylüyor olabilir." dedi Amir. Soğukkanlı duruşu yerini tedirginliğe bırakmıştı. Bunu fark eden başka biri daha var mı diye bakarken Hyunsuk gülerek Amir'e bakıyordu.
"Ona direkt 'Jihoon öldü mü?' dediğimde bana bu cevabı verdi. Nasıl öldü, diye sorduğumda değil." dedim o ikisine bakarak.
Önüme düşen kahverengi saç tutamını kulağımın arkasına sıkıştırdım ve onların tepkisini izledim. Amir kafasını eğip parke zemini izlerken Hyunsuk elindeki bardağı dudaklarına yaklaştırdı."Yani bu sırrın Jihoonla ilgili mi olduğunu düşünüyorsun?" dediklerinde kafamı salladım.
Sırrın kendisi Jihoon'du. Belki de tek amacı bize kendini buldurmaktı. Ya da saklanmak...
"Ne bilmiyorum ama bi' oyun dönüyor. Kelime oyunları oynuyorlar bize." dediğimde Hyunsuk kafasını salladı. Fazla sessizdi. Bir şeyler desinler aynı şeyleri tekrar edip duruyordum ama hiçbiri ne düşündüğünü belli etmiyordu.
Miles "Jihoon öldü." dese de onun sözleri beni Jihoon'un yaşadığına daha da inandırmıştı. Hatta Jihoon çok yakındaydı, bunu biliyordum. Neden yanımızda olmadığını bilmiyordum, bizi istemiyor muydu yoksa zorunda mıydı, asla bir cevabım yoktu.
Kendi hislerime göre, bana yani bize ihtiyacı vardı. Yoksa kesinlikle gelirdi.
"Eminim hepimiz aynı şeyi düşünmeye başladık." dedi Asahi mırıldanır gibi.
Amir kafasını hızlıca ona çevirirken endişeli görünüyordu. "Ne gibi?" dedi pek meraklı olmayan ses tonuyla.
"Alina'ya hak vermek gibi."
Asahi'nin ağzından çıkanlardan haberdar olup olmadığını kontrol etmek için yüzünü inceledim. Ciddi ve bilinçli konuşuyordu.
Asahi başından beri bu konuyla ilgili en az konuşanlardan biriydi. Ve onun böyle düşünmesi Jihoon'un yaşadığına bir kanıt varmış gibi hissettiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hide and seek ❧ jihoon
Fanfiction❧ hide and seek Hayat seni benden kopardığından beri kanatları kesilmiş bir kuş gibiydim. Nereye uçacağımı bırak nasıl uçacağımı bile unutmuştum. ©helenrensa | 2022