on üç

263 50 156
                                    

sorularınıza cevap olacak bir bölüm :)

"Ağlama, bak topladık." dedi kutuyu işaret edip. "Hem kutuya da bir şey olmamış. Her şey aynı, eskisi gibi."

Kafamı yatak başlığıma yaslayıp ağlamaya devam ettim. "'Öldü' diyor."

"Bunu zaten biliyorduk." dediğinde kafamı iki yana salladım. "Jaehyuk bunu nerden öğrendi?" dedim iç çekmeden önce. "Ne oldu da şimdi gelip bunları söylüyor?"

Junkyu elini yatağın üstündeki elimin üstüne bıraktı. "Alina, garip şeyler olduğunun farkındayım ama en kötüye hazırla kendini."

Birkaç saniye sustu ama bir şey söyleyecek gibiydi. Bir türlü toparlayamamış gibi ileri geri sallandı.

"Sanırım Jihoon yaşıyordu." dediğinde kafamı hızla ona çevirdim. Ne demeye çalıştığını anlamakta zorlanıyordum. "Ne yani?" dedim devam etmesi için.

"Şu an yaşıyor mu bilmiyorum ama bence en başında yaşıyordu." Bir şey demeden izledim onu. Kararsız bakışları benim gözlerime değmemek için çaba gösteriyordu.

Sol kolunu kaldırıp üstündeki balıkçı yaka kazağın yakasını çekiştirdi. Bunalmıştı.

"İlk zamanlar Asahi fark etmişti, Hyunsuk, Mashiho ve bana söyledi." Sesi kendi kendine konuşur gibiydi. Bana bakmak yerine odada geziniyordu gözleri.

"Gece, çatı katında sigara içerken deponun etrafında birini görmüş. Aşağı inmiş ama bulamamış bir daha. Birkaç kez de ormanın kenarında görünmüş. Jihoon olsa gelirdi diye düşündük, kimseye söylemedik." dedi. Gözlerini kaçırma nedeni bunu saklamalarıydı sanırım.

Bunu söyleseler hepimiz daha dikkatli olur belki de bılurduk onu. Gerçekten o kişi Jihoon'sa onu çoktan bulmuş olabilirdik.

"Sonra?" dedim sakladığı bir şeyler daha var mı diye. Bir şeyler daha gizli kalmışsa bunu bilmek isterdim, hakkımdı.

"Sonra, katil meselesi çıktı. O heriftir diye üstüne gitmedik olayın. Aslında Asahi'ye kalsa Jihoon'du. Araştırma konusunda ısrar etti ama Mashiho üstünü kapatmanızı istedi. Zaten iyi bir dönemde değildik, bir daha da görünmedi."

Anladığımı belirtmek için kafamı salladım. Bunu saklamaları iğrençti. Asahi'nin öldüğünü savunup bir yandan da Jihoon olduğuna inanması beni şaşırtmıştı.

Eğer Jihoon'saydı o gördükleri, buraya kadar gelmesine rağmen neden yanımıza gelmemişti? Eğer buraya kadar geldiyse o gün kulübeye giren kişi de oydu. O notu bırakan da oydu. Junkyu ve beni gördükten sonra bunu yapmıştı.

Bizim ne halde olduğumuzu görmesine rağmen bir daha görünmemiş miydi? Komikti.

"O değildi."dedim Junkyu'ya dönüp. "Jihoon bizi o halde gördükten sonra dönüp gidemez. O kadarını yapamaz." dediğimde beni onayladı. "Ben de öyle düşünüyorum. Eğer bunu yaptıysa, o zaten bizim tanıdığımız Jihoon değildir."

Kalın yorganın altında dönüp durmaktan bıkmıştım. Kalkıp pencereden baktığımda fırtına durulmuş, rüzgar azalmıştı. Cama hala birkaç ince yağmur damlası düşüyordu.

Aslında herkes uyurken Haruto'nun yanına gidip bu ajşam yaptığı hareketlerin nedenini konuşmak iyi olabilirdi ama onu da rahatsız etmek aptallık olurdu. Yeterince zor bir gündü.

Kulübeye bıraktığım ceketi Jihoon aldı sanmam, Rosa, Miles ve Jaehyuk... Hepsi çok üst üste olmuştu.

Sadece Miles ölünce Jihoon'u bulacağımı ve her şeyin yoluna gireceğini düşünmüştüm ama her şey daha da berbat olmuştu. Miles'ın kötü şansı, yakamı bırakırdı umarım.

hide and seek ❧ jihoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin