BÖLÜM 4

58 13 0
                                    

Mott çuvalın üzerine taze meyve ve tuzlanmış et koydu ama


o ve Conner hariç hiçbirimiz onlara dokunmadı.


Conner "Kahvaltıya kadar başka bir şey yeme şansınız yok," dedi. "Gücünüzün yerinde olmasını isteyeceksiniz."


Roden kafasını hayır anlamında salladı. Midesi tek bir lokma yiyeceği alabilecek gibi değildi. Latamer öldürüldüğünden beri Tobias kaskatı kesilip kalmıştı. Hatta zar zor göz kırpabiliyordu. Ben uyuşmuştum. Tam anlamıyla hiçbir şey hissetmiyordum.


Biz otururken Conner ve Mott yemeklerini yediler. Yavaş


yavaş şoku atlatıyorduk. Bize söylenen şeyleri yaptığımız sürece, bir sonraki sabahı görecek kadar yaşayacağımızı kabul etmeye başlamıştık. Conner bir kez daha bize yemek yememizi önerdi.

"Daha önümüzde kat edilecek uzun bir yol var, eğer yemek yemezseniz yorgun düşersiniz."


Yemeğe ilk uzanan Roden oldu. Önce bana ve sonra da


Tobias'a uzattı. Aldığım et parçası o kadar tuzluydu ki hiç


canım çekmemesine rağmen bir de elma yemek zorunda kaldım. Tobias ve Roden'in de yemekten çok memnun kaldıklarını sanmıyordum. Ne zaman Latamer'in düştüğü yöne baksam bir mide bulantısı beni tehdit ediyordu. Yetimhanede, payımıza düşen şiddeti ve gaddarlığı görmüştük. Bir kere büyük bir çocuğun kendinden küçük birini


sadece yatağında yuvarlandığı için teklemediğine tanık olmuştum. Onu ancak beş kişi durdurabilmiştik. Ama Conner,


Latamer'e güvenle gidebileceğini söylemişti. Bize ayrılmakla ilgili ders vermek için Latamer'i yem olarak kullanıp kandırmıştı. Sırf bu amaçla Latamer'in kullanılması fikri tüm düşüncelerimi alt üst ediyordu. Eğer olup biteni birkaç saniye önce anlayabilmiş olsaydım, buna engel olabilir miydim? Acaba geri kalanlarımızdan birine, diğerlerine ders olacak bir şey yapılacak mıydı?


Conner kafasını sallayarak "Yemek yediğinize göre konuşmamıza devam edebiliriz," dedi. Tobias'a "Ayağa kalk.


Her biriniz hakkında biraz bilgi edinmek istiyorum," dedi.


Tobias gergin bir biçimde ayağa kalktı. Bacaklarında derman yok gibiydi ve hasta olacak gibi görünüyordu.


"Tobias, bir kılıç düellosu yapmak zorundasın. Bu ölümüne bir düello ve karşındakinin senden daha iyi olduğu çok açık. Öleceğini bile bile dövüşmeye razı olur musun? Yoksa dövüşmeyip karşımdakinden merhamet mi dilenirsin?"


Tobias "Merhamet dilenirim," dedi. "Eğer kazanamayacağım çok belli ise ölmeme gerek yok. Hayatta kalmayı umar


ve bir sonraki dövüş için daha güçlü bir hâle gelmek için


çalışırım."


Conner, Roden'e döndü. "Ya sen?"


Roden ayağa kalktı. "Ölecek ben olsam bile, ölümüne dövüşürüm. İyi bir dövüşçüyüm efendim ve bir korkak olarak


yaşamayacağım."


Tobias geri çekildi ama bir şey söylemedi. Roden'in yüzünde bir gülümseme belirdi. Bu cevabıyla bir üstünlük sağladığını biliyordu. Conner 'Hiç kılıç eğitimi aldın mı?" diye sordu.


Roden omuz silkti. "Kaldığım yetimhanenin yakınında


yaşlı bir Carthyalı asker yaşıyordu. Kılıç hünerlerini kaybetmemek için benimle antrenman yapıyordu."

KAYIP PRENS ( Âscendance Üçlemesi - 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin