BÖLÜM 14

46 12 0
                                    

Üçümüz de öğleden sonrayı tarih dersiyle geçirdik. Tobias o dersten çok keyif aldı çünkü bütün soruların cevabını bildi. Roden ve ben cevabı bilsek dahi Tobias o kadar ça­buk cevap veriyordu ki konuşmaya bile fırsat bulamıyor­duk.Tarih öğretmenimiz Bayan Havala'ydı. Tobias onun ken­disine sabahki dersi veren öğretmen olduğunu söyledi. Ev­lilik yaşını geçmiş görünüyordu ama bu merak uyandırıcıy­dı çünkü yeterince hoş bir kadına benziyordu. Yuvarlak bir yüzü ve kıvır kıvır saçları vardı. Conner'm bizi buraya ne­den getirdiği konusunda tartışmaktan kaçınmak için büyük çaba sarf ediyordu ama bunu bildiği çok açıktı. Üzerindeki gerginlik belli oluyordu. Yine de tatlı gülümsemesi ve nazik doğası, bizim için, malikânedeki herkesin sahip olduğu ciddi tutumdan kaçış anlamına geliyordu. Bu iki hafta sonunda ona ne olacağını merak ettim.Bayan Havala su içmek için dışarıya adım attığında Tobi­as ve Roden'le endişelerimi paylaştım. Tobias omuz silkerek "Ona bir şey olmayacak," dedi. "Conner, bize ders verdiğini kimseye söylememesini istemiş.""Yani onu bir şekilde tehdit etmiş," diye homurdandım.

Tobias kafasını sallayarak "Eğer konuşmazsa Conner'ın ne yaptığı hiç fark etmez.""Her zaman fark eder." Acaba benimle hemfikir midir diye Roden'e baktım ama o kafasını önündeki kitaba göm­müş parmağının ucundaki kelimenin ne anlama geldiğini çözmeye çalışıyordu.Bayan Havala döndüğü anda hepimiz sessizliğe büründük. Tobias, Roden ve ben Bayan Havala'nın bir sonraki sorusunu cevaplayamayana kadar sanki bir tür rüyaya dalmıştı ama so­ruyu hiç tereddüt etmeden doğru cevapladı.Bayan Havala mükemmel bir öğretmendi ve hepimiz der­sin sonunda büyük Carthya şehirlerinin isimlerini ve ülkeye olan katkılarını öğrenmiştik. Şansımıza Carthya'nın sadece birkaç büyük şehri vardı ve o yüzden onları öğrenmek çok kolay olmuştu. Ama maalesef hepsinin Carthya'ya katkıları etkileyicilikten eşit derecede uzaktı. Yeni prens doğal kay­naklarımızın üretimini arttırmak için çok çalışmalıydı. Önce­den tahmin ettiğimiz üzere Tobias bunu başarmak için elin­den gelen mücadeleyi göstereceğini söyledi. Bayan Havala onun sözleri karşısında kaşlarını kaldırdı ama hiçbir şey söy­lemedi.Kapı çalındı ve içeri iki hizmetçi girdi. Ellerinde, içinde bizim öğlen yemeklerimiz olduğunu tahmin ettiğim kap­lar vardı. İlk giren kızı tanımıyordum ama ikinci hizmetçi Imogen'di. Bana baktı ve her zamanki gibi kızgın bir ifade takınıp gözlerini yere indirdi. Tepsileri bıraktıktan sonra oda­yı terk ettiler.Bayan Havala tarih kitabını masasına bıraktı ve her birimize içinde et olan birer kalın dürüm uzattı. Benim ­kini dört ısırıkta yedim.; yuttum ve Tobias'a döndüm. O daha yarışm a ancak gelmişti. "Geri kalanını bana verir misin?"Tobias güldü ama ben şaka yapmıyordum. Bayan Havala devam ederken Tobias bana cevap bile vermeden dürümünün geri kalanını bitirdi.Tarih dersimiz bittikten sonra, Mott geri döndü ve bize Conner'ın ahırlarına kadar eşlik etti. Bizi orada Cregan bekliyordu. Oraya vardığımızda onun, kollarım sıkı sıkıya ka­vuşturmuş olduğunu fark ettik. Onların birbirine düğümlenip düğümlenmediğini merak ettim. Huysuzca "Evet, aklınızdan geçen doğru," dedi. "Size at binmeyi öğreteceğim." Mott git­tikten sonra bir çitin üzerinde duran eyeri işaret etti. "Bu­radan başlayalım. Bu atın sırtına konan ve üzerine oturulan şeydir.""Ciddi olamazsın," dedim. "Hepimize ilk defa at görüyor- muşuz gibi mi davranacaksın? Hepimiz at binebiliriz." Cregan "Ne tür yetenekleriniz olduğunu bilmiyorum," dedi."Benim yeteneklerim seninkilerden daha fazla," dedim. "Bir atı senden daha iyi sürebilirim, hem de bunu gözlerim kapalı yaparım. Muhtemelen Tobias ve Roden de yapabilir." Cregan gözlerini kıstı. "Benim becerilerimden daha mı fazla? Ben sadece bir binici değil aynı zamanda bir eğitme­nim. Yabani atları evcilleştiririm. Sizi de evcilleştirebilirim." Son bölümü duymazdan geldim ve "Senin binebildiğin herhangi bir şeye ben de binebilirim," dedim.Cregan gülümsedi. "Beni bu kadar kolay kandıramazsın çocuk."Tobias "Neden olmasın?" dedi. "Eğer binebilirim diyorsa neden onun yeteneklerini sınamıyorsun?"Cregan önce Tobias'a sonra bana baktı ve "Tamam. Bura­da bekle," dedi. Ve atların olduğu bölmeye yürüdü.Tobias'a "Teşekkürler," dedim.Tobias bana yan gözle bir bakış attı. "Senin tarafında de­ğilim, Sage. Umarım bu sana ders olur."Ahırlardaki bir çarpma sesiyle tüm dikkatimiz o tarafayöneldi. Yavaşça kafamı salladım ve Tobias'a "Orada eği­tilmemiş bir atı olduğunu düşünmüyorsun, değil mi?" diye mırıldandım.Tobias "Görünen o ki varmış," dedi.Roden bana "Binebilir misin?" diye sordu."Bir kez binmiştim. Aynı şey midir?"Tobias "Hayır," dedi. "Ben binebilirim ama bir yabani ata binme konusunda Cregan'la aşık atacak kadar aptal değilim." Roden "Sadece Cregan'dan özür dile ve ona ders almak istediğini söyle," dedi."Ve herkesin bunu sürekli olarak kafama kakmasına izin mi vereyim?" diye sordum. "Ata binip bir veya iki yuvarlak tur atacağım. Sorun olmayacak."Cregan, yanında ahırdan çıkardığı atlardan biriyle gelir­ken yüksek sesle kahkahalar atıyordu. At sanki üstünde biri varmış gibi onu atmaya çalışıyordu ve atı dizginlemek Cre­gan için oldukça zor görünüyordu. Cregan haince sırıttı. "De­mek bir atı benden daha iyi sürebilirsin, öyle mi?"îki adım geri çekildim. Babam sayısız kereler beni, şu di­limi tutmam konusunda uyarmıştı. Belki de beni çok daha sık uyarmalıydı. "Seni yenip yenememem çok da önemli değil. Sen öğretmensin."Bu, Cregan'ı kızdırmışa benziyordu. Sesini yükselterek "Ve öğretmenin olarak sana şu ata binmeni emrediyorum," dedi.Kafamı hayır anlamında salladım. "O ata binmiyorum. Evcilleştirilmişim getirirsen ona binerim. Eğer oyunu kuralı­na göre oynarsan kaybedeceğini biliyorsun."Cregan bana o kadar yakınlaştı ki nefesini hissedebildim. "Korktun mu?""Evet." Korkmuştum. Bu, kızgın bir ata benziyordu."O zaman sana biraz tevazu öğretmenin tam zamanı. Ya ata binersin ya da sonuçlarına katlanırsın."

Roden "Onu rahat bırak. Sage sadece boyundan büyük bir laf etti," dedi.Gregan parmağını Roden'e doğru uzattı. "Nihayetinde Sage sana yardım etmeyecek çocuk. Ona yardım etme." Son­ra bana baktı. "Eğer şimdi bu ata binmezsen önümüzdeki iki hafta da binemeyeceksin. Conner'a, ilk dersten başarısız ol­duğunu söylerim."Uzunca bir duraksamadan sonra atın dizginlerine uzan­dım. "Tamam. Ama ata binebilmem için yardıma ihtiyacım var."Cregan güldü. "Bir ata kendi başına tırmanamıyor mu­sun?""Bu bir binicilik yarışması, tırmanış değil. Atın nerede?"Cregan daha da çok güldü. "Binmenle düşmen bir olacak. Kıçını eyere değdirecek zamanın bile olmayacak." Ben atm sırtına tırmanırken Cregan da onu sabit tutmaya çalıştı.At beni sırtından atmaya çalıştı ve ben de onun üzerinde kalabilmek için dizginlerini elimden geldiğince sıkı tuttum. "Benden hoşlanmadı," dedim.Cregan "Bunu önceden tahmin etmeliydin," dedi. "Windstorm dişidir." Bir kahkaha atıp atm arkasına şaplak patlattı.Windstorm hışımla ileri atıldı ve beni sırtından atmak için birkaç kere hamle yaptı. Ama nasıl olduysa ben onun üstünde kalmayı başardım. Cregan arkamdan şen şakrak gülüyordu. Belki Roden ve Tobias da gülüyorlardı ama benim için dün­ya tepetaklak olduğu için bunu kesin olarak bilemiyordum. Çığlık attım ve Cregan'm kontrolünden çıkıp hızla koşmaya başlayan ata sıkı sıkı tutundum.Windstorm, sanki alçak bir ağaç dalının beni düşürebile­ceğini biliyormuş gibi bir ağaca doğru yöneldi. Tam zama­nında kafamı eğdim ve gelebilecek en kötü darbeden kurtul­dum ama bazı küçük dallar altlarından geçerken omuzlarımı sıyırdı.

Arkamızdan bir yerlerden Cregan geri dönmemiz için bağırıyordu. Ama Windstorm son hız özgürlüğe koşuyordu. Cregan, beni takip etmek için gidip bir at alana kadar, çoktan uzaklaşıp gideceğim gerçeğiyle yüz yüze kalmıştı. Ve ben de o kadar hızlı koşan bir atın  sırtındaydım ki eğer düşersem birkaç kırık kemikten fazlasına sahip olacaktım. Ya da daha kötüsü.

not: en çok vote ve yorum atanlardan ithaf edilecek kişi seçeceğim

RainMan2

KAYIP PRENS ( Âscendance Üçlemesi - 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin