BÖLÜM 28

24 7 2
                                    


Prenses, o gece geç saatte malikâneye geldiğinde biz gözler­den uzak, odamızda tutuluyorduk. Roden görünmeden sıvışıp prensesin neye benzediği konusunda rapor getirmemi önerdi. Bunu ben de çok istiyordum ama Tobias, gidecek olursam bunu Mott'a söyleyeceğini belirtti."Bizden önce onu görme şansını yakalamanı istemiyo­rum," dedi. "Seni tanıyorum, bu gece prensesi, prensin sen olduğuna ikna edeceksin. Roden ve ben yarın sabah uyan­madan önce de onun tarafından çoktan taçlandırılmış olacak­sın."Öfkeyle burnumdan soludum ve "Planımı anladığına göre daha iyi bir plan yapmam gerekecek," dedim. Tobias ile dal­ga geçmek riskliydi ve muhtemelen insafsızlıktı. Ama yine de kendime engel olamıyordum. Masasındaki kitaplardan birini kaptım ve getirip yatağımın üzerine açık bir biçimde bıraktım."Ne yapıyorsun?""Bayan Havala arayı kapatmam için kendi başıma çalış­mak zorunda olduğumu söyledi. İşte yaptığım bu.""Sen okuyamıyorsun ki.""İyi okuyamadığımı söyledim.

 Ama bu sabah Efendi Graves'in dersini çok iyi dinledim ve bu kitabı anlayabilecek ka­dar iyi okumayı umuyorum."Tobias kollarını kavuşturdu. "Kitabın neyle ilgili olduğu­nu biliyor musun?"Başımı hayır anlamında salladım ve başka bir sayfayı aç­tım. "îçinde daha fazla resim olsaydı yardımı olabilirdi." "Kitap erken dönem Carthya tarihi ile ilgili. Eğer çalışa­caksan, herkesi prens olduğuna ikna edebileceğin dönemle ilgili bir kitap seçmelisin.""Harika. Bana o dönemle ilgili bir kitap ver.""O kitaplar kütüphanede ve odadan çıkmamıza izin yok." Kitabın birçok sayfasını daha çevirdim. "O zaman kendi­mi bunu okuyarak memnun etmek zorundayım."Roden kıkırdadı ve Tobias'm masasından başka bir kitap aldı. "Ben de.""Yani şimdi sen de mi okuyabiliyorsun?" Tobias'm sesin­deki yükselen öfke çok belliydi."Benim için pratik yapma imkânı olacak." Roden kitabı alıp yatağına yerleşti.Tobias'm yüzü öfkeden kırmızıya dönmüştü. "Bunun Conner'ı herhangi bir konuda ikna edeceğini mi sanıyorsu­nuz? Ben sizden iki kat zekiyim.""Ama benim ve Roden'in yarı gücümüzdesin. Biz uyku hâlindeyken bile," dedim. "Daha iyisini yapmalısın, Tobias." "Bu bir meydan okuma mı?" diye sordu."Benden alt seviyedeki birine asla meydan okumam. Şim­di git ve uyu. Yarın küçük düşürüleceğin için iyi dinlenmen lazım."Tobias "Sen uyu," dedi. "Bu gece geç saatte odadan sıvış­mak için kuvvetli olman gerekecek."Güldüm ve yatmadan önce kitabı yere fırlattım. Ama uyumadım. Şu anda uyuyacak durumda değildim. Sonunda odadan sıvışmaya karar verdiğimde saat çoktan gece yarısını geçmişti. 

 Bu sefer gizli geçitleri kullanacaktım. Farthenwood'un dış duvarlarını tırmanarak inmek kötü bir fikir olurdu çünkü kendimi hâlâ çok güçsüz hissediyordum. Ama geçit­lerde kimseye rastlamadığım sürece etrafı keşfetmenin iyi bir yolunu bulmuş olacaktım.Yavaş yavaş geçitlerin çıkış noktalarını öğrenmiştim. Ge­çitler malikânenin ortasından geçiyordu. Ya da en azından burayı yapan kişi, birinin gizlice dolaşabileceği bazı özel bölmeler inşa etmişti. En sevdiğim çıkışlardan biri beni oda­mın köşesindeki koridora çıkarıyordu. Herkes odamızda olduğumuzu düşünürken ben rahatlıkla dışarıda neler oldu­ğunu gözetleyebiliyordum. Geçidi terk edip o çıkış kapısını kullanarak koridora vardım.Her zaman olduğu gibi, gecenin bu saatinde koridorlarda dolaşan çok az hizmetçi vardı. Conner'ın evindeki gölgelere dikkat ettiğim sürece girmek istediğim tüm odalara girebilir­dim. Bu sefer, her gece bizim kapıda duran nöbetçi kim diye göz attım. Onu görünce kendimi gülmemek için zor tuttum. Yaşça üçümüzden de küçük olabilirdi ve uyuyakalmıştı. Kılıç kuşanmıştı ama belindeki kemer ona o kadar bol geliyordu ki neredeyse düşecekti. Conner'ın artık hiçbirimizin kaçma ris­ki olmadığından emin olduğu çok açıktı.İyi korunan oda Conner'ınkine uzak değildi. Kapının önündeki nöbetçiler bana tanıdık gelmedi ve hepsi çok te­tikteydi, O oda muhtemelen prenses Amarinda'nm kaldığı misafir odasıydı.Onun nöbetçilerinin dikkatini çekmeden koridorda daha fazla ilerlememe imkân yoktu. O yüzden geçide geri dön­düm. Orada bir yerde Amarinda'nın odasına açılan bir kapı olmalıydı ama onu hangi nedenle olursa olsun kullanmak korkunç bir fikirdi. Aklıma odaya girmeme gerek kalmadan içeriyi gözetleyebileceğim geldi. Amarinda'yı çok merak ediyordum ve bu merakımı giderme isteğime bir türlü karşı koyamıyordum.Odayı gözetleyebileceğim kapının hangisi olabileceğini kestirmeye çalışırken kolumda bir el ve sırtımda da sivri bir bıçak ucu hissettim. Diğerlerinin de bu geçidi öğrenmesi an meselesiydi."Gücümü bu şekilde mi ispat etmeliyim?" Tobias'm sesi kalındı. Yüksek sesle burnunu çekti. Ağlayıp ağlamadığım merak ettim.Sakince "O bıçağı nereden buldun?" diye sordum. Sakin­lik önemliydi."Mutfaktan çaldım." Keskin kısmını sırtıma bastırıyordu; etimi kestiğini hissedince kaskatı kesildim. Jilet gibi keskin bir bıçaktı. "Eğer yediğin kırbaçlar yeterli olmadıysa, belki ben seni engelleyebilirim."Zorla soluyarak "Neyi engelleyeceksin?" diye sordum. Kan sırtımdan aşağıya doğru aktı. Ama onun eski yaramdan mı yoksa yeni kesikten mi aktığını anlayamıyordum."Senin prens olarak değerlendirilmeni engelleyebilirim. Dans ederken Conner'm sana nasıl beğeni ile baktığını gör­düm. Ama bu nasıl olabilir? Sen aramızdaki en niteliksiz, en özelliksiz çocuksun.""Sen de en büyük korkaksın," diye tısladım. Bıçağını bi­raz daha ittiğinde nefesimi zorla tuttum.Tobias "Bana korkak deme," dedi. "Değilim!""Buraya beni öldürmeye mi geldin?" diye sordum. "Çün­kü sen beni öldürürken çığlık atacağım ve bu, prenses de dâ­hil herkesin uyanmasına neden olacak. Böylece başın belaya girecek.""Öleceksin.""Evet, ama senin de başın belaya girecek."Tobias bıçağı biraz geri çekti. "Bu, mücadeleden vazgeç­men için bir uyarıydı. Kral ben olacağım.""Beni öldürmek istemiyorsan bıçağı indir."

Tobias kolumu bıraktı ve sonra "Sakın bir şey denemeye kalkma. Eğer denersen diye bıçağımı hazır tutacağım." Ayağım tökezledi çünkü başım dönüyordu. "Burada ne deneyebilirim ki? Eğer kral olma konusunda bu kadar para­noyaksan, bu paranoya seni canlı canlı yiyecek.""Belki Kral Eckbert de daha paranoyak olmalıydı. O za­man hayatta olurdu."Durdum ve duvara tutunarak destek aldım. Üzerine kus­mamak için kendimi zor tutuyordum.Tobias "İyi misin?" diye sordu. Çok da umursadığından değildi bu soru. Tekrâr yürümeye başladığımda beni takip etti ve "Her gece etrafta gezinmenin amacı ne?" diye ekledi.Sızım yavaş yavaş azaldı. Hâlâ şiddetliydi ama kırbaç dar­beleri canımı daha çok acıtmıştı. Belki de kesiğim, tahmin ettiğim kadar derin değildi."Conner, seni ve Roden'i kontrol altında tutuyor," dedim. "Beni değil."Tobias çabucak "Beni de değil," dedi ama buna inanmadı­ğı ses tonundan açıkça belli oluyordu."Odamıza gitmek istiyorum," dedim. "Yorgunum ve sırtı­mı yaraladın.""Bunun için özür dilemiyorum. Seni güçsüz kılmayı yeğ­lerim.""Ne kadar da onurlusun."Tobias kaşlarım çattı. "Böyle bir ifadenin senden gelmesi ne ilginç, değil mi?"Bu, belli belirsiz gülümsememe neden oldu. "O zaman umalım Conner Roden'i seçsin, böylece Carthyalılarm onur­lu bir krala sahip olma umudu olur."Tobias bundan hoşlanmamıştı, üzerime yürüdü. "Con- ner'm yardımı olsun ya da olmasın, Roden bir nesil sonra bu krallığın yok olmasına neden olur. Biri aklına koymadıkça onun ülkeyi yönetme gibi bir düşüncesi olamaz. 

 İkinizden birinin seçilecek olma ihtimalini düşünmek bile tüylerimi ür­pertiyor.""Eğer Conner'ın seçimi belli olsaydı, şimdi sırtım bu ka­dar acımazdı."Tobias "Uyarımı dikkate al," dedi. "Ve eğer bunu birine anlatmayı denersen, suçu Roden'in üzerine atarım. Coriner'ı nasıl ikna edeceğimi biliyorum.""Conner'm üzerinde etkin yok. Bir gün krallık tacını taka­bilirsin ama kral o olacak.""Kontrolün onda olduğuna inanmasını sağlayacağım ve sonra ondan kurtulacağım. Neredeyiz?"Hâlâ hissettiğim acıya rağmen, kendimi tutamadım ve kötü kötü gülümsedim. "Conner'm odası bu duvarın arka­sında. Dua at derin uyuyor olsun yoksa söylediğin her bir kelimeyi duymuştur."Tobias'tan boğuk bir ses çıktı. Kulağını duvara yasladı ve Conner 'ı duymaya çalıştı. Bunu fırsat bilip kolunu yakaladım ve büktüm. Kıyafetimin içinden de kendi bıçağımı çıkardım. "O nereden çıktı?""Mutfaktan bıçak çalan sadece sen değilsin." Onun bıçağı­nı kemerinden çekip aldım ve kulağına "Başın büyük belada, Tobias," diye fısıldadım. "Conner'ın, aldığın notlar hakkında bilgisi var. Yani ondan kurtulma planlarını biliyor. Çoktan kaybettin. Birkaç gün içinde seni öldürecek."Sonra kafasının arkasına bıçağın ters tarafıyla sertçe vur­dum. Bayıldı.


KAYIP PRENS ( Âscendance Üçlemesi - 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin