BÖLÜM 30

25 7 0
                                    

Gün ilerledikçe anladım ki Mott'un bana verdiği aç kalma cezası benim için bir ödüldü. Çünkü Farthenvood'a geldi­ğim günden beri ilk kez bu kadar çok yemek yemiştim.Tobias, sabah kahvaltısının yarısından fazlasını gizlice bana getirdi ve Errol temizlik yaparken odama biraz yiyecek bıraktı. Ben yedikten sonra da onların aslında başkasının ye­meği olduğunu ifade etti.Prenses Amarinda evde olduğu için odamızda kalıp çalış­mak zorundaydık. Öğle yemeği getirildiğinde Tobias kendi­sininkinin tamamını bana vördi. Roden de yemeğinin yarısını benimle paylaştı.Roden'e "Bana borçlu değilsin," dedim."Şimdi değilim ama Conner seni seçerse umarım Tobias'a verdiğin sözün aynısını bana da verir, benim hayatımı da kur­tarırsın."Ona "Sen de aynı sözü bana verir misin?" diye sordum.Roden omuz silkti. "Ben Conner 'ı istediğim şekilde idare edemem. Kral olsam bile bu mümkün değil."Hafifçe Roden'in omzuna vurdum. "O zaman, hayatta kalabilmem için prens olmayı ümit etmeye devam etmekten başka yapabileceğim bir şey yok."

Yakınımızdaki Tobias yataktan indi ve hizmetçisini ça­ğırmak için kapıya vurdu. Hizmetçisi geldiği zaman tuvalete gitmek zorunda olduğunu söyledi. Ancak böyle bir durumda odadan çıkmamıza izin veriliyordu. Derslerimizi bile bu oda­da yapıyorduk.Tobias gittikten sonra Roden "Tobias'ın seni tekrar öldür­meyi deneyecek kadar kızgın olduğunu düşünüyor musun?" diye sordu."Dün gece beni öldürmeye çalışmıyordu. Sadece bunu ya­pabileceğini düşünmemi istedi.""Bana kalırsa ikisi de aynı şey. Yine de, sanırım sonunda senin daha çok işine yaradı. Ah." Roden'in gözleri büyüdü. "Yoksa böyle olmasını mı planlamıştın?""Tobias iyice ümitsizleşmişti. Hepimiz mutfaktayken bı­çağı aldığını fark ettiğimde çok yakında bir şeyler olacağını biliyordum.""Peki, neden bıçağı aldığını Conner'a veya Mott'a haber vermedin?""Bu affedilebilir bir hareket. Ama Conner dün gece yaptı­ğı davranışı affetmez ve Tobias bunu biliyor. Bu yüzden be­nim şartlarıma uydu."Roden hafifçe başını salladı. "Seni yaralamasına izin ver­din."Yüzüme bir gülümseme yayıldı. "Onun ilk kesiği atması­na izin verdim. Korkup duracağını ve daha ileri gidemeye­ceğini düşündüm. Böyle olmasını diledim çünkü canım çok kötü yandı."Roden güldü ve kuşkuyla başını salladı. "Şimdiye kadar tanıdığım en çılgın çocuksun. Tobias senden daha eğitim­li olabilir ama içimizdeki en zeki kişi o değil." Kıkırdadım ama Roden ciddileşmişti. "Bu iş ya sana ya da bana kalacak, Sage. O yüzden kazanmak için mücadele etmeye devam et­mek zorundayım, bunu biliyorsun."

"Bu oyun çok acımasız," dedim. "Seninle benim aramda Conner'ın favorisi sensin."Roden kafasını salladı. "Beni istediğin gibi kandırmaya çalışabilirsin. Seni öldürmeye çalışmayacağım.""Yine de yapabilirsin," dedim. "Cregan'la yaptığın kılıç derslerini gördüm.""Cregan, Conner'm beni seçeceğini umuyor ve seçtiğinde benim hazır hâle gelmiş olmamı istiyor." Roden'in sesi yük­seldi ve "Bunun nesi yanlış?" dedi."Bunda yanlış bir şey yok. Benim için değil Conner'm çı­karları için pratik yaptığını duyduğuma memnun oldum. Ben yaralanmak için dışarı kaçıyorum.""Bunun nesi komik anlamıyorum. Sanırım acıdan hoşlanı­yorsun çünkü insanları sürekli olarak zorluyorsun ve onlar da sonunda canını yakıyorlar."Sert bir ifadeyle "Kesinlikle acıdan hoşlanmıyorum," de­dim. "O yüzden, eğer beni öldürmeye karar verirsen, bunu kısa yoldan ve çabucak hallet."Roden ciddi bir biçimde gülerek karşılık verdi. Öğle ye­meğini bitirene kadar çok fazla konuşmadık. Tobias birkaç dakika sonra odaya döndüğünde Efendi Graves de çoktan gelmişti. Yine o sıkıcı derslerinden birine başladı. Konumuz Carthya'da güzel sanatlardı. Tobias tüm ders boyunca yata­ğında uzandı. Amacı, benden çok daha tembel bir öğrenci ol­duğuna Efendi Graves'in dikkatini çekmekti. Kendisi öyle olmasa da en azından böyle düşünmesini istiyordu. Olduğun­dan daha farklı görünmeye çalıştığından, Tobias için biraz üzüldüm. Ama maalesef şu anda içinde bulunduğu durum buydu.Errol, yanında iki hizmetçi ile birlikte öğleden sonra ya­nımıza geldi. Bizi, o akşamki yemekte Prenses Amarinda'ya hizmet etme maskaralığı için hazırlamaya gelmişti.Roden "Neden bu kadar erken geldiniz?" diye sordu.

Hizmetçisi ona "Bütün haftayı temiz yetimler olarak ge­çirdiniz ama hâlâ yetimsiniz. Prensesin karşısına çıkabilme­niz için biraz daha temizlenmeye ihtiyacınız var.""Onu gördün mü?" diye sordum.Görmüş olsa bile bunu bize söylemezdi. Ama Errol kı­yafetlerimi toparlarken bana, "Onu gördüm," diye fısıldadı. "Bir prensesin olması gerektiği kadar güzel. Bu gece ona hiz­met edecek olmaktan ötürü kendinizi şanslı hissetmelisiniz."Kendimi, şanslı hissedemeyecek kadar yorgun hissediyor­dum. Ve güzel olup olmadığıyla da ilgilenecek hâlde değil­dim. Errol'a, bu gece benim yerime geçebileceğini söyledim. Eğer onun yerine çamaşırları yıkamayı kabul edersem bunu yapmaktan mutluluk duyacağını söyledi. Pazarlığımız bu şe­kilde son buldu.Bizi prensese layık birer hizmetçi hâline getirebilmek için saçlarımızı keserek düzelttiler, tırnaklarımızı törpülediler ve servis sırasında daima dik durmamızın önemi konusunda ders verdiler.Errol saçımın kısa tarafını gözümün önünden çekebilmek için elinden geleni yaptı ama başarılı olamadı. Sonunda pes etti ve prensesin etrafında olduğum zamanlarda saçımın o kısmını arkaya doğru atmamı söyledi. Bunu büyük olasılıkla yapmayacağımı ikimiz de biliyorduk.İşimiz bitince, bize aynanın önüne geçmemiz söylendi. İç gömleklerimizin kolları dirsek kısmının çok az altında biti­yordu. Böylece servis yaparken gömlek kollarının yemeklere girme riski önlenmiş oluyordu. Üzerlerine giydiğimiz yelek­ler basit, toprak rengi ve önden bağcıklıydı. Ayağımızdaki botlar ise kısa konçlu ve ikinci eldi.Öfkeyle burnumdan soluyarak güldüm. "Önemli olan üzerimizdeki kıyafetler midir? Yemek sırasında yapmamız gerekenler ile ilgili tek bir fikrimiz yok ama kıyafetlerimizi giymiş olmamız yeterli."

Tobias hemen yanımda "Benim için yeterli," gibi bir şey­ler geveledi."Kıyafetler hoşuma gitti." Roden, aynada nasıl göründü­ğünü görmek için arkasını döndü. "Bunlar, tüm hafta Con­ner'ın giymemizi istediklerinden çok daha rahat ve bunların içinde hareket etmek daha kolay."Mott odaya girdi ve hepimize göz gezdirdi. Kel kafası­nı parlatmış mıydı diye merak ettim. Her zamankinden daha parlak görünüyordu ve neredeyse Conner'ınkiler kadar şık kıyafetler giyinmişti. Bugün bir hizmetkârdan çok seçkin biri gibi görünecek olsa da yemeğe katılmaya layık bulunmaya­caktı. Sert bir ses tonuyla "Herhangi biriniz aptalca bir şey yapmadığı sürece bu gecenin iyi geçeceğine inanıyorum. Her birinizin unutmaması gereken belli şeyler var. Yemekteki hiç kimseye ilk hitap eden siz olmayın ve özellikle sizinle konu­şulmadığı sürece kimsenin doğrudan gözünün içine bakma­yın. Benim direktiflerimi takip edin ve size emretmediğim sürece prensesle konuşmaya çalışmayın," dedi. Mott doğ­rudan bana bakarak "Üçünüz de tebdili kıyafet olduğunuzu unutmayın. Olabilecek en kötü şey saraydakilere prens ola­rak sunulduğunuz sırada prensesin sizinle karşılaştığını hatır­laması olur. Yüzündeki kesik hâlâ belli oluyor, Sage.""Tanışma zamanı gelene kadar iyileşecektir," dedim. "Da­hası, Imogen bir keresinde yüzünde çürük varken bize servis yapmıştı, o yüzden bu kesik izi diğer hizmetçilerden farklı olmadığımın bir kanıtı olur."Mott söylediğimi anlamazlıktan geldi. "Sırtındaki yaralar nasıl? Özellikle de cam kesiğin nasıl oldu?""Eğer bugün daha fazla yemek yiyebilmiş olsaydım muh­temelen daha çabuk iyileşirlerdi."Mott zorla gülümsedi ve Errol'a cevap vermesi için bir ba­kış attı. O da "Enfeksiyon kapmışa benzemiyorlar efendim," diye bildirdi.

Mott "Bu iyi," dedi. "Çünkü camdaki pislik yaranın en­feksiyon kapmasına neden olabilirdi. Duyduğuma göre şefin en keskin bıçaklarından biri dün gece kaybolmuş. Onlar sü­rekli dezenfekte ediliyor.""Sadece bir bıçak mı kayıpmış?" Tobias bana bir bakış attı ve sessiz sorusuna başımı eğerek cevap verince hemen öbür tarafa döndü. Fısıldayarak bir şeyler söyledi. Bana lanetler yağdırdığına emindim. Bu hiç sorun değildi. Bana lanetler yağdırılmasına alışıktım.Mott doğrudan Tobias'a doğru gitti ve onun önünde dura­rak "Bir bıçak," dedi. "Bıçak ağzının uzunluğu Sage'nin ya­rasının derinliği ile aynı olan bir bıçak. Bu konuda bir şeyler biliyor musun?"Tobias bir adım geri çekildi. Bir cevap bulmaya çalışarak boş boş etrafa bakındı ama onun yerine ben konuştum. "Hiç­birimiz şefin bıçağını nereye koyduğunu bilemeyiz. Bundan sonra da o pencereyi kullanarak dışarı çıkmaya niyetim yok. O yüzden gelecekte bu tür yaralanmalar olmayacak."Mott bana inanmadığını açıkça belli etti ve alaycı bir şe­kilde güldü. Ama tek söylediği "Hizmetçilerinizin arkasında sıraya geçin, çocuklar. Yemek birazdan hazır olacak," oldu.


KAYIP PRENS ( Âscendance Üçlemesi - 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin