Ter içinde ve bitkin bir hâlde odaya döndüğümde Errol bana
sesleniyordu. Sadece Conner'm evinin etrafım kolaçan edecek kadar kısa bir süre ortalıkta yoktum. Ama yine de Errol'un bana ne zamandan beri seslendiğini merak ettim.
Elimle biraz su sıçratarak "Uyuyup kalmış olmalıyım,"
diye geri seslendim. "Ne istiyorsun?"
"Su çoktan soğumuş olmalı," dedi. "İçeri girip küveti yeniden doldurabilir miyim?"
Su gerçekten soğumuştu. Ama mükemmel derecede de temizdi ve ben, banyoya girdiğimden beri daha da kirlenmiştim. Elbiselerimi çabucak ve sessizce çıkararak "Su iyi," dedim. "Çok uzun kalmayacağım."
"Diğer çocuklar çoktan banyodan çıktılar."
"Evet ama ben uyurken muhtemelen onlar işlerini bitirmiştir. Bana birkaç dakika daha ver."
Suya daldım ve üzerimdekileri iyice çitiledim. Küvetin yanında Errol'un bıraktığı yeni ve temiz kıyafetler duruyordu. Bir beyefendinin giyeceği cinsten kıyafetlerdi ve muhtemelen Conner üç takım kıyafet için oldukça yüklü bir miktar ödemişti. Benim takımım, önü işlemeli keten bir gömlek, oymalı düğmeleri olan yarım kollu, süet bir yelek, keten bir pantolon ve uzun konçlu bir çift çizmeden oluşuyordu. Bunları giyince vücudumun fazla bir kısmının görüneceğini sanmıyordum.
Bu benim ilk banyomdu, çünkü odadan çıkar çıkmaz Errol
kollarımın üzerinden beni yokladı ve hâlâ bir yetim gibi koktuğumu anladı. Beni ikinci kez keselemek konusunda ısrar
etti.
"Su buz gibi," dedi. "Bu şekilde mi yıkanmayı seviyorsunuz?" Huysuz bir şekilde "Şimdi daha da soğuk," dedim. "Bunu
böyle tercih ettiğimi söylemedim ama idare ettim."
Errol beni keselerken normalde olduğundan daha az nazikti. İkinci seferinde bu kadar çok kir çıkması beni şaşırtmıştı. O, ayaklarımın altını fırçalamakla meşgulken ben tırnaklarıma baktım. "Onların hiç bu renk olduklarını hatırlamıyorum," dedim ve hızla ayağımı çektim. "Gıdıklandım. Daha işin bitmedi mi? Bir erkeğin, yıkanırken bana yardımcı olmasından hoşlanmıyorum."
Errol sırıttı. "Size bir kadın gönderteyim mi?"
Güldüm ve Errol'a bundan sonraki banyo zamanlarında
yardıma ihtiyacım olmadığını söyledim. "Efendi Conner'm,
biz yetimlerden daha farklı bir temizlik anlayışı olduğu çok
açık. Artık tüm vücudumu yıkamam gerektiğini biliyorum ve bundan sonra daha iyi temizleneceğim."
İşimiz bittikten sonra tekrar giyinmek için Errol'u dışarı
yolladım. İyi bir iş çıkardığını itiraf etmeliydim. Şimdiye kadar hiç bu kadar temizlenmemiştim.
Giyindikten sonra Errol'a "Eski kıyafetlerim nerede?" diye sordum.
"Sanırım yakılmak için götürüldüler. Kimsenin işine yarayacak şeyler değildi."
Sertçe "Onları hemen getir," dedim ve "oldukları gibi Er rol, kesinlikle oldukları gibi," diye ekledim.
Errol bunu bir anlığına düşündü ve sonra "Sanırım onları
geri alabilirim," dedi.
"Eğer alırsan, bu hizmetinin karşılığında bir gümüş sikke
kazanacağını görebiliyorum."
Errol başını yana eğdi. "Gümüş sikkeyi nereden bulacaksınız?"
"Bu ufak bir ayrıntı ve benim sorunum. Conner'a olan
borcunun önemli bir kısmım bununla ödeyebilirsin." Kollarımı açtım. "Bu kıyafetler bana ait değil ve ben de onların
içinde ben değilim. îki hafta içinde diğer kıyafetlerimi isteyeceğimi sanıyorum."
Errol omuz silkti. "Ne yapabileceğime bakacağım. Şimdi gelin. Efendi Conner sizi akşam yemeğine bekliyor."
Conner da yıkanmış ve tıraş olmuştu. îyice temizlenmiş
ve yol yorgunu bir seyyahtan çok bir asilzadeye benzemişti. İçeri girdiğimde Roden ve Tobias'ın çoktan yemek masasına oturduklarını gördüm. Bu küçük yemek odası günlük yemekler ve daha özel konuşmalar için ayrılmış gibi
görünüyordu. Burasının, insanların Conner'm zenginliği
hakkında fikir sahibi olabilmesi için dekore edildiği çok açıktı. Kendimi, gümüş bir çatalı veya altın kaplamalı bir kadehi ya da duvarda asılı olan apliklerin kristallerini çalacak akıllı bir hırsızın ne kadar kazanacağını hesaplamaktan alamadım. Conner, solunda duran sandalyeyi göstererek "Lütfen otur," dedi. Tobias sağındaydı ve Roden de hemen onun yanındaydı. Roden, onun yerine benim Conner'm yanına oturmama açıkça bozulmuştu.
Ben oturur oturmaz hizmetçiler yemekleri getirmeye başladılar, İlk getirilenler peynir, tereyağı ve olgun meyveler oldu. Yetimhanede çoğunlukla insanların artıklarını yiyerek
beslenirdik. Bazı yiyecekler ve meyveler de artık bozulmaya ya da küflenip, kararmaya yüz tuttukları için bize verilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP PRENS ( Âscendance Üçlemesi - 1)
Historical Fiction4 Çocuk. Tehlikeli bir plan. Ele geçirilmesi gereken bir krallık. Ascendance topraklarının kralı, kraliçesi ve tahtın varisi olan prensi hain bir tuzakla öldürülmüştür. Bir iç savaşın ya da düşman saldırısının başlaması an meselesidir. Conner kralı...