Birkaç hizmetçinin pencereleri açıktı ama herhangi birinden malikâneye girmek iyi bir fikir gibi görünmedi. Çoğu birazdan uyanabilirlerdi. Dahası, yukarı çıkmak için kat etmem gereken uzunca bir yol vardı ve odamızın önünde tüm gece boyunca nöbet tutan Mott'a veya her kimse ona görünmeden odaya girmek zorundaydım.Conner'm penceresi hafif aralıktı. O pencere beni en azından doğru kata ulaştırırdı. Sonra nöbetçiyi gözetler ve onun uyumasını ya da dikkatim başka bir yere yöneltmesini beklerdim. Conner'm odasına girmek ne kadar riskli görünse de benim için en iyi seçenek gibi görünüyordu. Belki de tek se- çeneğimdi.Conner'm odasının önünde ufak bir balkon vardı. Kapısı rüzgârdan açılmasın diye sürgülenerek kapatılmıştı ama balkonun yan tarafındaki pencere içeriye biraz hava girebilsin diye az da olsa açık bırakılmıştı. Pencereyi iterek kolaylıkla açabildim. Benim.yatağımın yanındaki pencereden çok daha büyüktü, o yüzden rahatça içeri girebildim.Conner'm derin uykuda olduğunu anlayabilmek için uzunca bir süre sessizce durdum. Hafifçe horladı ki bundan memnun oldum çünkü Conner'ın horlaması istemeden
çıkaracağım herhangi bir sesi perdeleyebilirdi.Gölgelikli yatağı o kadar fazla kumaşla kaplanmıştı ki vücudunu görebilmek çok zordu. Horlama sesi bana güvende olduğum hissini veriyordu.Bayan Turbeldy'nin yetimhanesinde gecelerimin çoğunu odaları gezerek geçiriyordum. Yer kaplamasının gıcırdayıp gıcırdamayacağını hafifçe üzerine basarak test etmeyi öğrenmiştim. Kapıları, dolapları, çekmeceleri o kadar ustaca açıyordum ki böylece odada bir hareket olduğunun hissedilmesini önleyebiliyordum. Ve gerektiğinde görünmez olmayı biliyordum.En azından bunu yetimhanedeyken biliyordum.Burada bu biraz daha karmaşıktı. Conner'ın odasının yerleşiminin nasıl olduğundan emin değildim ve yeterince de aydınlık yoktu.Conner'm odası bizimkinden büyüktü. Tek kişi için anlamsız derecede büyük bir odaydı ama buranın efendisi oydu ve istediği odayı kullanma hakkına sahipti. Odanın, solumda kalan arka tarafında kocaman yatağı ve elbiselerinin durduğu bir sürü büyük gardırop vardı. Hemen yakınımda sabah çayını yudumlarken oturup dışarıyı seyredebileceği rahat bir koltuk vardı. Sağımda ise kitaplarla dolu raflar vardı. Aşağıdaki ofisinde çok daha fazla kitap vardı ve ben onların hepsini gerçekten okuyup okumadığını merak ettim. Ya da onları sadece gösteriş olsun diye mi saklıyordu? Muhtemelen okumuştu. Conner donanımlı bir adamdı. Kitapların isimleri ve Conner'm hangi konularla ilgilendiği konusunda meraklanmıştım. Birden Conner uykusunda anlaşılmaz bir şeyler sayıkladı ve diğer tarafa döndü. Artık gitme zamanım gelmişti.Hole çıkan kapı sıkı sıkı kapalıydı. Beni endişelendiren problemlerden biri kapının diğer tarafında neyle karşılaşacağımdı. Kapısının önünde bir nöbetçi var mıydı ya da orada
bekleyen bir hizmetçi olabilir miydi? Bu çok olasıydı ama kapıyı açmadan da bunu bilebilmeme imkân yoktu. Yanlış bir tahmin benim çok sert bir ceza almama neden olabilirdi. Ay ışığında gözüme bir şey çarptı. Bu bir yanılsama da olabilirdi, tam olarak emin olamıyordum. Duvarda asılı duran halının saçakları iki duvar arasına sıkıştırılmıştı. Conner bize Farthenwood ile ilgili tüm gizemleri bildiğini söylemişti. Kastettiği şeyin bu olduğunu umuyordum. Ya iç duvarlar alışılmadık biçimde kalındı ya da malikânenin gizli geçitleri vardı. fConner'm yatak odasını dikkatlice geçtim. Yer tahtalarının gıcırdaması kaçınılmazdı ama o gıcırtıların onu uyandırmasını istemiyordum. Duvara ulaşınca geçitlere açılan kapıyı bulmak son derece kolay oldu. Duvara üç tane parmak deliği açılmıştı ama delikler duvar halısının arkasına saklanmıştı.Kapıyı mümkün olduğunca yavaş açtım. Geçit yeteri kadar genişti. Başım belaya girdiği anda küçük boşluklardan geçebilirdim. Bu çok büyük bir belaydı ve geçebileceğim boşluklar oldukça küçüktü.Geçit kenarlara yerleştirilmiş gaz lambaları ile aydınlatılmıştı ama ışık yeterli değildi. Ayrıca lambalar oldukça ileri konulduğu için yolumu bulabilmem çok kolay olmadı. Geçit dardı ve çıkışı gösteren herhangi bir işaret yoktu. Ama duvarda gizli bir kapıya ait bir tutacak buldum. Birkaç yanlış dönüş yaptım ve boş olan diğer misafir odalarına girdim. Çok şanslıydım.Bizim odaya vardığımda Conner'm neden bizi oraya yerleştirdiğini hemen anladım. Duvarda küçük bir delik vardı ve ben onun bir fare deliği olduğunu sanmıştım. Ama öyle bir şey değildi. Conner bize, isterse konuşmalarımızı dinleyebileceği bir oda vermişti.Conner ya da vekillerinden biri o geçitleri hâlâ kullanıyor olabilirdi. Bu yüzden gaz lambaları sürekli olarak yanıyordu.
Bir daha orayı kullanmam gerekirse çok dikkatli olmam gerekecekti.Sessizce kapıyı açtım ve odaya girdim. Tobias ve Roden uyuyorlardı. İkisini de bir süre seyrettim. Eğer farklı bir durumda olsaydık dost olabilir miydik diye düşündüm. Sonra bu düşünceyi hemen kafamdan attım. Birine dost deme cesaretini göstermeyeli çok uzun zaman olmuştu. Bu düşünce sadece teorik olarak mümkündü.Tobias o sabah beni yatağımda bulmama umuduyla erkenden uyandı. Uyandığımda ağzı açık bana bakıyordu. Onu umursamadım ve sırtımı dönüp uyumaya devam ettim. Tobias odaya nasıl girebildiğim konusunda tek bir soru bile sormadı. Ve ben de ona anlatmayı teklif etmedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP PRENS ( Âscendance Üçlemesi - 1)
Tarihi Kurgu4 Çocuk. Tehlikeli bir plan. Ele geçirilmesi gereken bir krallık. Ascendance topraklarının kralı, kraliçesi ve tahtın varisi olan prensi hain bir tuzakla öldürülmüştür. Bir iç savaşın ya da düşman saldırısının başlaması an meselesidir. Conner kralı...