Yataklarımızda uzanırken Roden "Kral ilan edildiğimde Conner'dan ikinizi de öldürmemesini isteyeceğim," dedi. "Belki sizi başka bir ülkeye sürdürtebilirim ya da başka bir şey yapabilirim ve siz de bir daha geri dönmeyeceğinize söz verirsiniz."Tobias "Sen onunla konuşma fırsatını yakalayana kadar Conner çoktan emirlerini uygulamış olacak," dedi. "Benim işimi çabuk bitirir ama Sage'ye ne yapar acaba?"Elini çabuk tutmayacağı kesindi ama ne yapacağını kestirmek mümkün değildi. Cregan bunu açıkça dile getirdi.Yataktan kalktım ve gizli kapıyı açtım. Roden "Nereye gidiyorsun?" diye sordu. Tobias "Eğer kaçıyorsan, seninle gelmeme izin ver," dedi. "Kaçmıyorum ve nereye gittiğim sizi ilgilendirmez," diye patladım. "Ama kendi ölümlerimizden bahsederken burada daha fazla yatamayacağım."Bir süre sonra geri döndüğümde Roden hâlâ uyanıktı. Yatakta oturuyor, ileriye bakıyordu ama pek bir şey görmüyordu. "Neden kaçmadın?" diye sordu. Ses tonu düz ve cansızdı. "Şansm vardı."Çizmelerimi çıkardım ve yatağıma oturdum. Cebimde bozuk para buldum ve onu parmaklarımın üzerinde çevirdim. "Conner'ın sabah beni ve Tobias'ı öldürteceğini mi düşünüyorsun?"Roden yavaşça "Bu kişisel bir şey değil Sage ama sizin hayatınızı bağışlamasını istememeye karar verdim," dedi.Benim için büyük bir sürpriz değildi ama yine de nedenini sordum.Sonunda yüzüme baktı. Alnında derin kırışıklıklar oluşmuştu. "Cevabımı biliyorsun. Sen ve Tobias artık benim için tehditsiniz. Sizin geri gelip de benim gerçek prens olmadığımı ortaya çıkarmamanızı garantiye almanın tek bir yolu var." "Seni Conner'dan koruyacak yegâne kişiler de biziz." Roden eliyle saçını gözünün önünden çekti ve duvara yaslandı. "Öyle ya da böyle bununla başa çıkmalıyım. Ama o zamana kadar kendim ve Carthya için en iyi olanı yapmak zorundayım. Umarım beni affedersiniz."Yatağıma uzanmadan önce bozuk parayı ona fırlattım. "Bu senin bağışlayıcılığınm zekâtı, Roden. Bunu tanrılara, şeytana ya da Conner'a, daha doğrusu kime boyun eğiyorsan ona ver. Ama benim boyun eğmemi isteme."Errol ve diğer iki hizmetçi bizi şafak sökmeden uyandırdı. Birbirimize baktığımızda çok açıkça gördük ki hiçbirimiz iyi uyumamıştık. Ama Roden'in gözaltı torbaları o kadar koyuydu ki uyuyup uyumadığını merak ettim.O sabah Roden'in banyosuna ve kıyafetlerine aşırı özen gösterildi. Üç hizmetçi de ona yardım etmekle görevlendirilmişlerdi. Tobias ve ben neredeyse kendi hâlimize bırakılmıştık. Arada Errol, kısa süreliğine Roden'in yanından ayrılıp benim sırtımı kontrol etmek için yanıma geliyordu. "Bir iki gün sonra bandajlan çıkarabilirsiniz," dedi.Kısık sesle "Ölü bir adam kadar sağlıklı olacağım," dedim.Errol kaşlarını çattı ve gözlerini yere indirdi. Yaklaşan ölümümün komik olmadığım düşündüğü çok açıktı.Hazır olduğumuzda, Errol bir gece önce olduğu gibi yine Prens Jaron'a olan aşırı benzerliğimi ifade etti. Ama sonra Roden'e de yüksek sesle prensi hatırlatan bir sürü benzerliği olduğunu söyledi.Roden'e bakınca az da olsa bir şeyler yemeyi planladığını umdum. Midesi çok fazla şey alabilecek gibi görünmüyordu.Mott, Roden'i kahvaltıya götürmek için geldi. Tobias'a ve bana "Efendimizin prensle özel olarak konuşmak isteyeceği şeyler olabileceğini anlarsınız," dedi. "Kahvaltınız burada verilecek ve daha sonra size veda etmek için geleceğim.""Burada yemekten sıkıldık," diye söylendim ama Mott, Roden'i odadan çıkarırken kaşlarını çatmakla yetindi.Kapı kapanınca Tobias pencereye gitti. "Bizi buradan çıkarabilirsin, değil mi? Kaçma zamanı.""Nereye kaçacağız?" diye sordum. "Nereye gidebilirsin?" "Bizi Avenia'ya geri götürebilirsin. Orada saklanabiliriz." Göz ucuyla dün gece Roden'e fırlattığım bozuk parayı gördüm. Yatağının yanma, yere bırakılmıştı. Bir gün önce, en küçük parayı bile bırakmama konusunda kararlıydı ama şimdi Conner'ın prensi olmuştu. Para, uğrunda endişelenmesi gereken en küçük şeydi.Bozuk parayı aldım ve parmaklarımın üzerinde çevirip cebime attım. Tobias yatağına çekildi, yenilmişti. Yanına oturdum ve "Kaçmıyoruz ve bu iş daha bitmedi," dedim. "Conner'ın seni öldürmesine izin vermeyeceğim derken ciddiydim." Tobias çok içinden gelmeyerek gülümsedi. "Bunun için teşekkürler Sage ama bu noktada kendi boynun için de endişelenmeye başlasan iyi olacak," dedi.Az sonra kahvaltımız geldi. Her zamanki gibi açtım ama Tobias zorla bir lokma yedi. Onun yemeğinden daha fazla alamadan Mott geri döndü. Tobias "Şimdi, Sage ve bana ne olacak?" diye sordu. Mott "Efendimiz herhangi bir emir vermedi," dedi."Belki sana vermemiştir," dedim. "Cregan nerede?" Mott'un yüz ifadesi değişti. "Neden Conner'a onun için yalan söyleyebileceğini ifade etmedin, Sage? Tam burada durdu ve seni prensi yapacağını söyledi. Tek söylemen gereken yalan söyleyebileceğindi."Dişlerimi sıktım ama hiçbir şey söylemedim. Kendimi açıklamak zorunda hissetsem bile -ki değildim- ona verecek cevabım yoktu.Sonunda Mott "Artık geriye dönmek için çok geç," dedi. "Benimle gelin ve prens ile efendimize veda edin."Onu giriş koridoruna doğru takip ettik. Roden solgun ve korkmuş görünüyordu. Duvara yaslandım, cebimden bozukluğu çıkardım ve parmaklarımın üzerinde çevirmeye başladım. Bu sinirsel bir alışkanlıktı ve biraz gergin hissettiğimi itiraf etmeliydim. Tobias farklı bir taktik denedi. Conner'ın önünde diz çöktü ve merhamet dilendi."Lütfen bizi öldürtmeyin," dedi. "Lütfen, efendim. Burayı sağ salim terk edebileceğimize söz verin.""Bir yalancının söz vermesini mi istiyorsun?" diye sordum. "Eğer Conner hayatlarımızı bağışlayacağına söz verirse kendini daha mı iyi hissedeceksin?"Tobias iyice büzüldü ama Conner hareketsizce bana baktı. "O yaptığın numara nedir?" diye sordu.Parayı o kadar rahatlıkla çeviriyordum ki yaptığım işe odaklanmama bile gerek yoktu. "Buyrun?"Conner elini ağzına götürdü. "Nasıl bu kadar aptal olabilirim? Neredeyse her şeyi mahvettiğim için şeytan bana gülüyor olmalı!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP PRENS ( Âscendance Üçlemesi - 1)
Historical Fiction4 Çocuk. Tehlikeli bir plan. Ele geçirilmesi gereken bir krallık. Ascendance topraklarının kralı, kraliçesi ve tahtın varisi olan prensi hain bir tuzakla öldürülmüştür. Bir iç savaşın ya da düşman saldırısının başlaması an meselesidir. Conner kralı...