Beni yatağa götürdüklerinde Errol sırtımdaki kesik ile ilgilenmek istedi ama canım çok acıdığı için ona vurarak karşılık verdim. Uyandığımda ise Imogen'in yanımda oturduğunu gördüm.Ona mırıldanarak "Merhaba," dedim. Errol'un odanın bir köşesinde dikilip tedirgin bir şekilde bize baktığını anlatmak için gözlerini devirdi. O yüzden gözlerimi kapadım ve yeniden uykuya daldım.Yeniden uyandığımda, Imogen elindeki nemli bir bezle yüzümü siliyordu. Hava kararmak üzereydi ama lambaların ancak birkaçı yanıyordu. Odayı gözlerimle kolaçan ettim ama sanırım yalnızdık."Errol nerede?" diye sordum."Gitti. Şimdilik.""Yani senin mutfaktan çıkmana izin verip hemşirelik yapman için buraya mı yolladılar?""Buraya kimse gelmez. Hele Errol'a yaptıklarından sonra o hiç gelmez.""Canımı çok daha fazla yaktı."Kaşlarını çattı. "Ben canını acıtmamaya çalışacağım. Yarana bakmama izin ver."
"Yapma. Kötü göründüğüne eminim ve o sıvıyı üstüne dökeceksin."O sıvı alkol ve yaranın enfeksiyon kapmasını engelleyecek." Yüzüstü dönmeme yardım etti ve gömleğimi sıyırarak bandajı çekti. Yarayı gördüğünde bir şey diyemedi. Nefes bile almıyor gibiydi. "Ah, Sage.""Sadece küçük bir kesik.""Korkunç görünüyor. Ayrıca sırtında bir sürü çürük var." Parmağını hafifçe sırtımda dolandırdı."Elin soğuk," diye mırıldandım."Vücudun sıcak." Bandajın tamamını söktü ve "Yaran kabuk bağlamış ki bu çok iyi ama yine de alkolü kullanmam gerekiyor," dedi.İnledim ve başımı yastığa gömdüm. Alkolü bir havlunun üzerine boca etti ve sürekli özür dileyerek onu yaranın üzerine hafifçe bastırdı. İşi bittiğinde nefesimi sabitlemeye çalışıyordum ve o da bandajı yeniden sardı."Hizmetçiler, bunun küçük bir taş parçası için yapıldığını söylediler," dedi. "Bize her yeri arattılar ama onu kimse bulamadı. Nereye koydun?""Eğer bunu söylersem ödülün ne olacak?"Imogen bu soruma alındı ve geri çekildi. Özür diledim ama yapacağımı yapmıştım. "Ben bir casus değilim. Sadece sana bir soru sordum.""Eğer bunu öğrenirsen cevabı senden de almaya çalışabilirler.""Conner da dâhil, o lanet olası taşa bu kadar değer veren dünyadaki tek kişisin.""Altın.""Ne olursa olsun Conner'a onun için meydan okuman tam bir çılgınlık.""Sadece bir hafta daha kaldı. Sonra her şey değişecek.""Zindanda hiçbir şey öğrenmedin mi? Conner'ın kurallarına uyarak yaşamak zorunda olduğun sürece hiçbir şey değişmeyecek. Buradan kaçmanın bir yolunu bulmalısın.""Eğer bir hafta sonra beni seçmiş olursa seni de buradan kaçırabilirim."Duraksadı ve sonra "Bitkinlikten ne dediğini bilmez hâldesin," dedi."Değilim.""Öylesin," diye ısrar etti. "Sage, inan bana, sen kafayı yemişsin.""Eğer prens olursam...""Ne olursan ol, daima Conner'a hizmet edeceksin. Bir şekilde hep ona tabi olacaksın ve bu da bana böyle bir teklif yapamayacağın anlamına geliyor. Artık yeter, bir şeyler yemen lazım. Doğrulabilir misin?"Imogen'in yardımıyla oturur pozisyona geldim. Yemeğimi yedirmeyi teklif etti ama bunu kendim yapmayı tercih edeceğimi söyledim.Sıcak sebze çorbasından birkaç yudum aldım. "Prens olduktan sonra Conner'ı kandırabilirim," dedim. "Kendimi onun etkisinden kurtarırım. Sonra da sen"Tobias ve Roden'in odaya girmesiyle birlikte sözümü yarım bırakmak zorunda kaldım. Kapıda durup bana garip garip baktılar."Beni bir daha göremeyeceğinizi mi sandınız?" diye sordum.Roden "Daha çok bir ölüye bakıyormuşuz gibi," dedi. Tobias "Conner'ın seni bir daha buraya getireceğini düşünmüyorduk," dedi. "Yaptığın şeyden sonra.""Onun benden bir şey çalması normal de, benim onu geri almam mı değil?"Cevap vermediler ve daha fazla bir şey söylemeden önce Imogen'in gitmesini ister gibi ona dik dik baktılar. Çorbamın geri kalanını bitirdim ve kâseyi Imogen'e uzattım. Başım hafifçe salladı, etraftaki gereksiz şeyleri topladı ve çabucak odayı terk etti.Tobias masaya oturarak "Derslerin çoğunu kaçırdın," dedi. "Artık konuları telafi etmen çok zor. Roden'i bile yakalayamazsın. Conner beni seçecek.""Bunu nereden biliyorsun?" diye sordum.Umutsuzluğa düştüğü her hâlinden belli olan Roden "Bu doğru," dedi. "Conner bu akşamki yemekte benim onun için hayal kırıklığı yarattığımı açıkça ifade etti. Senin de çok dengesiz olduğunu söyledi. Tobias'la ilgili hiçbir şey söylemedi. Eğer onunla bir problemi olsaydı bunu kesinlikle söylerdi.""Tobias kral olabilecek kadar güçlü değil," dedim. "Sen ve ben kendimizi kanıtladık. Ya o?"Tobias'ın yüzü kızardı ve "Kanıtlayacağım," dedi. Lafını bitirene kadar daha da fazla kızaracağını düşündüm. "Bana meydan okumaya ya da yoluma çıkmaya çalışma."Sesindeki tehditkâr tonu anlamamışım gibi davrandım ve başımı duvara yasladım. "O zaman şansını iyi kullan. Güçlü ol. Cesur ol. Conner'a, tuttuğun notlarla ilgili her şeyi anlat. Onları göster ve ne kadar zeki olduğunu kanıtla."Tobias, kâğıt yığınlarının üzerinden bana baktı. Kafasından endişeli düşüncelerin geçtiği çok açıktı. "Notlarımı mı okudun?""Bunun bana ne yararı olurdu? Sadece o notların ne kadar çok çalıştığını göstereceğini ve kendi planların olduğunu kanıtlayacağını düşündüm."Tobias kâğıtları kaptı ve onları ateşe attı. Hışım la yatağıma doğru gelip parmağını bana doğru uzatarak "Çok akıllı mı olduğunu sanıyorsun? Eğer beni daha fazla zorlarsan ne kadar aptal olduğunu göreceksin," diye bağırdı.Sırtüstü yatarak "Aptal olduğumu asla inkâr etmedim," dedim. "İşte aramızdaki fark bu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP PRENS ( Âscendance Üçlemesi - 1)
Historical Fiction4 Çocuk. Tehlikeli bir plan. Ele geçirilmesi gereken bir krallık. Ascendance topraklarının kralı, kraliçesi ve tahtın varisi olan prensi hain bir tuzakla öldürülmüştür. Bir iç savaşın ya da düşman saldırısının başlaması an meselesidir. Conner kralı...