"Yakın arkadaşım olamazdı, bir arkadaşa bu kadar yoğun duygular besleyemezdim. Onu tanımasam da hissediyordum."
🍂
Saraç Sakabey;
Selçuk odadan çıktığında hepimiz direkt yanına gittik. "Bir sorun mu var?" Dedim. Selçuk'un bakışları yalnızca bendeydi. "Seni tanımıyor." Dedi.
Kaşlarımı çatıp yüzüne baktığımda herkesin bakışları bir bende bir de Selçuk da gidip geliyordu.
-"Beyni en son, sevdiği çocuğun ona söylediği sözler üzerine yatağına gidip bütün gün uyuduğu zamanda kalmış. Henüz üniversite öğrencisi olduğunu bile bilmiyor. Ve maalesef ki, sevdiğim çocuk diye bahsettiği kişi sen değilsin."
-"Çağrı." Dedi Buse.
-"O zaman beni de tanımıyor." Dedi Melisa. Gözleri dolduğunda nefretle bana baktı.
-"Her şey senin yüzünden oldu, sana o kızı hayatına sokma dedim!" Diyerek ağlamaya başladığında kollarımı ona sarmak istedim ama izin vermedi. Canım yanıyordu, hatalıydım kabul ediyorum ama birinin bana sarılmasına ve her şeyin geçeceğine ikna etmesi gerekiyordu.
Kürşat, yanımıza gelip Melisa'yı benden ayırdı. "Nefret ediyorum senden! Her şeyin sorumlusu sensin! Keşke Aden yerine sen olsaydın orda."
Buradan sonra hiçbir şey duymadım. Kalbim paramparçaydı, ellerine alıp oynuyorlardı sanki. Ben, beni savunmalarını beklemedim ama en azında biri de benim yanımda olabilirdi. Tek başımaydım ve kendimi çok savunmasız hissettim. Aden de beni hatırlamıyordu ve muhtemelen burada olmamın bir anlamı olmayacaktı.
Sendeleyerek oradan uzaklaştım. Hastanenin kapısına çıkıp burada beklemeye karar verdim. Bekleyecektim, ne olursa olsun. Söz vermiştim.
Buğra Sancak;
Kürşat arayıp Saraç'ın geleceğini söyleyince az önce kapıdan çıkanın Saraç olduğunu anladım. Melisa'ya laf yetiştirmeyi bırakıp Saraç'ın arkasından çıktım.
Birkaç dakika sonra depoya gitti ve ateşin kenarına oturdu. Yaklaşık bir saat kadar onu izledim. Sanırım konuşmalarımızı duymuştu ve bizden uzak durmaya karar vermişti.
Gözlerimi ondan ayırıp eve doğru yürüdüm. Herkes çok üstüne gidiyordu ve ben başına bir şey gelmesinden çok korkuyordum. Herkes onu suçluyordu ama kimse kendini onun yerine koymuyordu. Düşünüyorum da, onun yerinde olsaydım çoktan çekip gitmiştim. Buse denen kız sürekli tehdit ediyordu, arkadaşı Belinay ondan farksızken Dila, yüzüne bile bakmıyordu. Kız kardeşi hepsinden beterdi zaten. Saraç ölse, anca içi rahat ederdi. Giray ve Adar da Saraç'ın suçlu olduğunu düşünüyordu.
Ben kadere inanırım. Her şey olacağına varır. Betül, hayatımıza girmeseydi bile Aden, kaderine yazılmış olan bu şeyi yaşayacaktı. Saraç'ı haklı bulmuyorum ama haksız da bulmuyorum, yaptıklarına karşı nötrüm.
Hem el ele tutuşup sarılmış olmaları bile Betül'ün suçuydu. Saraç'ın yanında Adar oturuyorken hepimiz kendimizi maça kaptırmıştık ve Betül bu anımızı kullanıp o esnada Adar'ın yerine geçmişti.
Eğer Betül bu kurnazlığı yapmasaydı Saraç, anın heyecanıyla Adar'a sarılmış olacaktı.Bunu geç farketmiştik fakat Saraç, Aden'e söylememize izin vermemişti. 'Beni savunduğunuzu düşünüp yalnız hissedecek, size de bir daha bir şey anlatmaz.' Demişti Saraç.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rönesans
Teen Fiction"Bitti." dediğiniz an her şeyin başlangıcı olabilir mi? Olabilir, mucizelere inanın ^^ Gözlerimi açtığımda karanlık bir gökyüzü ve ağaçlar ilk görüş alanıma giren şeylerdi, birde bir kafa. -"Uyandın mı?" Dedi tanıdık bir ses. -"Ben ölmedim mi?" Di...