Kaçamak -40-

1.3K 106 36
                                        

🍂

-"Kapı açılmıyor Bulut mulut, gelini göremezsin."

-"Giray kapıyı aç yoksa kırarım."

Zaman su gibi akıp giderken birlikte, birbirimizin en güzel anlarına şahit oluyorduk. Haziranın sonunda yapılan Bulut ve Dila'nın nişan merasiminin ardından 4 temmuz yani bugün ise düğünlerine şahit oluyorduk. Belinay üniversite sınavına girmiş, Ağustos ayında açıklanacak sonuçları bekliyordu. Bense okulumu dondurduğum için giremediğim sınavlara Bulut ve Saraç'ın yardımıyla bütünlemelere girip başarıyla tamamlamıştım.

Her şey o kadar güzeldi ki bazen rüya olduğunu düşünüp kendi kendimi sıkıntıya sokuyordum.

-"Oğlum açsana kapıyı." Diyerek kapının diğer tarafından bağırıyordu Bulut.

-"Açılmıyor diyorum lan, cimri misin? Ateşlesene üç beş bir şey."

-"Onu gelinin erkek kardeşi yapacak, aptal insan evladı." Bulut'un sinirlendiğini çok net anlayabiliyordum.

-"Yav bende kardeşi sayılırım."

Bulut kapının ardından sıkıntılı bir nefes verip pes edercesine elini sertçe kapıya vurdu. "Tamam aç kapıyı, vereceğim."

-"Verecek misin, ne vereceksin?" Dedi Giray. Ses tonu, konuyu çok farklı yerlere çekmişti.

-"Götümü vereceğim Giray, aç kapıyı bak delirtme beni."

Bu söylediğine Dila'yla kahkaha attık. Kuaförde bulunan gelin odasında yalnızca ben, Dila ve Giray vardık. Tabii bir de dakikalardır içeriye girmeye çalışan Bulut.

Giray korkak hareketlerle kapıyı açmaya başladığında Bulut ise yavaş hareketlerle kapıyı itiyordu. Kapı kısmen açıldığında Bulut sert bir hamleyle kapıyı açınca, Giray geriye doğru sendeledi.

-"Bir gün elimde kalacaksın ama o gün, bu gün değil." Diyerek içeriye girdi Bulut.

Bakışları direkt Dila'yı bulduğunda Dila ayağı kalkıp ona doğru küçük adımlar attı. Aralarında mesafe denilmeyecek kadar boşluk kaldığında Bulut, Dila'nın elini tutarak onu, ekseni etrafında bir tur döndürdü. "Bu kadar güzel olman, akıl sağlığım için hiç iyi değil." Dedi gözlerinin içine bakarak.

Dila utangaç bakışlarını bize çevirdiğinde, çıkmamız gerektiğini anlayabiliyordum. "Biz çıkalım." Dedim bakışlarımı Giray'a çevirerek.

Ona doğru adımlayıp koluna girdim ve kuaförden çıktık. Birkaç dakika boyunca kapıda, çıkmalarını bekledikten sonra arabaya binip salona doğru yol aldık.

Düğün Eskişehir'de oluyordu, nişanı İstanbul'da yapmıştık. Güzel bir şarkı eşliğinde salona geldiğimizde büyük bir kalabalık bizi bekliyordu. Fotoğraflar ve videolar eşliğinde gelin ve damadı odaya aldık.

Her şey düğün salonu görevlileri tarafından, olması gerektiği gibi ilerlerken bizse eğlenmeye çalışıyorduk.

-"Ne konuşuyorlar lan acaba?" Dedi Adar. Sahnede yalnızca gelin ve damat dans ediyordu. Biz ise sıranın bize gelmesini beklercesine ayakta dikilmiş onları izliyorduk.

Melis playback yapıyor, bazen kendini bazen Dila ve Bulut'u çekiyordu. Arada sırada Buse ve Belinay'da kadraja girmeye çalışıyordu.

-"Bak şimdi Dila yenge eve gidince yapacaklarını planlıyor Bulutta olmaz önce yemek yiyelim diye sitem ediyor. Dila yenge de onu boşanmakla tehdit ediyor Bulutta tabi hanımcı, hemen kendine gelip haddini biliyor. Bence konu bundan ibaret." Dedi Adar.

RönesansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin