"Senin burada ne işin var?" dedi Jordan üzerime örtü verdi ve kardeşinin karşısına çıplak bir halde çıkıp hırlayarak. Sinirlenmek bile Jordan gibi bir vampiri çok seksi gösterdiğini kabul etmek zorundayım doğrusu. Her ne kadar çıplak olsa da yine de sert görünmeyi başarabiliyordu.
"Sakin ol kardeşim. Buraya olay çıkartmak için gelmedim. Sadece Zeynep'e kızların kaçırılmasından dolayı ne kadar üzgün olduğumu ve kabul ederse klanımla beraber onları aramakta yardımımı kabul etmesini istemeye geldim." Dedi ellerini iki yana açıp, tehlikeli olmadığını göstermeye çalışırken.
"Nedense bu söylediklerine hiç de içimden inanmak gelmiyor!" Dedi imalı gözlerle Alex'e bakarken.
Her ne kadar gülümseyerek konuşsalar da ikisinin arasında oluşan bariz derecede ki nefret sinyallerini algılayabiliyordum. Birbirlerinin yüzlerine gülümseseler de, yüzlerindeki nefret ancak dikkatle bakınca belli oluyordu. 'Aralarındaki bu nefret yüzünden burada savaş çıkmazsa iyidir!' Dedim kendi kendime çıplak bedenimi gizlemeye çalışıp, korku dolu gözlerle ikisini de izlerken.
"İster inan ister inanma kardeşim, ama doğruyu söylüyorum." Dedi ve gözlerini bana çevirip çıplak bedenimi sanki örtünün altından görmek istermiş gibi baştan aşağı süzerek konuşmasına devam etti. Bu durum gerçekten de çok sinir bozucuydu. "Ah, Zeynep. Ne kadar üzgün olduğumu anlatmak için kelimeler inan yetersiz kalır!" Dedi tıpkı bir filmde oynayan aktörler gibi hareket ederek. Bu sitili bile bana yalan ve bayağı gelmişti. Demek ki yalan söylemek bunlar için hiç de zor değildi.
"Hı-hı! Sizi gayet iyi anlıyorum beyefendi." Dedim aynı şekilde gözlerimi kısıp, kendini beğenmiş ve yılışık vampire tepeden –çıplak halde- bakarken. Gerçi çıplaklığım sayesinde bunu ne kadar başarabiliyorum o tartışılır.
"Peki, onlarla ilgili herhangi bir haber alabildiniz mi?" diye sordu şüpheci bakışlarla beni süzerken.
Her nedense içimde oluşan bir his bu vampirin bir şeyler çevirdiğini ve kızların kaybolmasında da bunun parmağı olduğunu söyleyip duruyordu.
"Hayır, herhangi bir haber almadık Alex." Dedi benim cevap vermediğimi fark ettiğinde. "Ve şimdi buradan hemen gitsen çok iyi edersin. Eminim diğer bölgede yapacak işlerin vardır, değil mi?" dedi imalı bir şekilde Alex'e bakıp, kapıdan çıkıp gitmesi için ona imalı bakışlar atmaya başladı.
"Pekâlâ, pekâlâ! Ama eğer bir şeyler duyarsanız lütfen bana da haber verin... Majesteleri!" Dedi alay eder gibi Jordan'ın önünde yerlere kadar eğilerek. Gerçekten de bu adamdan hiç hoşlanmıyorum ve bu gidişle de hoşlanmamaya devam edeceğim. "Bu arada Zeynep hanım, çıplaklığı gizlemek sadece nû portresindeki kadınlara yakışır sanırdım ama size de çok yakışıyor." Dedi ve anında ortadan kayboldu, tıpkı geldiği gibi!
Alex gittiğinden beri ikimizde ağzımızı açmıyor ve birbirimize de bakmıyorduk. Açıkçası bunu neden yaptığımızı hiç bilemiyorum. Şu anda hem Jordan hem de ben tamamen çıplaktık ve biraz daha böyle kalırsak kesin bir yerlerimiz donacaktı. Onun yüzüne kaçamak bir bakış attığımda benimle aynı fikirde olduğunu, yüzündeki kararsızlık ifadesinden anlayabiliyordum. "Sen... Sen iyi misin?" diye sordum fazla uzayan sessizlikten sıkılarak.
"Evet, evet iyiyim!" dedi gülümseyip yanıma gelip dudaklarımdan öptükten sonra "Benim gitmem lazım sevgilim. Bazı sorunlar çıkmış!" Dedi üzgün ve düşünceli bir şekilde kapıya doğru ilerlerken.
"Şey... Krallıkla mı ilgili?" dedim biraz çekinerek. Sonuçta biz insanların kendi ırkı ile ilgili bazı bilgileri bilmelerini istemeyebilir, değil mi?
"Evet." Dedi, sanki sorduğum soruya şaşırmış gibi kaşlarını havaya kaldırarak bana bakıyordu.
"Pekâlâ!" Dedim onu geçirmek için kapıya doğru ilerlerken. "Umarım... Umarım sorun her neyse çabuk çözersin!" Dedim nasıl söylemem gerektiğini bilmediğim için biraz kekeleyerek.
"Şey... Umarım!" Dedi şaşkın şekilde gülümseyerek. "Kendine çok dikkat et! Belki... İşim uzun sürebilir." Dedi derin bir iç çekip yanıma gelerek.
Birbirimize yaklaştığımız anda sanki ikimizi de elektrik çarpmış gibi bir titreşim bütün bedenimize yayıldı. "Bunu... Bunu sen de hissettin mi?" diye sordum şaşkın gözlerle onun gözlerine bakarken.
"Garip ama evet, bende hissettim." Dedi daha da şaşırmış ve arzu kıvılcımları yayarak bakan menekşe rengi gözlerle gözlerime bakarken.
Elleriyle yüzümü avuçlarının içine aldığında birden içimden onunla burada sevişmek geldi. Ama hemen kendimi toparlamayı başarıp bu sapıkça -ama oldukça da beni etkilemeyi başaran- düşünceyi kafamdan silmeye çalıştım.
Yavaşça ellerinden sıyrıldım ve sesimi kontrol ederek konuşmaya başladım. Her ne kadar denesem de kekelemeyi durduramamıştım. "Ne kadar uzun olur?" içime oturan hüznü ve acıyı ona sezdirmemeye çalışıyordum ama bakışlarından bunun mümkün olmadığını anlayabiliyordum.
"Bir ya da... İki hafta... Belki de daha uzun sürebilir... Gerçekten hiç bilemiyorum." Dedi elleriyle yüzümü tekrar avuçlarının arasına alırken. Başımı yukarı kaldırıp, onun ateş gibi yanan menekşe rengi gözlerine bakarken, beni o lanet vampir gelmeden önceki gibi öpeceğini düşündüm ve beni öpmesi için dudaklarımı öne doğru uzattım ve gözlerimi de kapatarak beklemeye başladım.
Ve işte o beklediğim ateşli ve beni arzuladığını gösteren öpücük dudaklarıma kondu ve o anda ayaklarımın yerden kesildiğini fark ettim. 'Ne öpücüktü ama!' dedim içimden dudaklarımız ayrıldıktan sonra.
Gözlerimi açtığımda Jordan'ın gülümseyen yüzüyle karşılaştım. "Seni seviyorum sevgilim." Dedi ve aniden ortadan kayboldu.
Bu durumun en kötü yanı; ona onu sevdiğimi söyleyememiş olmam. 'Neyse, en azından erkeklerin hemen söyleyemediği bir şeyi ona söyletmeyi başardım; beni sevdiğini söylemesini!' dedim kendi kendime kapıdan dışarıya gülümseyerek bakarken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TILSIM SERİSİ 1. KİTAP BAŞLANGIÇ(E-KİTAP OLACAK)
Vampirekocasını ve kızını kazada kaybettikten sonra hayatı altüst olan Zeynep Carter, iki yakın dostu olan Sinem ve Özlem ile birlikte Kartal'da yaşamaya çalışmaktadır. Özlem ile birlikte Kartal'ın merkezinde Gotik giyim üzerine mağaza işletmekte olan Zeyn...