BÖLÜM 5

649 34 0
                                    

(Zeynep'in Gözünden)

Carrefour'dan dönüş yolundaydık ve hava neredeyse kararmak üzereydi. İnsanlar havanın güzelliğinden faydalanmak için gün boyu sokaklarda, AVM gibi yerlerde gezip, sahil kenarlarındaki çimenlerde piknik yaparak haftasonunun keyfine varıyorlardı.

Kısa yoldan E-5 e çıkıp eve doğru ilerlerken, kızların fazla sessiz olduklarını fark ettim. Acaba sorunları ne çok merak ettim?

"Aldığımız kıyafetler nasıl sizce kızlar?" diye sorarak konuya girdim. En azından sessizliği bozmuş oluyordum.

"Fena değil Zeynep." diyen Özlem, dışarıyı izlemeye devam ediyordu.

"Sen ne düşünüyorsun Sinem? Bence senin abiyen çok güzeldi. Fiyatı da oldukça uygundu değil mi?" Diyerek sorular sormaya devam ettim.

Ne yazık ki ondan hiç cevap alamamıştım. Sanki sessizlik yemini etmiş gibiydiler. Derin bir of çekip yola odaklanarak onları zor da olsa kendi hallerine bırakmaya çalıştım. Sonuçta sorunlarını eninde sonunda söylemek zorunda kalacaklardı.

Köprüden geçip, kestirmeden apartmanın bahçe kapısına ulaştık. Bina beş katlı ve oldukça da eskiydi. Her katta iki daire bulunuyordu ve bahçesi oldukça genişti. Önünden geçen lağım, yaz sıcağında koku vermese yaşanabilecek bir yer diyebilirim.

Arabayı alt kattaki kapalı otoparka bıraktık ve bahçeden geçerek apartmana doğru ilerledik.

O akşam vücudum yorgunluktan sızlarken uyuyabilmemin kolay olmayacağını anlamıştım. Hemen sıcak suyun altına girip gevşemeye çalıştım.

Banyodan çıktığımda kızlar akşam için yemeği hazırlamışlardı bile. Yemekten sonra onlar film izlemek için oturma odasına geçerken bende aldığım kıyafetleri dolabıma yerleştirmeye karar verdim.

Bu sırada duvardaki eşim ve kızımla çekilmiş fotoğraflarımı fark ettim. Yanlarına giderek ortadaki resmi alıp yatağa oturdum.

Bu resim kızımız Elizabeth bir yaşına bastığında çekilmişti. Amerika'nın Missisipi eyaletinde küçük bir evde yaşarken, kocaman bahçesinde çekilmiştik. Resimde üçümüzün de yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. O zamanlar ne kadar da mutluymuşuz. "Keşke zamanı geriye aldırabilsem" dedim ikisinin yüzüne dokunup gözyaşlarımın süzülmesine izin vererek.

O gece yine her zamanki gibi garip rüyalar görerek oldukça rahatsız bir uyku uyudum. Sabah uyandığımda sanki bedenimin üzerinden tır geçmiş gibi hissediyordum.

Kahvaltıdan sonra Kartal'daki kitapçıya gitmeye karar verdim. Elimdeki kitapları bitirmiştim ve yeni çıkan kitapları merak ediyordum.

"Biz de gelelim." diyen Sinem, oldukça heyecanlanmıştı. "Hem oradan da beni tiyatronun kapısına bırakırsınız." dedi gülümseyerek.

Daha sonra mutfağı hep birlikte toparlayıp evden çıktık. Kartal köprüsünden geçtik ve kestirmeden Kazım Karabekir Meydanına vardık. Oradan da aşağı Kızılay caddesine doğru ilerledik. Eski alt geçide geldiğimizde park edecek yer bulamadık ve her zamanki gibi kızları bırakıp kapalı otoparka indim.

Her zaman kitap alıp değiştirdiğim ışıklardaki Kartal Sahaf adlı kitapçı, dükkanını eski tren istasyonunun karşısına açmıştı. Yeni kitapların gelip gelmediğini kontrol etmek için dükkanın önündeki tezgahları incelemeye başladım.

Tezgâhlardaki kitapların arasında dolaşıp beğenebileceğim kitapları bulmaya çalışırken, birden karşımda beliren bir kitap beni şaşırtmaya yetmişti. Sanki içimdeki ses bana 'o kitabı al!' diye emir veriyordu.

TILSIM SERİSİ 1. KİTAP BAŞLANGIÇ(E-KİTAP OLACAK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin