BÖLÜM 34

351 19 0
                                    







  Gece yarısı saatler 22.30'u gösteriyordu ve dışarı da pek fazla insan yoktu. 'Bu insanlar nereye kayboluyor böyle!' dedim kendi kendime etrafa bakınırken.

          Zeytinli aile çay bahçesinin önüne geldiğimde, bir anda geçmişteki bütün anılarım gözümün önünde canlandı. David ile evlendikten sonra buraya gelmiştik ve bu yüzden de benim için çok değerli bir yer haline gelmişti burası. İlk defa birini bu kadar çok sevmiştim, ama onu kaybettikten sonra bir daha buraya hiç gelmemiştim.

          Arabayı park edip, ışıklarla süslenmiş olan bahçeye girdim. Bu yer o kadar güzel dekore edilmişti ki, önceden kulübün arkasında park alanı yoktu ama artık koymuşlar. Neredeyse buraya hayran olmamak elde değildi.

          İçeriye girdiğimde, etraftaki masaların çok değişik şekillerde yerleştirilmiş olduğunu fark ettim. Üçlü koltuklar cam kenarlarına, tekli koltuklarda ortaya yerleştirilmişti. Koltukların masalarına numaralar verilmişti ve bu sayede garsonlar siparişleri getirirken masa numarasına göre servis yaparak kolaylık sağlamış oluyorlardı.

          Etrafı incelerken bir anda O'nu gördüm! Kafeteryanın karşı penceresindeki masalarının en sonunda oturan ve öldüğünü görmeme ve melekler şehrinde karşılaşmama rağmen hâlâ yakışıklılığını koruyan adamı gördüm. Acaba gerçekten de geri gelmiş olabilir miydi?

          Daha sonra derin bir nefes aldım ve yavaş adımlarla ona doğru yaklaşmaya başladım. Bana bakışları eskisi gibi değildi, ama daha bir farklı bakıyordu. Nasıl desem... Sanki ben onun avıymışım da O'da beni sabırsızlıkla bekleyen bir avcıymış gibi görünüyordu! Neden onu bu şekilde gördüğümü hiç bilmiyorum, ama içimdeki sesin bana söylemeye çalıştığı şeyin, bu sözlerde gizli olduğunu düşünüyorum.

          Yanına gittiğimde onun gerçekten de hiç ölmemiş gibi göründüğünü fark ettim. Sanki... O trafik kazasında yanımda ölen kişi kendisi değilmiş gibi geliyordu bana. Masaya geldiğimde, onun yüzüne bakmaktan ayakta kaldığımı fark etmem uzun sürmüştü. "Hoş geldin Zeynep." Dedi gülümseyerek.

          "Hoş... Hoş bulduk... David!" dedim kekeleyerek.

          "Beni gördüğüne çok şaşırmış gibisin!" Dedi dalga geçermiş gibi, ardından da oturmamı işaret ederek.

          Gerçekten de şaşırılmayacak gibi değildi. Sevdiğiniz birinin yanınızda öldüğünü ve aradan geçen iki yılın ardından, hem melekler şehrinden geri gelmeyeceğini öğreniyorsunuz hem de bir gecede karşınıza kanlı canlı şekilde çıktığını görüyorsunuz. Eminim sizde şok geçirirdiniz!

          Daha sonra yerime oturdum ve ona sormak istediğim soruları kafamda toparlamaya çalıştım. "Surat ifadenden anladığım kadarıyla, bana soracak çok sorun var, değil mi?" Dedi gözlerimin içine bakarak.

          "Aslında... Şu anda aklımda olan bir tek soru var; orada yani melekler şehrindeyken bana geri gelme olasılığının olmadığını söylemiştin. Nasıl oluyor da şu anda karşımda kanlı canlı bir şekilde oturabiliyorsun?" dedim vereceği cevabı duyabilmek için sabırsızlanmamaya çalışırken.

          "Bunu açıklamayı gerçekten de çok isterdim bebeğim ama... Bunu yapamam!" Dedi üzgün şekilde başını yere eğerek.

TILSIM SERİSİ 1. KİTAP BAŞLANGIÇ(E-KİTAP OLACAK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin