BÖLÜM 16

432 23 0
                                    

(Zeynep’in Gözünden)

Etrafı incelemeye devam ederken birden gözüm Özlem’in bana doğru korkmuş bir şekilde gelmesine takıldı. Kesin bir şeyler oldu çünkü Sinem yanında değildi. ‘Umarım Sinem… Umarım düşündüğümü yapmamışsındır!’ Dedim kendi kendime.

Özlem yanıma geldiğinde korkudan kekeleyerek konuşmaya çalışıyordu. “Zeynep… Sinem… O…O bir yere girdi… Ama… Ama isteyerek değil… Yani… Ayakları ondan ayrı gidiyormuş gibiydi!” dedi nefes nefese.

“Neler oluyor Özlem? Ne dediğini anlamıyorum? Önce derin bir nefes al ve kendine gel! Daha sonra da olanları bana başından anlatmaya başla!” Deyip omuzlarından tuttum ve kendine gelmesi için sarsmaya başladım.

“Önce lavaboya gittik. İşimizi hallettikten sonra tam senin yanına gelmek için çıkmıştık ki, Sinem diğer taraftaki karanlık bölgeye durup bakmaya başladı. Daha sonra ne olduğunu anlayamadan ayakları o tarafa doğru döndü ve yürümeye başladı. Ona arkasından seslendim ama bana kafasını bile çevirmeden ve cevap vermeden yürümeye devam etti. Bende sana haber vermeye karar verdim. Hadi, hadi gidip onu bulalım, belki de başı derttedir.” Dedi ve çantasını alıp oturduğum yerden kalkmamı beklemeye başladı.

“Pekâlâ, gidip bulalım şu kızı ve hemen buradan gidelim. Başımıza bir şey gelmesini istemiyorum.” dedim kesin bir ses tonunda.

“Tamam.” Dedi Özlem az önce Sinem ile gittikleri lavabonun olduğu yere doğru ilerlemeye başladı.

Koridorun girişine geldiğimizde, etrafımızdaki insanların hâlâ bizi fark etmediklerini gördüm. Bu durum aslında bana biraz garip geldi, çünkü bilmediğimiz bir yere giriyoruz ve belki de burada çalışanların buna izin vermemeleri gerekir. Tabii… Eğer onlarında istediği bu değilse!

Daha sonra Özlem’in biraz uzakta durduğunu fark ettim. “Neden o kadar uzakta duruyorsun? Gel buraya Özlem, ben tek başıma oraya girmem, bu yüzden beraber gireceğiz.” Dedim otoriter bir ses tonunda.

“Pekâlâ.” Dedi korkarak ve yanıma gelip elimi çok sert bir şekilde tuttu.

“Ah!” diye inledim elimi onun elinden kurtarmaya çalışarak “Canımı acıtıyorsun!” dedim elimi ovuşturup acısını geçirmeye çalışarak.

“Çok üzgünüm Zeynep, sinirlerim çok bozuldu.” Dedi etraftaki insanlara bakarak.

“Aman Allah’ım! Ne kadar da korkaksın Özlem.” Dedim ve elini tutarak içeri girdik.

Koridorda ilerlerken sağ ve sol tarafımızdaki duvarlarda asılı olan mumlar biz geçerken yanıyor biz geçtikten sonra da sönüyordu. Birden önümüze eski olduğu belli olan ve şekli filmlerdeki zindan kapılarına benzeyen bir kapı çıktı. Tek farkı sadece kapının üst kısmında demir parmaklıklar yoktu onun yerine; kan renginde, şeytan üçgeni çembere alınmış, ortasında da ters duran ve ağzı açık bir yarasayı andıran şekil vardı ve kapının tam ortasında duruyordu.

Evet, bu durum gerçekten de korkutucuydu. Ne de olsa bilmediğiniz bir yerdesiniz ve bu gördüklerinizin ne olduğunu anlamak gerçekten de çok zor. ‘Keşke David’in sesini tekrar duyabilseydim, en azından o bana güç veriyordu!’ Dedim kendi kendime korkudan titreyerek kapıya doğru yaklaşırken. Şu anda verebileceğim en doğru karar; olabileceklere karşı hazır durabilmek galiba. ‘Tabii bu söylediklerimi bakalım ben yapabilecek miyim çok merak ediyorum?’ dedim kendi kendime. Daha sonra ben kapıyı açabilecek herhangi bir şey var mı diye etrafa bakınırken Özlem’in acı içinde bağırmasıyla yerimden sıçradım.

TILSIM SERİSİ 1. KİTAP BAŞLANGIÇ(E-KİTAP OLACAK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin