Bölüm 12

95 18 9
                                    

🖤🖤🖤

''Teşekkür ederim.''

Başımdaki kaskı çıkarıp dikkatle motorun arkasına yerleştirirken söyledim. Jihun'un kısılan gözleri ve iki yana usulca gerilen dudakları beni de gülümsetirken ağırlığımı bir ayağıma verip ona baktım.

''Sorun değil. Şanslı günündesin.''

Gerçekten de öyle olmalıydım. Uyuyakaldığımı fark eder etmez olabildiğince hızlı hazırlanıp sokağa fırlamış ve Jihun'la karşılaşmıştım. Telaşımı fark etmesi de, üniversitenin yakınına yapacağı teslimata giderken beni okula bırakmayı teklif etmesi de bugün için şanslı olduğumu gösteriyordu bence de.

''O halde görüşürüz. Dikkatli ol.''

Son söylediğimle yumuşak gülümsemesi kibirli bir hal alırken gözlerimi devirmeme engel olamadım. Tanıdığım en sakin insandı. Dışarıdan bakıldığında içinde yaşlı bir adamın ruhunu taşıdığını bile söyleyebilirdiniz hatta. Ama bu uslu oğlan kendine yakın hissettiği insanların yanında bazen tamamen başka bir insana dönüşüyordu. Bu, bugünden bağımsız olarak benim diğer bir şansımdı. Çünkü ben de o yakın hissettiklerinden biriydim belli ki. Jihun yanımda bazen küçük bir çocuğun yaramazlığına bürünebiliyordu mesela. Ya da asla yapamayacağını düşündüğüm hareketlerde bulunabiliyordu. Bazen beni şaşırtmayı sevdiğini düşünüyordum ki bu içimi ısıtmaya yetiyordu da artıyordu. Ne anlama geldiğini biliyordum çünkü. Oğlan yanımda rahat ve özgürdü. Tıpkı benim onun yanında hissettiğim ve olduğum gibi.

Bu, günün bu saatlerinde hele de yataktan öyle alelacele çıkmışken üzerimde olması gereken huysuzluğun yerini gülümseye bırakmasına neden oluyordu. Ve ben yüzümdeki o gülümsemeyle kendime beni ayıltabilecek, sert bir kahve almak için kafeteryaya ilerledim. Jihun sayesinde en azından bir kahve içebilecek zamana sahiptim.

Nerede olduklarını sormak için Baekhyun'a mesaj atmaya karar vermiştim ki elime aldığım telefonla bu saatte derslerinin olmadığını hatırladım. Telefonumu yeniden cebime koyup önümdeki iki kişiyle birlikte kahve sırasına girdim. Beklediğim birkaç uzun dakikanın ardından kendime sakin bir masa bulmadan önce elimdeki kahveden küçük bir yudum aldım. Ağzıma yayılan acımsı tat ve burnuma dolan koku yüzümdeki gülümsemenin büyümesine neden oldu.

Aldığım o küçük yudum bile kendimi daha iyi hissetmeme neden olurken ders başlamadan önce sahip olduğum bu kısa zamanı geçirebilecek bir masa bulmak ümidiyle bakışlarım kafeteryanın kuytuda kalmış masalarını turladı. Kalabalıkta gezinen bakışlarım tüm alanı yeniden taramak üzereydi ki onu gördüm. Günlerdir üzerimde gezinen dalgınlığın sebeplerinden biri olan esmer birkaç masa ötemde bıkkın bir ifadeyle etrafına bakıyordu. Bu kez her zamanınkinin aksine masası dolup taşmamıştı. Oturduğu küçük masada yanında iki kişi vardı. Yüzümdeki gülümsemeye o anlarda yabancılaştım. Yüzüm eski huysuz haline yavaşça döndü. Bedenimi kaplayan o enerji de uçup gitmiş gibiydi üstelik. Yine de gözümü karşımdaki masadan ayıramadım.

Esmerin karşısında oturan kızın, yüzünü tam olarak görmesem de, Miyeon olduğuna emindim. Masada öne, ve tabii ki esmere, doğru eğilmişti. Oğlanın dikkatini çekmek istiyor gibiydi. Ama onu dinleyen tek kişi Jongin'in hemen yanında oturan Taemin'di. Masaya kolunu dayamış, yanağını da eliyle desteklemişti. Yüzünde sakin bir ifade olsa da olduğu durumdan memnunmuş gibi görünmüyordu.

O an bunu bitirmek istediğimi fark ettim. Bu durumdan da oğlanı karşımda gördüğüm her an hissettiğim şeyden de kurtulmak istedim çünkü beni yoruyordu.

Dejavu diye düşündüm. Öyle gibiydi çünkü ben bakışlarımı dikmiş olduğum oğlana doğru henüz bir adım atmıştım ki bakışları anında beni buldu. Gözleri bedenimi şöyle bir süzüp yumuşak bir hal kazanıp yüzümde durdu.

Chrysanthemum's LullabyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin