Bölüm 25

65 12 9
                                    

''Defteri karalamayı bırak. Sana bir faydası yok.''

Baekhyun elimden kalemi çekerken söyledi. Oturduğumuz masaya çocuksu bir huzursuzluk çökmüştü. O huzursuzdu çünkü Chanyeol ödev teslimine gideli yarım saatten fazla oluyordu ve hala dönmemişti. Ben huzursuzdum çünkü dün gece uyuyamamıştım.

''Neden neyin var diye sormuyorsun?''

Huysuz bir Baekhyun mızmızlanmam gereken son kişiydi belki ama kendime engel olmak konusunda en ufak bir adım bile atmadım. Huysuzlanacak, hatta gerekirse mızmızlanacaktım. Çünkü artık patlayacak gibi hissediyordum.

''Ne? Sorsam anlatacak mısın?''

Dudaklarımı büzdüm. Gözlerini devirdi.

''İyi peki. Soruyorum o halde. Neyin var?''

''Jongin'in partiye gelip gelmeyeceğini merak ediyorum.''

Söylediklerime anlam veremediği her halinden belliydi. Çatılan kaşlarına buruşmaya başlayan yüzü de eklendi.

''Yani?''

''Gitmemesini istiyorum.''

''Hiçbir şey anlamadım. Ne bu şimdi?''

Derin bir nefes aldım. Masada öne doğru eğilmeden önce kendimi tepkisine hazırlamak adına gözlerimi sıkıca yumup yeniden araladım.

''Miyeon partide Jongin'e hislerini itiraf edecekmiş.''

''Ne?''

Bir ton yükselen sesi beklediğim bir şeydi umursamadım.

''Sen nerden biliyorsun bunu?''

''Karşıma çıkıp kendisi söyledi. Jongin'in gelip gelmeyeceğini sordu.''

Baekhyun'un başı yavaşça iki yana sallandı.

''Bak. Sana elini çabuk tut demiştim. Kapacaklar oğlanı.''

''Dalga geçmeyi kes.''

''Dalga geçtiğim falan yok. Gerçekleri söylüyorum. Şu pastaneci oğlandan vazgeçip yeniden esmere dönmeliydin.''

Duraksadı. Sessizliğim gözlerinin kısılmasına neden olurken dikkatle yüzüme baktı.

''Bu durum canını mı sıktı?''

Başımı sallayıp onayladım.

''Evet. Garip değil mi?''

''Değil.'' Omuz silkerken söyledi. ''Sonunda kendine dürüst davranıyorsun demektir.''

''Sence... bu ne demek oluyor?''

''Aptal mısın? Sormana gerek mi var? Kıskanıyorsun işte. Açık açık.''

Beklediğim cevap buydu. Bekliyordum çünkü dünden bu yana benim aklıma da başka bir açıklama gelmemişti.

''Eee. Sen ne zaman itiraf ediyorsun hislerini?''

''Benim Jihun'dan hoşlanmam gerekiyor.''

Baekhyun o an beni pataklamak istiyormuş gibi baksa da elini dahi kaldırmadı. Sadece kınayan bakışları gözlerimde kaldı bir süre.

''Sana söylemiştim. Sırf çörekleri güzel diye birinden hoşlanamazsın. Belki de hislerini farklı yorumladın. İlişki konusunda tecrübesizin tekisin.''

''Ne yapmalıyım?''

''Neden bana soruyorsun? Yapman gereken ortada değil mi?''

Değildi. Baekhyun bilmiyordu ama bazı şeyler zihnimi terk etmiyordu. Yanlış yapmaktan korkuyordum. Ve bir de Jihun'un dediği gibi suçlu hissetmekten alıkoyamıyordum kendimi.

Chrysanthemum's LullabyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin