Bölüm 30

64 14 15
                                    


''Ah.''

Elime sıçrayan yağ damlasıyla ağzımdan küçük bir haykırış çıktı. Parmağımla ovaladığım tenime baktım. Kızarmamıştı neyse ki. Tavada içinde etrafa sıçramaya başlayan yağla kızarmaya başlayan sebzelerin altını kıstım. Burnuma dolan kokular saatlerdir hissettiğim açlığımı arttırdı. Dünden bu yana doğru dürüst bir şey yememiştim. Şimdi de saati çoktan geçmiş olan kahvaltıyı es geçip onun yerine kendime bol soslu bir makarna hazırlıyordum. Annem görse kriz geçirirdi, bundan emindim.

Haşlanan makarnaları tabağa yerleştirmek üzereydim ki kapının çalan zilinin tiz sesi kulaklarıma doldu. Derin bir nefes alıp elimdeki tabağı yavaşça tezgaha bıraktım. Koşar adımlarla kapıya ilerledim. Baekhyun yüzünde huysuz bir ifadeyle beni bekliyordu. Kaşlarım havalandı. Aslında beni dün akşam aramasını bekliyordum. Saçma sapan bir bahaneyle partiyi öylece terk etmemi kabullenmesini beklemiyordum çünkü. Baekhyun asla cevaplarım kendini tatmin edene kadar peşimi bırakmazdı. Dün akşam bulabildiğim ilk otobüs beni şehir merkezine taşırken yol boyunca düşündüğüm şeylerden biri de buydu. Yine de buraya, bu saatte kapıma dayanmasını beklemiyordum.

''Baek?'' Bir şey söylemeden usulca içeri süzüldü. ''Chanyeol yok mu?''

''Yok. Ben de çok kalmayacağım. Profesör Kim'in son baskı kitabı lazım bana. Sen de vardı. Ödünç alabilir miyim?''

O önümde yürüyüp salona ilerlerken arkasında kalan benim kaşlarım havalanmıştı. Baekhyun buraya, evime kadar gelmişti ama istediği şey bir kitap mıydı?

''Kitap için mi geldin?''

Salonun ortasında öylece durup bana baktı. Omuz silktiğini görünce şaşkınlığım iyiden iyiye arttı. Kapıyı açıp yüzünü gördüğüm andan bu yana kendimi sırlayacağı onlarca soruya hazırlamıştım oysaki. Ama onun istediği şey bir kitap mıydı?

''Odanda sanırım. Ben gidip alırım.''

Hareketlenen bedenini görünce atıldım.

''Dur bir saniye.''

Ona dünden bahsetmek üzereydim ki bana dönen yüzüyle bundan anında vazgeçmiştim. Bu kendi ayağıma sıkmak gibi bir şey olurdu. Bu yüzden yavaşça gülümseyip devam ettim.

''Yiyecek bir şeyler hazırlıyorum. İster misin?''

Başını iki yana usulca salladı.

''Dersim var. Ona yetişmem lazım. Sen işine dön. Ben kitabı bulurum.''

''Masanın üstünde olacaktı.''

O beni yavaşça onaylayıp içeri geçerken ben de omuz silkip mutfağa adımladım. Garip davranıyordu ama dün hakkında bir şey sormaması işime gelirdi. Çünkü dün, benim hakkında konuşmak istediğim son şeydi o sabah. Hatta esmerle karşılaşma ihtimalimi bile düşünüp dersi ekmeye karar vermiştim.

Birkaç dakika sonra hazır olacağını gördüğüm sosu yavaşça karıştırdım. Yaklaşık beş altı dakikanın ardından tavanın altını dikkatle kapayıp makarnaları yavaşça iki tabağa aktardım. Baekhyun yemek istemediğini söylemiş olsa da yemeği fazla yapmıştım ve onu yemesi için zorlayacaktım. Bir süredir kullanmadığım tepsimi nereye koyduğumu bulmak için mutfağın içinde yaptığım kısa gezinti sonrası iki tabağı yanında birer bardak su ile tepsiye düzgünce yerleştirdim. Televizyonun karşısındaki sehpayı oturacağım koltuğa iyice yaklaştırıp elimdekileri üstüne bıraktım. Tabakları yerleştirmeden önce başım yana, odamın bulunduğu tarafa kaydı.

''Baekkie. Yemek hazır. Gitmeden önce bir şeyler atıştır.''

Baekhyun yüksek sesime rağmen cevap vermeyince gözlerimi devirdim. Yanına gitmeden önce üzerinde hala dumanı tüten yemeğimden biraz alıp ağzıma attım. Sıcak tenimi yakarken büyük bir yudum su da içtim. Yediğim o küçük lokma bana ne kadar acıktığımı bir kez daha hatırlatırken dudak büküp odama ilerledim.

Chrysanthemum's LullabyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin