''Jongin'i gördün mü?''Bir yudum almak üzere olduğum kahvemi yavaşça dudaklarımdan indirdim. Masada karşımdaki sandalyeye alelacele yerleşen oğlana kısa bir bakış attım. Onunla sadece kısa selamlaşmalarımız olmuştu. Daha öncesinde kardeşimle nasıl bir ilişkisi vardı emin olamasam da Taemin iyi biriydi. Benim için fazla arkadaş canlısı olduğunu bile söyleyebilirdim hatta. Bana karşı her zaman için yakın davranıyordu mesela. Ama bunun hoşuma gitmediğini söylesem yalan olurdu. Yakın değildik belki ama etrafımdaki varlığına alışmıştım ve bu his bir şekilde beni neşelendiriyordu.
''Neden Jongin'i bana soruyorsun?''
Kahve bardağımı yavaşça masaya bırakırken söyledim. Muhtemelen birazdan içemeyeceğim kadar soğuyacaktı. Ama umurumda değildi. Zaten o kahveyi Chanyeol'u beklerken oyalanmak için almıştım. Canımın kahve falan çektiği yoktu. Ve bir de Chanyeol gecikmişti.
''Çünkü...'' dudaklarını bükerken konuştu. ''...bu aralar seninle benimle geçirdiğinden daha fazla zaman geçiriyor.''
Büzülen dudaklarına kısılan gözleri de eklenince keyiflendim. İşte böyleydi. Durup dururken beni neşelendiriyordu böyle.
''Kıskanıyor musun?''
Yüzüne yayılmaya başlayan gülümsemesiyle masada bana doğru eğildi.
''Kıskanmalı mıyım?''
Omuz silktim.
''Arkadaşın arsızın teki. Birbirimizden uzak durmamızı istiyorsan uyaracağın kişi de o olmalı.''
''Arsızlıktan değil o.''
Anlayışlı bir hale bürünen bakışları gözlerimin tam içini buldu. İç çekmek istediysem de yapamadım.
''Sebebini biliyorsun değil mi?'' Ben sessiz kalınca devam etti. ''Biliyorsun.''
Yüzümde ne görmüştü de cevabı kendi bulmuştu bilmiyordum. Ama şaşırdığımı kendime bile itiraf ediyordum. Taemin ilk defa karşıma çıkıp Jongin'den böyle açık açık bahsediyordu.
''Bak Seunghoon. Ne kadar farkındasın bilmiyorum ama Jongin ciddi. Sana olan duygularında hiç olmadığı kadar ciddi hem de. Onun bu hallerini ilk kez görüyorum. Ama dediğim gibi ne kadar farkındasın bilmiyorum.''
Konuşmadan önce derin bir nefes aldım.
''Farkındayım. Karşıma çıkıp söyledi.''
Anlaşılan Taemin'in bundan haberi yoktu. Kaşlarının usulca kalkmasını izledim.
''Ona ne cevap verdin?''
''Ona bir cevap falan vermedim. Çünkü biliyor. Başka birinden hoşlanıyorum.''
Az önceki şaşkınlığı iyiden iyiye artarken dudakları aralandı. Bir süre ne diyeceğinden emin olamıyormuş gibi baktı bana.
''Emin misin?''
Aynı cümleyi benden duyan diğer insanlar gibi hoşlandığımın kim olduğunu sormak yerine emin olup olmadığımı sorması benim için beklenmedikti. Yine de omuz silkmeyi başardım.
''Aksini mi düşünüyorsun?''
''Dışarıdan nasıl göründüğünün farkında mısın?''
Taemin karşıma alıp uzun uzun sohbetler ettiğim biri değildi. Aynı cümleyi Baekhyun ya da Chanyeol söylese bu kadar afallamazdım belki ama o Taemin'di. Beni bu cümleyi kuracak kadar tanımıyordu bile. Bu yüzden açıklama yapmasını isteyecektim. Taemin'in gözünden nasıl göründüğümü o anlarda merak etmediğimi söylesem yalan söylemiş olurdum çünkü. Ama benim soru sormama da Taemin'in cevap vermesine de fırsat dahi kalmadı. Karşımdaki oğlan telefonuna gelen bir aramayla bana alelacele veda edip masadan kalktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Chrysanthemum's Lullaby
Fiksi PenggemarKim Jongin onca insan arasında olamayacağım tek insan. Kim Jongin onca dileğimin arasında gerçekleşmesini istediğim tek dileğim.