"Sadece ben yapmayacağım. Biz yapacağız." Bu dediği üzerine biraz geriledim ve tek kaşımı havaya kaldırdım. Ne demek biz yapacağız? Onunla ben mi? Yoksa onunla başkası mı? Sinir bir durum ve bu benim hiç hoşuma gitmiyor.
"Biz derken?" Hâlâ tek kaşım havadaydı. Bunu yapabilmenin şoku ve heyecanı tüm vücudumu saramadı çünkü şu an Louis'in sözü üzerine baya gerilmiş durumdayım. Louis çok pis sırıtıyordu.
"Göreceksiniz."
"Louis saçmalamayı kes ve kiminle ne yapacağınızı söyle!"
"Diana bağırmayı kes. Siz bana bunları yaptıktan sonra hâlâ kendinin haklı olduğunu düşünebiliyor musun?" Bir of çektikten sonra devam etti. Gözleri dolmuştu ve üzüldüğü belli oluyordu. Ara sıra sesi titrek geliyordu. "Bana neler çektirdiğinden haberin var mı? Benim de senin gibi hafızam silinse keşke."
"Louis bunun güzel bir şey olduğunu mu düşünüyorsun? Herkes seni çok iyi tanıyor ama sen kendini onların tanıdığı kadar bile tanımıyorsun. Bütün olaylardan habersizsin. Çok mu güzel?" İkimiz de 'ha ağladım ağlayacağım' pozisyonundaydık.
"Evet Diana! Çok güzel!" Bunu dediği gibi kalktı ve kapıyı açıp gitmesiyle hüngür hüngür ağlamaya başladım. Harry gelmemişti. İlk defa o gelmemişti. Ya da nazik olmaya çalışıp da sesi boğuk çıkarak nazik olmaya çalışan sesşni batırmamıştı. O, beni umursamıyordu.
5 dakika geçmişti ve Harry'den haber yoktu. Kolyesi hâlâ boynumdaydı ve ona buğulu gözlerimle baktım. Bilemiyordum; bunun doğru olup olmadığını. Ve o an aklıma bir şey dank etti. Ya Louis Bety ile Harry'i birlikte görmüşse? Niall'a söyleyip Harry ile arasını bozarsa? Harry de bana sinirlenip bizim aramız bozulursa?
Şimdi aklınızdan şu düşünceler geçtiğine eminim; Ya Diana! Saf/vb mısın nesin sen? Bety ile olup Harry ile senin gözüne sokmaya çalışacak. Bunu anlayamıyor musun? Hay akıllılar! Ben -sözde- hafıza kaybı geçirmedim mi? Onu sevip sevmediğimi nereden bilecek ki? Düşünün azıcık.
Yüzümü silip dışarıya çıktım. Harry'i ararmışçasına etrafıma bakındım. Ararmışçasına değil aradım. Göremeyince tek tek odalara baktım ama oralarda da yoktu. Bu, bu benim kalbimi acıtıyordu. Salondaki koltuğun üzerine oturdum mektubu görünce düşünmeye başlayacaktım ki üzerindeki kağıdı gördüm.
Okuduğum için özür dilerim, ve diğer olacak her şey için... Sana bir mektup daha bıraktım, ama o tam bir mektup. Kapının önünde...
Bu beni meraklandırmıştı. Bu Harry mi yoksa Louis mi? Göreceğiz. Kapının önündeki mektubu aldım ve okumaya başladım.
Sevgili Diana,
Seni sevdim, ve seveceğime de emin olabilirsin. Sana çok özür diliyorum ama artık yanında olamayacağım. Nedenini sorma; kalbimi parçalarsın sorarsan. Sanki parçalamadın...
Tekrar özür diliyorum. Artık onunla olmalıyım, seninle değil. Beni tanıdın bile. Ama sonunda yine de söyleyeceğim. Arkadaşlığımızı gelip bozman... Üzgünüm ama o benim en yakın arkadaşım. Bunu biliyordun. Ama bile bile neden bana bunları yaptın?
Ne diyeceğimi bilemiyorum. Bu iş bitene kadar en azından bu mektup geçerli. Bana cevap verme. Beni daha çok üzme. Biliyorum, şu an ben seni çoktan üzdüm ama daha fazla birbirinizi üzmenin bir anlamı yok. Ama o, bizi işte o üzecek. Daha doğrusu onlar...
Çok kötü şeyler olacak.
Bu işin sonuna kadar elveda.
Yanında olamayacağım için binlerce kez özür diliyorum.
O, canımızı yakacak. Bunu unutma...
Harry Styles...Bu sözlerin kalbimi parçalamasına izin verirken olanları düşünmemeye çalışıyordum. O da arkamda olmayacaksa... kim olacak? Kim gelip beni sakinleştirmeye çalışacak? Ve bunu başaracak? Kim? O değil de kim? Sinirim bozulmuştu. Birisiyle konuşmaya o kadar çok ihtiyacım vardı ki...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
For Reality (Louis Tomlinson)
FanfictionGözlerini açtı ve benim gözlerime kenetledi. O mavi gözleri... Beni öldürüyordu. Sadece bana bakmasıyla içimde büyük bir huzur oluşuyordu ve bu çok güzel bir histi. Kendimi onun kollarına bırakmak istedim ama bunu yapmayacaktım. Ondan olabildiğince...