*Evet, birisi seninle birisi de sözde çok sevdiğim ve onsuz yapamadığım bir kızla.* dedim ve telefonu tamamen kapatıp yine kapının önüne çömeldim ve ağlamaya devam ettim.
Evet, tahmin ettiğiniz gibi o geldi. Beni üzen ve önemsemeyen kişi. Acaba şimdi ne bahaneler bulacak?
"Diana, kapıyı açar mısın?"
"Neden? Senin benden daha çok önemsediğin sevgililerin yok mu?"
"Diana, sen ne saçmalıyorsun yine?"
"Bitanen o. Hatırlayamadın mı?"
"Lütfen beni içeri alıp doğru düzgün anlatır mısın Diana?"
"Hayır, anlatamam! Sen neler olduğunu çok iyi biliyorsun. Olmazsa git o bitanen anlatır tamam mı?" Bunu dememle bir daha sesi çıkmadı; demek ki gitmişti. Yine aynı diyalog; Harry geldi ve nazik olmaya çalışsa da boğuk sesi nazikliği ortadan kaldırdı.
"Diana, wafflelerin soğuyacak, aç değil misin?"
"Umrumda değil Harry."
"Ama yemen gerekiyor, lütfen kapıyı aç ve yemek ye." Gerçekten çok açtım ama hiç iştahım yoktu. Ayağa kalktım ve kapıyı açıp aşağıya indim. Harry de hemen arkamdan geldi.
"Bu sefer ne oldu?"
"Sabahki sorduğun sorunun cevabını bulduk; yine o yani Louis."
"Ne yani; Louis mi seni aldattı?"
"Evet Harry. İnanması zor ama evet. Buna nasıl bir yalan uyduracak çok merak ediyorum."
"Nasıl oldu bu olay?" Ne olup ne bittiyse anlattım. Ya eğer Harry de olmasa ben ne olurdum hiç bir fikrim yok.
"Sen buna inanıyor musun? Kaç tane olay yaşadınız ve sen hâlâ 'Evet, o beni aldattı.' diyebiliyor musun? Ben olsaydım diyemezdim Diana. "
"Demek zorundayım ama Harry. Her şey çok belli."
"Bak, eğer böyle bir olay olsaydı kesinlikle benim haberim olurdu. O asla böyle bir şey yapmaz." Bir an aklıma Louis'in telefonunun yukarıda olduğu geldi. Ben de Harry'nin kolunu tuttum ve yukarıya çekiştirmeye başladım.
"İnanmıyorsan bak Harry, her şey burada." Bütün mesajları okuttum.
"Ben bir şey diyemiyorum." dedi ve ben de ağlamamak için tuttuğum gözlerimi bıraktım ve yanağımdan bir sürü göz yaşı ardı ardına süzülmeye başladı.
"Diana en iyisi yemeğini ye." O an içinde dolan tüm siniri Harry'e boşalttım.
"Sen de taktın yememe! İstiyorsan git sen ye benim iştahım yok!" diye bağırdım ve ağlamam çoğaldı.
"Diana, ama senin buna fazlasıyla ihtiyacın var."
"Tamam Harry, geliyorum." dedim ve aşağıya inmek için uğraştım ama o kadar halsizdim ki inemiyordum.
"Ve hâlâ yemek yememek için ısrar ediyorsun Diana." Ağlamam gittikçe çoğalıyordu. En sonunda yürüyemeyeceğimi anlayan Harry beni kucağına alıp aşağıya indirdi. Abi bunlar hangi marka parfüm kullanıyorlar ben de istiyorum ya!
Aşağıya indiğimizde beni koltuğa oturttu ve waffle tabağımı önüme koydu. Ben de her ne kadar istemesem de zorla yedim. Ama ara sıra gözüm Harry'e kayıyordu. Bir derdi var, ama söylemeye korkar gibi bir yüz ifadesi vardı.
"Harry senin canın neye sıkıldı?"
"Önemli bir şey değil." dedi ve gözlerini devirdi. Elimdeki tabağı masaya bırakıp Harry'e tip tip baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
For Reality (Louis Tomlinson)
FanfictionGözlerini açtı ve benim gözlerime kenetledi. O mavi gözleri... Beni öldürüyordu. Sadece bana bakmasıyla içimde büyük bir huzur oluşuyordu ve bu çok güzel bir histi. Kendimi onun kollarına bırakmak istedim ama bunu yapmayacaktım. Ondan olabildiğince...