Ben parayı uzatarak "Bana bir tane simit alır mısın Harry?" diye sordum ki Louis parayı bana geri uzattı ve Harry'e kendi parasını uzatarak "İki tane simit ile iki tane çay alır mısın?" Diye sordu. Harry'de kantin sırasına girdi ve bizde sınıfımıza doğru ilerlemeye başladık.
Sınıfa vardığımda konuşacak konu bulamıyordum. Ama onunla nedensizce konuşmak istiyordum. En sonunda bu derin sessizliği Louis bozdu.
"Bugün bizim eve gelmeye ne dersin?"
Her zamanki gibi iç sürtüğüm "Tabii kiiiiii!" Desede dışımdan şöyle çıktı:
"Bilmiyorum."
"Ah hadi amaa! Harry sana test kitabının yüzünden başka yüzler de olduğunu öğrettiğini sanıyordum."
Bir de Niall, Zayn ve Liam'da gelip yüzüme "İneeeek!" Diye bağırsa tam olacaktı. Nedir bu inek lafı?
"Evet öğretti. Ve bende bu öğrendiklerimi bugün senin evinde uygulayacağım." dedim kendimden emin bir şekilde.
"Peki, saat 9'da gelirsin. Evimin yolun-"
"Tabii ki biliyorum."
Şaşkınlık dolu bir ifade ile; "Sen nereden biliyorsun?"
Hemen cevabı yapıştırdım; "Sen eski sevgilini şu an bana yaptığın gibi evine davet etmiştin. O da hemen kabul etmişti. Sonra sen yazdığın kağıdı yere düşürdün. Ben de orda bulup okudum ve saniyelik öğrendim."
Sanırım her zaman olduğu gibi yine yanaklarım kızarmıştı ki yanaklarımı, onun eleri arasına aldı ve "Artık benim için tek değerli olan sensin." Dedi yanağıma küçük bir buse kondurduktan sonra. Zaten ardından hoca derse girdi.
Ders boyunca Louis'in bana neden çıkma teklifi ettiğini düşündüm. Ders bitiminde Louis'e dönüp;
"Harry bana bir şey anlatacaktı. Bu nedenle bahçeye inmeliyim." dedim ama o benim kolumdan tuttu. Ve şöyle dedi;
"Ne anlatacakmış Harry?"
Aklımda hemen bir yalan uydurma uğraşına girdim ve aklıma ilk gelen yalanı söyledim.
"Eğer ne anlatacığını bilseydim anlatmasının bir anlamı kalmazdı ki!" dedim. Aslında bu doğruydu. Ama yine de konusunun ne olduğunu biliyordum. Kendimi kötü hissetmiştim yalan söyleyince. Ama ne yapabilirdim ki? Ona sorduğumda cevap vermezse ben de başkasından öğrenmek zorunda kalırdım.
Bu sözümden sonra kolumu bıraktı ve ben de hızlı adımlarla bahçeye ulaştım. Bir iki etrafıma bakındıktan sonra Harry'i gördüm ve ona doğru yöneldim. Aklıma basit bir soru daha takıldı ve bu işte Harry de rol alıyordu. Yanına ulaştığımda hızlıca "Harry bizim simitlerimiz nerede?" diye sorduğumda hafif gülümsedi ama her ne kadar hafif gülümsesede gamzeleri ortaya 200 yılda kazılabilecek bir kuyu gibi çıkmıştı.
Karnını göstererek; "Burda" dedi. Ben de Niall'i obur sanıyordum. En "obur" demeye çalışan yüz ifademi yüzüme taktım ve;
"Her neyse, sen şu konuyu anlatacak mısın artık?" diye sordum.
"Oh tamam." dedi. Aslında insan kime aşık olacağını seçebilseydi ben Harry'i seçerdim. Komik ve tatlı. Ve tam istediğim gibi.
"Neden iki saattir saçımda bir şey varmış gibi bakıyorsun derken Harry'nin saçında bir kızın elini gördüm.
"Çünkü zaten saçında bir şey var Harry." dedim. Şaşkınlıkla saçını kurcalarken bir şeyin olmadığını gördü ve
"Çok komik!" Diye söylendi.
"Ha-hayır! Az önce gerçekten bembeyaz bir kız eli vardı." dedim şaşkınlıkla. Korkuyla arkasına döndü ama bir şeyin olmadığını görünce bana döndü ve; "Sen iyimisin Daina?" diye sordu. Açıkçası ben bile bu sorunun cevabını bilmiyordum.
"Bilmiyorum ama çok korkuyorum." dedim korkak bir sesle.
"Sen istersen Louis'in yanına git, o seni kollar." dedi. Her ne kadar iç sürtüğüm "Hayıııır! Ben seniniiiim! Louis'in değiiiil!" diye bağırsada hatta ciyaklasada onu isyan eden küçük çocuk gibi düşünüp ortamdan ayırmaya çalıştım. Sessiz ve titrek bir sesle "Peki." Dedim.
Hızlıca arka bahçeye gidip oradan sınıfa gidecektim. Galiba ben bir deliydim. Neden okulun ön tarafından yani kalabalık tarafından değil de bu korkuda tenha ve ıssız bir yerden gitmeye karar vermiştim ki? Aklımda her türlü kötü şeyler geçiyordu. İlerlerken "Shhht!" Diye bir ses duydum. Bir an duraksadım. Etrafıma bir iki kez bakındıktan sonra arkamı dönüp bembeyaz bir yüz ile karşılaşmam bir oldu. O kadar korku dolu bir çığlık attım ki kendim sağır oluyordum az daha.
Bir an yere düştüm. Tam "sen kimsin" diye bağıracakken o bembeyaz yüzlü kız;
"Onun yanında ne arıyorsun?!" Dedi.
Ben korkumdan ağlamaya başladım. Üzerime eğildi. Dağınık ve yüzünü örten saçları üzerime deyinceye kadar yaklaştı ve;
"Onun yanında ne arıyorsun?!!" Diye tekrarladı. Ama bu sefer o kadar kızgındı ki.
"Harry'nin mi?" diye sordum anca.
"Tabii ki hayır. Ben Louis'imden bahsediyorum!"
Konu Louis olduğunu öğrenince birden kaşlarımı çattım. Ne yani Louis'in böyle bir kız arkadaşı da mı vardı? Gerçekten bunun kız anlayışı hiç iyi değil. Cesaretlenerek ayağa kalkmaya çalıştım ama yapamadım. Orada düşüp bayılmam ile kızın ortadan kaybolması bir oldu.
![](https://img.wattpad.com/cover/29946968-288-k550782.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
For Reality (Louis Tomlinson)
Fiksi PenggemarGözlerini açtı ve benim gözlerime kenetledi. O mavi gözleri... Beni öldürüyordu. Sadece bana bakmasıyla içimde büyük bir huzur oluşuyordu ve bu çok güzel bir histi. Kendimi onun kollarına bırakmak istedim ama bunu yapmayacaktım. Ondan olabildiğince...