Seni unutacak, başka kızlarla beraber olacak. Senin yüzünü görse bir hayran muamelesi yapacak ve senden daha iyilerine sahip olacak. Sen ise onun ardından boş göz yaşlarını dökeceksin; ama bu hiç bir işe yaramayacak.
Çünkü o seni UNUTACAK...
Bunları düşündükten sonra yanağımdan bir damla yaş süzüldü.Gerçekten bunlar gerçekleşecek miydi? Ben bunlara katlanacak güce sahip değildim. Hem de hiç değildim. Ben neyin hayallerini kuruyorum ki? Bunun başından beri bunların olacağını tahmin etmeliydim. O rüya doğruydu; en azından sadece Louis'nin beni sevmeme kısmı doğruydu.
Barbara'ya döndüm ve yüzüne baktım. Belli ki o da ağlıyordu; ama ağlanmayacak durum mu ki? Baş parmağımla yanağından akan bir göz yaşını sildim.
"Barbara, böyle düşünme. Onlar belki de bizi bırakmayacaklardır."
"Kesinlikle bırakmazlar! Dünyada bizden kat kat daha güzel insanlar onları sevecekken bizi bırakmayacaklar. Diana sen dalga mı geçiyorsun gerçekten? onlar bizi unutacaklar! Her zaman bize hayran muamelesi yapacaklar! Biz ise ardından sadece göz yaşlarımızı döleceğiz."
Sessizce "Ama hiç bir işe yaramayacak." dedim.
"Evet, sen bunları düşünüp nasıl sinir krizi geçirmiyorsun? Bunlar seni hiç delirtmiyor mu?"
"Evet, delirtiyor. Ne de olsa ünlü olduklarında bize hayran muamelesi yapıp başka kızlarla olacaklar."
Barbara bana daha çok yaklaştı ve sarıldı. İkimiz de ağlıyorduk. Ama bizim kızlardan sadece bir kişi ağlamıyordu; Perrie. Nedenini sorarsanız zaten kız ünlü; neden bir ünlü, diğer ünlüyü sevse de hayran muamelesi yapsın ki?
Az sonra kapı açıldı. Hepsinin yüzü sırıtıyordu. Biz ise şaşkın bakışlarla onlara bakıyorduk. Louis yanıma geldi ve oturdu. Barbara bir kaç koltuk ilerisine geçti ve Niall da onun yanına oturdu.
"Nasıl geçti ilk toplantı?"
"Sıkıcı, toplantılardan nefret ederim."
"Alışmak zorundasın; çünkü bundan sonra her hafta olacak."
"Ne yazık ki." dedi ve gözlerini devirdi. Bilmiyorum, acaba onlar bizi unutacak mı? Yanıma baktım ve Barbara'yı ağlarken buldum. Niall ise onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Ben de dayanamadım ve gözümden bir yaş usulca indi.
"Diana, sen ağlıyor musun?" Gözlerimi ne kadar saklamaya çalışsam da ağladığımı fark etmişti. Ama, ne yapabilirdim ki? Siz kendinizi bi benim yerime koyabilir misiniz?
"..."
"Diana? Sana bir şey sordum." Anlamıyorum ki, neden ağladığımı gördüğün halde bana "ağlıyor musun?" diye sorabilir ki?
"Kim üzdü benim meleğimi?" dedi ve ona bakmam için çenemden tutup yukarıya kaldırdı. Ah, o gözlerini bana dikmiş bakıyordu.
"Kimse." dedim sessizce.
"Diana, peki neden ağlıyorsun?" Göz yaşlarım çoğalmıştı ve bu gözlerimin kızarmasına ve acımasına neden oluyordu.
"Önemli bir şey değil." dedim gözlerinin içine bakarak zorla gülümsemeye çalışırken.
"O zaman neden ağlıyorsun Diana?" Sesi az önceki yumuşaklığa göre biraz daha sertti ve bu benim ağlamamı biraz daha dindirmişti.
"Çünkü." Bir saniye sonra tekrar "Çünkü; eğer siz çok ünlü olur da beni unutursanız?" Dememle Louis'nin kahkahalara boğulması bir oldu. Kahkahalarının arasında zorlanarak şöyle dedi;

ŞİMDİ OKUDUĞUN
For Reality (Louis Tomlinson)
Hayran KurguGözlerini açtı ve benim gözlerime kenetledi. O mavi gözleri... Beni öldürüyordu. Sadece bana bakmasıyla içimde büyük bir huzur oluşuyordu ve bu çok güzel bir histi. Kendimi onun kollarına bırakmak istedim ama bunu yapmayacaktım. Ondan olabildiğince...