İnsan hayatı belirsizliklerle doludur. Bazen verdiğimiz kararlar için her şeyi planladığımızı düşünsek de hayatın bizim için yaptığı plan hayallerimizin ötesinde olabilir. Eymen Sözcü severek okuduğu anaokulu öğretmenliğinin üçüncü yılında artık Muğla da kalamayacağına karar verip iç anadolu ağırlıklı bir tercih listesi ile tayin istediğinde gideceği yerin hayatını ne kadar değiştireceğinden haberi yoktu. Buna rağmen en azından kendini tanımayan , acılarını yanına almadan yeni bir başlangıç için valizini toplamaya başlamıştı bile. Babasının evinde her zaman bir sığıntı gibi hissetmiş annesi öldüğünde bu his tamamen yabancılaşmaya evrimleşmişti. Bu ev onun için soğuk bir otel odasından farklı değildi. Pek arkadaşı yoktu zira kimse onu gerçek anlamda ciddiye almıyordu. Yalan söylemeyi beceremeyen yapısı, çıkarsız doğruluğu, yalakalıktan uzak davranışları ve çocuklarla arasının büyüklerle olduğundan iyi olması bazıları için özürdü. Ama asıl özür insanları tanımadan yargılamaktı ki bu hastalık Eymen'in çevresinde oldukça yaygındı.
......
Kimse ile vedalaşma gereği duymadan ayrıldığı eve dönüp bakmadı bile. Uyumadan uyumaya bir yataktan ibaretti orası onun için . Hayatı kendini bildi bileli hastane odalarında refakatçi yataklarında geçmişti. Otogarda otobüsünün anonsu geldiğinde elindeki pekte ağır olamayan tek eşyası olan valizini sürükleyerek aracın yanına ulaştı. Bagaj fişini aldıktan sonra biletini tekrar kontrol edip yerine ilerleyerek cam kenarına oturup başını cama dayadı. Gözümde beliren son anılarını da o camın kenarında bırakmaya çalışarak düşüncelere daldı. İlk anısı hastaneydi, annesi kanser hastasıydı ve buna rağmen babası onunla evlenmeyi kabul etmişti. Gerçi bunda dedesinin mirasının da etkisi fazlasıyla vardı ama annesi bu düşünceyi kabul etmeyerek hayata tutunmaya çalışmıştı. Kendinin doğumu ise bir mucizeydi. Hastalığı iyileşti denen bir dönemde doğmuş ve kendi 4 yaşında iken annesinin hastalığı yenilemişti. Bu nedenle bildiği tek ev hastane odaları, tek komşuları da hastalar ve hastane çalışanlarıydı. Annesi üniversiteye başladığı yıl bu savaşı kaybetmiş ve hayatı tamamen değişmişti. Babası tekrar evlendiğinde Eymen'e hiç bir şey vermese de annesi 18 olduğunda onun üzerine bir ev yaparak üniversite de rahat etmesini sağlamıştı. Gerçi bir kira neye yeterdi ki, biraz da devlet kredisi ile mezun olup Muğla'nın ufak bir kasabasına atanmıştı. Ama artık buralar ona dar geliyor babası ile yakın olmak nefes almasını zorlaştırıyordu. Kötü anıları ve olmayan evinde bırakıp hareket eden otobüsle birlikte yeni bir hayata doğru yola koyuldu.
.....
Küçük bir yerdi burası ama hayır severin biri ilkokulun az ötesine bir anaokulu yapmayı akıl etmişti. Anaokulu dediğimize bakmayın bir sınıflı küçük bir yer, ufak da bir bahçe. Yetiyordu zaten okulda çok fazla öğrenci yoktu. Hepi topu 12 çocuk ama Eymen için dünyanın en güzel okuluydu. Önce ayağının tozu ile okula bakmaya gitmiş, elinde valizini sürükleyerek de ilkokulun müdürü Fırat beyin yanına ulaşmıştı. Fırat genç bir vekil müdürdü ama babacan bir tavrı vardı. Eymen için hemen kiralık bir ev bulmuştu. Yaşlı bir çiftin iki odalı bir çatı katı. Eşyalı olması da cabasıydı. Hem çok da pahalı değildi. Eymen günün devamında kontratı ve evin temizliğini yapıp günün yorgunluğu ile uyuya kaldığında yorulmayı ne kadar sevdiğini tekrar hatırlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMBAT (BXB)
General FictionAnkara hikayeleri: 1-ANKARA'YA GÜNEŞ DOĞDU: Eymen- Murat Muğla'nın küçük bir kasabasından Ankara'nın bir köyüne ana okulu öğretmeni olarak atanan Eymen ve Ankara ayazı kadar keskin , sert bir adam olan muhtarın oğlu Murat. Zaman bu iki zıt kutbu nel...