İnsanlar bildikleri ile hayatlarını ellerinde tutuklarını sanırlar ama bu yanlıştır. İnsanlar hayatlarını ellerinde tutmak için sadece kendilerini bilmek zorundadırlar. Bunu bildiğim halde ailemin ölümünden beri kendimi unutmak, yaşadığım için duyduğum suçluluktan kurtulmak en büyük gayem olmuştu. Ama yüreğim her daim benden bir adım önde gidip kendi gibi büyük ve güzel bir insana yandığından hayatımdan hiç vazgeçememiştim. Şimdi ise yeni yeni düzene soktuğum hayatımda bilmek istemediğim gerçeklerle yüzleşmek zorundaydım.
Neriman abla Selma'yı da alıp odadan çıktığında halam gözünde kalan son yaşı da elinin tersi ile silerek gözlerime hüzün ve endişe dolu bir bakış attı. Ardından derin bir iç çekerek ellerimi titreyen elleri arasına aldı.
" Amcam ve babam birbirinin tam tersi adamlardı. Babam ne kadar anlayışlı ve modern bir adam ise amcam o kadar bağnaz ve ketum bir herifti. Hayatta karşılarına kendileri gibi insanları , hayatları çıkardı. Babam annemi çok severek evlendi, bir kızı bir oğlu oldu. Amcam ise sadece parası için yaşı kendinden büyük bir kadınla evlendi ve sadece bir oğlu oldu. Hayat işte babam dişi tırnağı ile çalışıp kendi iş yerini kurup evini alırken , amcam hazıra dağ dayanmaz lafını doğru çıkardı ve karısının parasını bitirdi. Yine de babam amcama karşı merhamet gösterdi ve birlikte çalışmalarını istedi.
16 yaşındaydım ve liseyi yeni bitirmiştim. Babamın yanında abimle çalışıp işi öğreniyordum. Meslek lisesinde muhasebe bitirince hesap kitap işlerinden ben sorumlu olmuştum. Ama amcam bizimle çalışmaya başlayınca daha doğrusu bizim kazanca konmaya başlayınca aralarında sürtüşmeler çıktı.
Zira amcam sadece bir yiyiciydi. Oğlu da ondan geri kalmayan aylak gereksiz herifin tekiydi. Bir altı ay dayandı babam . Sonunda ayrıldılar ama amcam bunu hazmedemedi. Babamı rahatsız etmeye başladı. O sıralar abim askerde tabi olanlardan haberi yok. Bir gün kavga şiddetlendi ve amcam hakkımı ver diye kapımıza dayandı. Arbede sırasında babam merdivenlerden düşmüş ve hastaneye varmadan ölmüştü. Ben dükkandaydım, duyduğumda kanım çekildi. Annemde üzüntüsüne dayanamayıp 2 ay sonra Hakka kavuştu. Abim askerden dönüp cenazeleri kaldırdıktan sonra amcamın oğlu Remzi ile birlikte dükkanı işletmeye başladık."
Halam derin bir iç çekti, sanki nefesi ona yetmiyordu. Dilim tutulmuş gibi anlattıklarını dinliyordum. Sonra dili ile dudaklarını ıslatıp devam etti.
" Baban askere gitmeden önce evlenmişti işte çocukları olmuyordu ve işler kötü gitmeye başladı. Remzi dükkanın gelirini kendi malı gibi kullanırken biz de deli gibi çalışıyorduk. Abim yengem ile birlikte çocukları olsun diye doktora kontrole gittikleri bir gün dükkanda çırakta işe gitmiş, bu Remzi iti geldi. Tartıştık , sarhoştu, üzerime yürüdü....."
Gözlerinde hazırda bekleyen yaşlar yanaklarından hızla akmaya başladığında kendime geldim ve kollarımı halamın bedenine sardım.
" Anlatma , duymama gerek yok. Canını yaktığına değmez geride kaldı."
Sözlerimle bir süre ağlayıp sakinleşince geri çekildi ve yanaklarımı ellerine alıp:
" Bilmen gerek, zira nasıl bir it ile savaşacağımızı bilmelisin." dedi. Elinin tersi ile gözlerindeki yaşları silip öksürerek devam etti.
" Arkadaki odaya sürükledi beni. Savaştım , çok savaştım ama bir işe yaramadı. Remzi hem benden güçlüydü hem de sarhoştu. Ne olduğunu tahmin edersin. İşi bitince pis pis sırıtıp gitti. Giderken de benim kaşındığımı söyledi. Ne kadar orada öylece kaldım bilmiyorum ama gözlerimi açtığımda sizin evdeydim . Baban başımın ucunda saçlarımı okşuyordu, o günün sabahı amcam ile olan ortaklık sona erdi. Baban Remzi'yi eşşek sudan gelene kadar dövdü ve amcama bir daha karşısına çıkarlarsa ikisini de öldüreceğini söyledi. Baban ne kadar mülayim bir adam görünse de gençliğindeki deli halini bildiklerinden Remzi'yi de alıp gittiler. Ama Remzi o gün bana seni verdi ki hayatıma sıçsa da bana verilen en güzel hediyeydin."
Elleri tekrar yüzümü bulurken gözümden akan bir damla yaşı baş parmağı ile sildi. Başını öne eğdiğinde ne diyeceğimi bilemiyordum. Beynim hesap sor dese de neyin hesabını soracaktım ki? 17-18 yaşında tecavüze uğrayan halamın beni neden doğurduğunu mu? Ya da beni neden abisi ve yengesine bıraktığını mı? Açıkçası anne ve babam harika insanlardı, hayatımın hiç bir günü onların gerçek olup olmadığını düşünmedim. Ayrıca halam da kendimi bildim bileli ikinci annem gibiydi. Benim kızacağım tek bir kişi vardı ama ona da kızmaya bile değmeyeceğini çok iyi anlamıştım.
" Neyse işte bu olaydan 2 ay sonra hamile olduğumu öğrendim. Yengem kısırdı ve baban ikimizi de alıp bir hastaneye yatırdı. Ben doğumu o hastanede yaparken mahalleliye karısının düşük tehlikesi olduğunu , hastanede kalması gerektiğini ve benim de yengemin yanında kalacağımı söyledi. Abimler ölene kadar olan kısmı biliyorsun zaten.
Bir gün amcam ölünce bu it geldi ve dükkanda hakkı olduğunu söyledi. Abimle dalaştılar ertesi gün abimler evde sobadan zehirlenip ölünce içime kurt düştü. Peşini bırakmadım, Yılmaz amcanı tanırsın eskiden karakolda amirdi. İşte o da bir terslik olduğunu anlayınca biraz hırpalamış bunu bacaya bir şeyler tıkıp sobanın içeriyi zehirlemesini sağlamış. Kendince abimler öldüğünde beni saf dışı edip dükkana ve iki eve konacak. İtiraf etti kışkırtılınca , mühebbet yemişti çıkmış."
Son sözleri ile gözlerim kocaman açılırken ellerim yanımda yumruk oldu.
" Annemleri bu herif mi öldürdü yani?"
Halam başını ağır ağır onaylarcasına salladı. Bu arada tıklanan kapı ile ikimizde başımızı o yöne çevirdik. İçeri Yılmaz amca girdi yanımıza doğru gelip elini halamın omzuna attı.
" Şartlı tahliye kurallarını çiğnedi, ifade verip sonsuza kadar bu derdi içeri tıkalım Gülay."
Yılmaz abinin sözleri kulaklarımda kaybolup giderken aklımda sadece bu şeref yoksununun aileme yaptıkları gözümde bir damla yaş vardı. Omzumda hissettiğim baskı ile başımı kaldırdığımda Yılmaz abi yüzünde buruk bir ifade ile:
" Sakın oğlum sakın aklına kötü düşünceler getirme . Adalet, bu belanın cezasını misli ile verecek" dedi. Peki benim kaybettiklerim ne olacaktı? Hangi adalet benim kaybettiğim sevdiklerimin , yıllarımın acısını dindirecekti?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMBAT (BXB)
General FictionAnkara hikayeleri: 1-ANKARA'YA GÜNEŞ DOĞDU: Eymen- Murat Muğla'nın küçük bir kasabasından Ankara'nın bir köyüne ana okulu öğretmeni olarak atanan Eymen ve Ankara ayazı kadar keskin , sert bir adam olan muhtarın oğlu Murat. Zaman bu iki zıt kutbu nel...