İnsanların akılları şahıslarına münhasırdır. Bu nedendendir farklı sorunlara farklı çözümler üretmeleri. Bazıları az kullanılmış olurlar, bazıları saat gibi çalışır. Az kullanılmış bir aklın getirisi kaba kuvvet iken çalışan bir akıl az işle çok zarar verecek kadar güçlüdür. Bu nedenle aklını kullanan insanlara saygım sonsuzdur. Aramızda geçen garip ama yüzüme hiç olmadığı kadar çok tebessüm koyan diyaloğun ardından Eymen'i sakinleştirip kahvaltı masasına oturtmayı başarmıştım sonunda. Ben de çayımı alıp onun yemek yerken ki o masum ve tatlı hallerini izliyordum. Bir parça peyniri ağzına atıp yavaş yavaş yerken bakışları beni bulduğunda:
" Bakma lütfen çok utanç verici." dediğinde ise gülme isteğimi bastıramayıp kahkahayı patlattım. Utanıyordu ama bilmediği benim ondan daha fazla utandığımdı. " Tamam tamam" deyip başımı mutfak kapısına çevirdiğimde salonda duran telefonuna kaydı gözlerim. Hala okuduğum mesajların öfkesi dinmemişken çözüm bulmak adına dudaklarımı dişledim. Nasıl bir adam oğluna bu zulmü reva görecek kadar gaddar olabilirdi ki. Eymen'in sesi ile düşüncelerimden sıyrılıp bakışlarımı ona çevirdim.
" O hep böyleydi bir baba gibi değil de bir hasım gibi. Her zaman nedeninin anlayamadığım bir şekilde benden nefret etti. Oysa ne ona ne çocuklarına bir kötülüğüm olmadı benim."
Eymen'in sakin ve kendini suçlarcasına anlattıklarını dinlerken içim acıdı. Sevgiyi görmeden nasıl öğrendiğini merak etmeden edemedim. Zira ben sevgiyi öperek ya da sarılarak olmasa da bazen bir bakışta bazen bana uzanan bir elde hep yanı başımda hissetmiştim. Buna rağmen onun kadar verici ve sevgi dolu olmamam da garibime gidiyordu. Sözlerini bitirdiğinde elindeki çatala bir parça daha peynir koyup bir süre ağzında geveleyerek bana baktı. Dudakları yemekle meşgul olsa da hafif kıvrıldıklarında gülümsediğini anladım. Bu işi çözmenin bir yolunu bulmam gerekiyordu. Eymen'in gözünden düşen her yaş damlası benim kalbimi dağladığından o ağladıkça benim canım daha fazla yanıyordu. Ani bir kararla masadan kalkıp Eymen'in telefonuna ulaştım ve babası olan o şerefsizin mesajlarının görüntülerini alıp kendi telefonuma gönderdim. Tam işim bitip tekrar mutfağa gitmek için geriye döndüğümde şaşkın ifadesi ile bana bakan Eymen ile karşılaşmayı beklemiyordum. Bir süre gözlerini bende ve elimdeki telefonda gezdirdikten sonra dudaklarını büzerek:
" Ona zarar vermeyeceksin değil mi? Onun bir ailesi ve çocukları var." dedi. Derin bir iç çektim, bir insan nasıl kendinden önce başkalarını düşünecek kadar naif ve temiz kalpli olabilirdi ki? Yavaş adımlarla yanına gidip tam karşısında durduğumda başını kaldırıp endişeli gözlerini bana dikti. Bense ifademi bozmadan sağ elimi yanağına götürüp okşayarak:
" Sen de onun oğlusun, eğer seni ve iyi niyetini göremeyecek kadar körse üzülmeye değmez. Ama sen yine de canını sıkma sadece senden uzak durmasını sağlayacağım. Yasal yollarla." dedikten sonra telefonumu alıp Eymen' e bir dakika işareti yaptıktan sonra salonun dışarı bakan camına doğru ilerledim. Eymen'in arkamdan baktığını biliyordum ve ona uygun bir açıklama tabi ki yapacaktım .Ama şu an yardım isteyeceğim kişinin onu korkutmasını göze alamazdım. İkinci çalışta açılan telefondaki tanıdık ses ile derin bir nefes aldım.
" Hayırdır Murat sen beni aramazdın. Bir sorun mu var?"
Haklıydı onu mecbur olmadıkça aramayacağımı çok iyi biliyordu. Uzun zaman önce yolu bizim beldeye düşen veterinerin oğlu , şimdi Ankara sulh mahkemesinde savcı olan eski bir komşu ve biraz daha fazlası. Tekin kendimi fark ettiğim ve alışma evresine girdiğim zamanlarda tanıdığım , beni heyecanlandıran ilk erkekti. O zamanlar Hukuk son sınıftı ve neyse ki durumu fark edip duygularım ilerlemeden benimle konuşarak ilk kalp kırıklığımı yaşatsa da ilk beni ben olarak kabul eden dostum olmuştu. İlk başta onun duygularının değişeceğini düşünerek beklemeye karar versem de o benimle yaptığı konuşmanın ardından kendi gibi Hukuk okuyan kız arkadaşı ile nişanlanıp hayatımda dost olarak kalmak istediğini söylemişti. Benim için zor bir durum olsa da eşi de kendi de modern ve kibar insanlar olarak saygımı kazanmış ve hayatımda yer edinmişlerdi. Tabi gene de gerekmedikçe ben onları aramazdım.
" Tekin sana değer verdiğim birine gönderilen mesajları yollayacağım. Çok endişeli bu yüzden ne yapabileceğine bakıp bana döner misin?"
" Yolla bakalım ama sonrasında o kişinin kim olduğunu ve senin için değerini ben araştırmadan kendin söyleyeceksin anlaştık mı?"
Telefonun öbür ucundaki neşeli sesi ile güldüm. Uzun zamandır bana birini bulmak için çırpınan karısı ile beni çok iyi tanıyan arkadaşımın zekasına ve ince düşüncesine minnettar olup:
" Tabi Tekin sen ve Ela buraya geldiğinizde tanıştırırım sizi . Ama önce şu iş hal olsun bir rahatlayıp ben açılayım da." dediğimde Tekin şen bir kahkaha patlattı. Geriye döndüğümde telefondan bile odayı dolduran arkadaşımın sesine gözlerini kırpıştırarak şaşkın şaşkın bakan Eymen ile ben de gülümsedim. Hele şu dert bir savuşsun...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMBAT (BXB)
General FictionAnkara hikayeleri: 1-ANKARA'YA GÜNEŞ DOĞDU: Eymen- Murat Muğla'nın küçük bir kasabasından Ankara'nın bir köyüne ana okulu öğretmeni olarak atanan Eymen ve Ankara ayazı kadar keskin , sert bir adam olan muhtarın oğlu Murat. Zaman bu iki zıt kutbu nel...