MURAT
Telefonu açmıyor, bir şey olmuş. Yoksa dünü hatırlayıp pişman mı oldu? Allah'ım ya başına kötü bir şey geldiyse , kafamdaki bu ve benzeri delice sorularla kahveden hızla çıkıp arabaya atladım. Eymen'in evi yakın da olsa içimdeki korku ile bunu düşünemeyecek haldeydim. Binanın önüne arabayı gelişi güzel koyup hızla merdivenlerden çıkarken içimden bildiğim tüm duaları okuyordum. O merdivenler bana bitmeyecek gibi gelirken ben nasıl kapıya ulaştığımı bilemedim. Eymen hastalandığında neyse ki yedek anahtarı babam bana bırakmıştı. Anahtarı güç bela deliğe soktuktan sonra hızla kapıyı açarken hışımla anahtarı çekip ayağımdaki ayakkabıları rastgele girişe fırlatıp kısa olan giriş koridorunu bir nefeste geçip salona ulaştım. Ev iki odalı ufak bir yerdi. Salona geldiğimde gördüğüm manzara ile dizimin bağı çözüldü. Eymen bacaklarını kucağına çekmiş ayaklarının dibindeki telefona bakıp hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Benim geldiğimi fark ettiğinde dudakları olabilecekmiş gibi daha da büzülerek derin bir iç çekip ağlamaya devam ettiğinde ne düşündüğüne aldırmadan yanına gidip elimi saçlarına götürdüm. Benim bu hareketimi bekliyormuşcasına kollarını çözüp boynuma doladı ve omzumda ağlamaya devam etti. Sakinleşene kadar yanına oturup onu kendime çekerek bir elim saçında bir elim belinde yavaş yavaş okşadım. Bir süre öyle oturduktan sonra hıçkırıkları kesilince başını omzumdan kaldırıp yüzüme baktı ve içimi dağlayan o kelimeleri dillendirdi." Ben ben iğrenç miyim Murat?"
Saçındaki elimi yanağına indirip şiş gözlerine uzun uzun baktıktan sonra:
" Onu diyen deyyus gözündeki tek damla yaşa kurban olsun." dedim. Başını göğsüme sakladığında yerde duran telefonu ve hala açık olan mesajları görüp Eymen'i sarsmamaya çalışarak uzanıp aldım. Ekrandaki mesajları okurken gözlerim büyüdü. İçimde sakladığım bütün öfke beynime sıçradı. Dişlerimi sıkarken duyduğum kelimeler bu mesajı gönderen adamı öldürme isteği ile dolmama neden oldu.
" Doğmayı da böyle olmayı da ben istemedim."
Biliyorum , biliyordum hem de çok iyi biliyordum. Ağlamaktan şişmiş gözleri ile bir süre kollarımda kaldı. Sonra aniden hareketlendiğinde ne yapacağımı şaşırmış bir halde onunla birlikte dikleştim. Gözleri titriyordu, çektiği acı gözlerindeki ışığı soldururken:
" Kaç Murat kaç, ben lanetliyim. Annem dışında kimse yanımda olmadı o da benimle daha fazla yaşayamadı." dediğinde içim cız etti. Gülerek onu saran kollarımı açıp ellerimi yüzüne ulaştırdım.
" Sen lanetli değilsin. Dediğin gibi bu elimizde olan bir şey değil. Ve sana bunu hissettiren bu yüzden acı çekip incilerini dökmene neden olan herkes karşısında beni bulur."
Şaşırmış ifadesi ile gözlerini kırpıştırarak bana bakıp: "Biz" dediğinde gülümsedim. Dün gece ruhumu esir alan dudaklarının tadına varmışken onu bırakmaya hiç niyetim yoktu. Beni itse de sevmese de ben kalbimi bu defa yarı yolda bırakmayacaktım.
" Evet Eymen biz."
Elleri kucağında birleşirken bakışları ellerine kaydı.
" Baban biliyor mu?"
" Babam da Fatoş ana da biliyor hatta Şerif bile biliyor."
Derin bir nefes verdi. Dudaklarını dişlerinin arasına alıp dişlerken kafasında bir şeyleri oturtmaya çalışıyordu.
" Kızmadılar mı? Dövmediler mi? Hastasın demediler mi? Gerçi muhtar çok iyi biri ama."
" Hayır , sadece korumaya çalıştılar her anne babanın yapması gerektiği gibi."
Son sözümle gözleri kocaman açıldı panikleyerek yerinde doğrulup etrafta dolaşmaya başladı. Ben ne olduğunu anlamazken o söyleniyordu.
" Buraya gelirse ne yaparım? "
Gözlerinden dökülen yaşları gördüğüm an ayaklanıp omuzlarından tutarak bana yüzünü döndürdüm.
" Hallederiz sen ağlama yeter ki."
Dudakları titrerken aklım dün geceki sıcak temasında kalmış özlemi içimi kavurmaya başlamıştı. Ardından gözlerini kocaman açıp elleri ile yüzünü kapattı.
" Ben dün gece ne yaptım? Özür dilerim, özür dilerim."
Sertçe yutkundum, hatırlamıştı, peki pişman mıydı? O yüzden mi özür diliyordu. Elleri yüzündeyken titrek sesi ile söyledikleri yüzümü güldürürken ona sımsıkı sarıldım.
" Ben özür dilerim Murat , elimde değil sana gönül verdim. Gerçekten özür dilerim benden nefret etme ne olur?"
O kadar saf , tatlı ve güzeldi ki onu pamuklara sarıp saklamak istiyordum. Bir elimi beline bir elimi saçlarına atıp:
" Ne mutlu bana gönlüm boşta kalmamış." dediğimde kollarım arasından başını kaldırıp ağlamaktan sırılsıklam olmuş güzel yüzünde mahçup bir tebessümle bana baktı. Daha fazla dayanamayıp dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Bekledim bekledim en sonunda kolları boynumu sardığında dudaklarını hareket ettirdi. Aldığım cevap ile hayat suyumu yudumlamaya başladım. Gerisini şimdilik zamana ve benim her dem arkamda olan sevdiklerime bırakmaya karar verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMBAT (BXB)
General FictionAnkara hikayeleri: 1-ANKARA'YA GÜNEŞ DOĞDU: Eymen- Murat Muğla'nın küçük bir kasabasından Ankara'nın bir köyüne ana okulu öğretmeni olarak atanan Eymen ve Ankara ayazı kadar keskin , sert bir adam olan muhtarın oğlu Murat. Zaman bu iki zıt kutbu nel...