Doğmak, dünyaya gelmek bizim seçiminize kalmadığı gibi yaşayacağımız yaşamda bize kılavuzluk etmesi gerekenleri de biz seçemiyorduk. Yine de ne kadar zorluk yaşamış olsam da, babamın duyarsızlığı ile sınansam da bu dünyadaki en büyük mutluluğum annemin evladı olmamdı. Beni her şeyimle kabul eden, en acılı anlarında bile benim için gülümseyen ve babamın gerçek yüzünü görüp beni korumak için miras hazırlayan hayattaki şansımdı. Yine de onun benim için yaptıklarına minnettar olsam da içimde bir yerlerde beni bu kadar erken bırakıp gittiği için kızgın olmadan edemiyordum. Muğla 'da çalışırken merkezin biraz dışındaki yetimhaneye gidip hem çocuklarla vakit geçiriyor hem de onlara ihtiyaç duydukları eşyaları götürüyordum. Bu şehre geldiğimde ise ilk sorduğum şey yetimhanenin yeriydi. Sağ olsun muhtar şehirdeki tanıdıkları vasıtasıyla beni geldiğimiz yere yönlendirmişti. Buraya geldim geleli bu gün için para biriktirmiştim sağ olsun müdür arkadaşımın da katkısı ile oldukça güzel bir birikimimiz olduğundan elimiz kolumuz dolu geldiğimiz yetimhanenin kapısını çaldığımızda karşımıza yirmilerinin ortasında güzel bir hanım çıkmıştı.
" Ne için gelmiştiniz?"
" Babam sizi arayıp haber vermiş olmalı muhtar Davut Oğuz"
Hanım bize gülümseyerek:
" Evet evet sizi bekliyorduk. Burası oldukça küçük bir yer olduğu için uğrayanı az. Getirdikleriniz çok makbule geçecek." dediğinde yüzümdeki tebessüm genişledi. İçeri bizi alan hanım adının Hülya olduğunu belirtip bu yetimhanenin öğretmenlerinden olduğunu söyleyince daha da mutlu olmuştum. Zira annem bana insanların içlerinin bakışlarını yansıttığını öğretmişti ve bu hanım çok sıcak bakışlı biriydi.
" Çocuklar yeni yemekten kalktılar okuma salonundalar . Gidip onlara katılalım ne dersiniz."
Hülya hanımın sözleri ile ağzımdan "Yaşasın" kelimeleri dökülürken Hülya hanım hafifçe kıkırdadı. Murat ise bana şefkatle bakıyordu. İçeri girdiğimizde Hülya hanım çocukları toplayıp bizi bir hayırsever diye tanıtınca içim buruldu. Ben en azından annemin sevgisini tatmış bir çocuktum ama buradaki çocukların en büyüğü 14 yaşındaydı. Aralarına girip kendimi ve Murat'ı tanıttıktan sonra onlarla oyun oynamaya başladığımda kahkahaları benim için en güzel hediyeydi.
Akşama kadar oyunlar masallar ve hediye dağıtımı yaptıktan sonra akşam yemeği vakti geldiğinde yetimhaneden ayrıldık. Hülya hanıma teşekkür edip ayrılırken içim huzurlu midem boştu. Arabaya bindiğimizde Murat bana dönerek:
" Aç mısın?" dediğinde ona başım ile hayır dedim. Ama midem bana ihanet edip guruldayınca ilk defa Murat'ın şen kahkahası ile ödüllendirilmiştim. Murat benim sözüme aldırmadan beni sade bir lokantaya götürdü. Daha önce buralara geldiğini lokanta sahibinin hareketlerinden anlarken içeri kuytu bir masaya geçtik. Murat yemekleri söyledikten sonra bana ayran kendine de rakı söyledi. Yüzümü buruşturup dudaklarımı büktüm.
" Ben de içmek istiyorum."
Murat bu halime bakıp tebessüm ederek ayranı iptal edip bana da rakı söyledi ama bilmediği şey benim alkol direncimin neredeyse sıfır olmasıydı. Birinci bardak, ikinci bardak ve ben artık her şeye gülüyor , her şeyi toz pembe görüyordum.
.........
MURAT
Karşımda kırmızı burnu ve yanakları ile hıçkıran Eymen'e bakarken yaptığım hataya küfrettim içimden . Zira ikinci bardağı yarılamadan sarhoş olan Eymen ne kadar güzel görünse de bu gecenin zorlu olacağının işaretiydi. Yemeğimizi anca bitirmiştik ama gecenin bittiği kendi kendine gülerek şarkı söyleyen Eymen'in kızarmış yanakları ve kapalı gözlerini kısan gülüşünden belliydi. Garsonu çağırıp hesabı ödedikten sonra Eymen'in koltuk altına girip masadan kalktım. Eymen o kadar hareketliydi ki ikimizin de dengesini bozuyordu. Eğer dışarıda olmasak kucaklayıp rahatça götüreceğim bu ufak tefek adamı yürütmeye çalışarak arabaya zorla da olsa bindirdim. Kemerini takmak için yana uzandığımda Eymen'in kollarını boynuma dolaması ile olduğum yerde dondum kaldım.
" Murat yanımda hık.... Sağ ol... Sen keşke harika olmasan."
Söylediklerini anlamadığım için beni sarhoş eden kokusunun etkisiyle bayık çıkan sesimle:
" Neden?" diye sorabildim sadece. Kolları ile boynuma daha da sıkı sarılırken beni benden alan sözler kulağıma doldu.
" Senin gibi biri çok güzel severdi emin... Keşke beni sevsen."
Duyduklarımı hazmetmek için bir süre olduğum yerde hareket edemezken boynumdan çıkıp gözlerini gözlerime diken Eymen ile tüm düşüncelerim buhar olup uçtu. Geriye sadece bana baygın baygın bakan Eymen ve büzülmüş pembe dudakları vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMBAT (BXB)
General FictionAnkara hikayeleri: 1-ANKARA'YA GÜNEŞ DOĞDU: Eymen- Murat Muğla'nın küçük bir kasabasından Ankara'nın bir köyüne ana okulu öğretmeni olarak atanan Eymen ve Ankara ayazı kadar keskin , sert bir adam olan muhtarın oğlu Murat. Zaman bu iki zıt kutbu nel...