FARKLI AMA AYNI

1.1K 110 14
                                    

   Farklılıklar saygı duyulduğunda hayatımız için renktir ama pek çok kişi bu farklılıkları korkutucu bulduğu için saldırıp yok etmeye çalışır. Bu çok sık karşılaştığım ve her seferinde canı yanan kişi olduğum için iyi bilsem de anlayamadığım bir şeydi. Korkuları yüzünden başkasına zarar vermek benim açımdan anlaşılması en zor konuydu. Yine de elimden geldiğince onları da anlamaya çalıştım. Gerçi anladığımı söylesem de anlamıyorum ya o da başka bir konu. Anlayamadığım diğer bir konu da muhtarın oğlunun bana gösterdiği sabır ve merhametti. Sadece hayatımı kurtarmakla kalmadı, evinde kaldığım iki gün boyunca bana sabırlı davrandı. Genel yargıların yanlışlığını yaşadığım şu olayla daha net anlamış oldum. Muhtarın oğlu dışardan bakınca ağır abi denen bir yapıda eli tespihli, kalıplı,az konuşan, kuvvetli biri. Herkese karşı mesafeli oluşu geçmişte onu tanımaktan korkmama neden olsa da şimdi  ne kadar yanıldığımı fark ediyorum. Sert bir kabuğun altına saklanmış naif bir adam bulmayı beklemediğim için önceleri biraz garipsemiştim ama benim gibi ortama hızlı ayak uyduran biri için bu güzel değişimi kabullenmek zor olmamıştı. 

Gece ne kadar sıkıntılı geçse de benim yaşam felsefem doğan güneş ile her şey sıfırlanır olduğu için uyandığımda sanki dün hiç yaşanmamış gibi gülümsedim. Sessizlik Murat'ın uyuduğuna işaret olsa da emin olmak adına odasına doğru gidip yavaşça içeri adımladığım da amacım sadece bakıp çıkmaktı. Ama bir eli yastığın altında kapıya dönüp kıvrılarak uyuyan Murat o kadar masum görünüyordu ki kendimi baş ucunda onu seyrederken buldum.
  İri kemikli yüzü, esmer teni, ince dudakları ve kalın kaşları ile uyumlu yüz hatları ona çok yakışıyordu. Parmaklarım benden izinsiz yüzüne uzandığında transtan çıkıp elimi tutarak kalkacağım sırada gözlerini açtı. Bir süre bakıştık, ardından ifadesiz bir şekilde:
" İncelemen bittiyse kalkabilir miyim?" dediğinde hızla yerimden kalktım. Dudaklarımı birbirine bastırıp:
" Şey ben kahvaltı için uyandırmaya gelmiştim." dediğimde kaşları havalandı.
"Çayı koy ben de geliyorum." Deyince hızla odadan çıktım. Kapattığım kapıya yaslanıp tuttuğum elimi kalbime götürdüm. Sanki deli gibi koşmuşum da kalbim fazla mesai yapmış gibi. Bu düşünceyi kafamdan uzaklaştırmak adına başımı sağa sola sallayıp mutfağa yöneldim. Mutfağa girdiğimde ikinci şoku yaşamıştım zira Murat'ın mutfağı fazlası ile temiz ve düzenliydi. Yavaş adımlarla girdiğim mutfakta tezgahın üzerinde duran çaydanlığı alıp su doldurduktan sonra ocağın yanında üzerinde içindekilerin yazdığı kavanozlara ulaşıp çayı koyduktan sonra buzdolabına geçtim. Açtığım buzdolabı kapağı ile aynı şekilde düzenli raflar ile gülümsedim. Elim atıp kahvaltılıkları dışarı çıkardım. Son olarak meyve suyunun olduğu şişeye uzandığımda elimden kayması ile dudaklarımdan ince bir çığlık koparken belimde hissettiğim kol ile dolabın önünden çekilmem bir oldu. Zaten ufak tefek bir şeydim belimi saran güçlü kollarla havalandım. Tam buna şaşıracakken duyduğum tok sesi endişeli tınısı ile başımı sağa döndürdüğümde gördüğüm titrek kahverengi gözler ile başımı tekrar önüme döndürdüm.

" Eymen iyi misin? Yaralandın mı ? Konuşsana be adam."

" Şey iyiyim ama şişe kırıldı."

 Belimi tutan kolunu gevşetip diğer kolunu bacaklarımın altından geçirerek beni havalandırdığında refleks ile kollarımı boynuna doladım. Beni bir bebeği taşırmışcasına kolayca alıp tezgahın üzerine oturtturdu.

 "Şişe değil sen kıymetlisin."

 Dedikleri yanaklarımı al al yaparken elimi ayağımı kontrol edip bir şey olmadığına kanaat getirince hızla içeri gidip gerekli gereçleri alarak mutfağı önce süpürdü ardından sildi. Ben de bu arada boş durmayıp ocağın yanına bıraktığı bedenimin küçüklüğünün avantajını kullanarak yavaş ama dikkatle çayı demledim. Aynı zamanda sevdiğim bir kantoyu kendi sözcüklerimle mırıldanmaya başladım.

" Ufacıksın tefeciksin güzel sevdiğim

Saçlarına yıldız düşmüş acep beni sever misin?

 Saçlarına umut düşmüş acep beni görür müsün?"

 Kantom bedenimin iki yanına sabitlenen güçlü kollarla durdu. Başımı kaldırdığımda bana bakan bir çift kahve ile gülümsedim.

" Nasıl bu kadar çabuk affedebiliyorsun? Cezalarını vermek istemiyor musun?"

" İstiyorum ve verdim."

" Nasıl?" 

 "Sevgiyle."

" Nasıl?"

" Bana bunu yapanlar sevginin ne olduğunu anlamayacak kadar yalnız ve sevgisizler. Bu yüzden ağacı yaşken eğip küçük hazinelerime sevgiyi öğreterek onlara ceza veriyorum."

 Bana şaşkın şaşkın bakan Murat'a bu açıklamanın yetmediğini anlamam zor değildi.

" Şimdi ben küçük hazinelerime sevginin ne kadar özel olduğunu öğretiyorum. Onlarda ailelerine öğretiyorlar bu sayede gelecekte bu gibi insanlar sevginin duvarlarına toslayıp bir daha bu yaptıklarını yapamayacaklar."

" Cins adamın tekisin."

 Kahkaha attığımda bakışları yüzümü turladı ve gülüşümde durdu. Sanki zaman durmuş gibiydi ama benim kalbim zamandan hızlı koşuyordu.

 "Kahvaltı" dediğimde Murat benim belime ellerini atarak tezgahtan indirdi. Ve ben o zaman anladım bu adam kalbime ziyanlıktı.

İMBAT (BXB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin