TEBESSÜM

229 22 2
                                    

Gülümsemek insanın en doğal yaptığı eylemdir ama bu eylem için öncelikle şartların uygun olması gerektiğini söylememe gerek yok sanırım. O günün üzerinden dört gün geçmişti. İlk iki günü halamın yani öz annemin durumu yüzünden Neriman teyzelerde kalmıştık. Ama zamana ihtiyacım olduğunu söyleyip halam daha iyi olunca eve gelmiştim. Altun bıkmadan usanmadan cevap vermememe rağmen önce aramış ardından da mesaj yağmuruna tutmuştu beni.

Şimdi ise karşımda babamlar öldüğünden beridir - ki zamanla azalsa bil bitmeyen- acılarımı durdurmak için kullandığım kesici aletler duruyordu. Bir yanım içimdeki acının dinmesi için zamana ve sevdiklerime sığınmamı söylerken diğer yanım bu acı ile ancak acı çekerek baş edebileceğimi söylüyordu. Ben bu düşünceler ile boğuşurken mesaj kutuma düşen yeni mesajın sesi düşüncelerimi bölmüştü. Sıkıntılı bir nefes verip telefonumu elime aldım. Altun'dan geldiğine emin olduğum mesajı açmadan kapatacakken karşıma çıkan fotoğraf ile donup kalmam bir oldu.

ALTUN: "fotoğraf"

ALTUN: Yavrum ben bir iş ettim yardımın gerekli.

Fotoğrafa tıklamamla gözlerimin kocaman açılması bir oldu. Zira karşımdaki manzara ne tepki vereceğimi bilmediğim o fotoğraflardan biriydi. Fotoğrafta bir klozet dururken klozetin kapağı parçalanmış, devridaim yapmaya yarayan baş kısmı ortadan ikiye ayrılmıştı. Yüzüme kocaman bir gülüş yayılırken çok geçmeden kahkahalarım odayı doldurdu.

ALTUN: Yavrum su gelmiyordu bakayım derken elimde kaldı.

VEYSEL: Altun senin tesisatla olan problemin ne acaba?

ALTUN: Kafa ütüleme bebeğim de gel hallet şu işi.

VEYSEL: Altun harbi soruyorum bunu bilerek mi yaptın?

ALTUN: Hayır.

VEYSEL: E o zaman bu nasıl oldu aslan parçası?

Mesaj anında mavi tık olsa da bir süre ses seda çıkmayınca merakla tek kaşımı kaldırıp yazdım ama aldığım cevap düşündüğümün aksine yüzümü daha da gülümsetmiş, kafamdaki kötü düşünceleri yerle bir etmeye yetmişti.

VEYSEL: Altun yanlış bir şey mi yazdım?

ALTUN: Veysel'im bebeğim öyle birden bire aslan parçası denir mi gülüm . Kalpten gidiyordum, hala yazdığına sırıtıyorum.

VEYSEL: Abart Altun abart emi. Sen bana bebeğim gülüm diyorsun ama ben aslan parçası deyince mi aklın gidiyor?

ALTUN: Canım, ömrüm senden güzel söz duymak hele de bana ismim dışında bir bir hitabına şahit olmak çölde deniz bulmak gibi zor ya ondan oldu.

VEYSEL: Altun biz öpüştük farkında mısın?

Yazdığım kelimeleri fark ettiğimde yanaklarım anında kızarırken mesajı silmek için elime telefonu aldığımda gelen mesaj ile geç kalmış ve daha da utanmıştım.

ALTUN: Yavrum hatırlatmasan gerçi aklımdan hiç çıkmıyor ama . Tadı hala damağımda doyamadım miniğim gelsene . Hem sana yemek de yaptım senin dudaklarında daha lezzetli olacağına eminim ama test etmem lazım.

Yanaklarıma dolan kan yüzümü yakarken gülüşüm içimi ısıtıyordu. Kayıtsız kalamayacağım kadar güzel bir adamdı Altun. Yine en zor zamanımda yanımda olmakla kalmıyor kendime zarar vermemem için elinden geleni yapıyordu.

VEYSEL: Yemeği ısıt yavrum alet çantamı alıp geliyorum.

ALTUN: Emredersin ömrüm hemen.

Son yazdığına görmese de göz devirip içinde kesicilerin olduğu çantanın fermuarını çekip yatağın altına fırlattım. Olduğum yerden kalkarak banyoya gittim ve elimi yüzümü yıkadım. Banyoda biten işlerim ile odaya geçip üzerime bir kargo pantolon ve belime gelen bir tsirt giydikten sonra salona geçtim. Salonun köşesinde duran alet çantasını açıp malzemelerimi kontrol ettikten sonra çantayı kapatıp vestiyere geçtim. Vestiyerden cüzdanımı ve anahtarımı alıp telefonumu da kontrol ettikten sonra çıktığım kapıyı kilitleyip kendimi mahalleye attım.

Altun'un evi evime yakın olduğu için beş on dakika sonra kapısındaydım. Derin bir nefes alıp zile elimi atmam ile kapı anında açıldı.

" Kapının arkasında pusuda mı bekliyordun Altun?"

" Her daim yavrum her daim."

Altun çekildiğinde içeri girip ayakkabılarımı çıkarırken Altun bana benim için ayırdığı terliği verdi. Terliklerimi giyip içeri adımladım ama aklıma gelen şey ile geriye döndüğümde Altun'un göğsü ile burun buruna geldim. Kafamı kaldırıp gözlerine bakarak:

" Sen , ben her kötü olduğumda evi harabeye mi çevireceksin böyle?"

Altun'un yüzüne kocaman bir gülüş yerleşti ve başını eğip yüzlerimizi hizaladı.

" Gülüm sen güleceksen ben evi ateşe veririm." dediğinde nefesimi tutmuştum. Kanım vücuduma fazla geliyor kalbim ise deli gibi atıyordu.

" Manyak"

Arkamı dönüp salona girecekken belime dolanan iri kollar ve boynuma değer dolgun dudaklar ile yerimde sabitlendim. Bir süre hareket etmediğimde Altun kollarını gevşetmeye başlamıştı. Sıcaklığının benden gitmesini istemediğim için ellerine parmaklarımı geçirip belime sabitleyerek "Kaçma" dedim. Dudakları boynuma değerken kıvrıldığında o güzel gülüşü de kulaklarıma dolmuştu.

İMBAT (BXB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin