Eymen dün yaşadıklarından sonra kapattığı kapıdan Murat gidene kadar çıkmamıştı. Yaptığı itirafın farkına varması dışında yaşadığı utanç ile her zaman çarçabuk kızaran yanakları bu defa pancara dönünce Murat'ın onu böyle görmesini istememişti . Zira yanakları o kadar kızardığında uyuyup uyanmadan eski haline dönmüyorlardı. O bu halinden nefret etse de yapabileceği bir şey yoktu. Annesi onun bu hallerinin çok sevimli olduğunu söyleyip dururdu ama kızarınca tüm suratının kıpkırmızı olması onu çizgi film karakterlerine dönüştürüyordu. Murat evden giderken kapısını dikkatlice kilitlemiş ve kimseye kapıyı açmamasını sıkı sıkı tembihlemişti. Sabah uyandığında ise aynanın karşısında işlerini hallederken yüzünü inceliyordu. Murat onu seviyordu ve teklifine evet demişti. Yani bu gün onların ilk günü müydü? Bu düşünce ile dudakları yukarı kıvrılırken içi kıpır kıpır oldu. Murat gibi birinin onu beğeneceğine ihtimal vermezken şu an bulundukları durumu düşündüğünde ellerini ağzına götürüp yerinde heyecanla zıpladı.
EYMEN
İşlerimi bitirmiş bir şekilde banyodan çıktığımda telefonuma gelen bildirim ile irkildim. Bakıp bakmamak konusunda kısa bir süre tereddüt etsem de hemen kendimi toparlayarak şarjdaki telefonuma uzandım.
MURAT: Yavrum uyandın mı?
EYMEN: Uyandım Muraaat.
MURAT: Can özüm sıcak ekmek aldım yanına da kaymak sana bırakacağım müsait misin?
Mesajı okurken bile heyecandan elim ayağıma dolanmış, avuçlarım terlemişti. Murat bir insanın karşılaşabileceği en büyük şanstı. Yüzümde benden izinsiz bir tebessüm oluşurken onu görmenin heyecanı içimi kıpır kıpır ediyordu.
EYMEN: Evdeyim gel şey birlikte kahvaltı yaparız.
Mesaj anında yeşil çift tık olduğunda kalbim ağzımda atıyordu. Gözlerim telefona kitlenmiş cevap beklerken kapının zili ile yerimde hopladım.
" Ayy"
Hızla kapıya yöneldiğimde tek gözümü deliğe yerleştirdim. Elinde poşet ile kapıda sevdiğimin cemalini görmek elimi ayağıma dolaştırırken elimle saçlarımı son kez düzeltip kapıyı açtım. Karşımdaki iri beden bana bakıp alt dudağını dişleyerek beni baştan ayağa süzdü.
" Girebilir miyim yavrum?"
Yavaşça kenara çekilip ona yer açtığımda iri gövdesi bana temas ederek içeri geçti. Hareketleri ağır ve sakin olsa da benim kalbim bu sakinliğe dayanamıyordu. Elindeki poşet ile yerini bildiği mutfağa geçtiğinde küçük bir tavşan gibi zıplaya zıplaya peşinden mutfağa girdim. Poşetleri masaya bırakıp çaydanlığa yöneldi.
" Yavrum daha çayı bile demlememişsin işe geç kalacaksın. Sen git giyin ben burayı hallederim." dediğinde yanına yanaşıp işaret parmağımla eğilmesi için gel gel yaptım. Başını benim yüzüme hizaladığında yanağının dudağına yakın kısmına bir buse kondurup içeri kaçarken neşeli bir melodi dilime dolandı. Ben mırıldanırken o da arkamdan gülüyordu.
"Oldu en sonunda oldu bim bam bom
Rüyalarım gerçek oldu bim bam bom
Duyduk duymadık demesin hiç kimse
İşte ilan ediyorum herkese
Oh oh oh çok şükür dostlar
Benimde artık bir sevgilim var
Hırsından çatlasın düşmanlar
Şimdi benimde bir sevgilim var
Kim demiş kimse ona bakmaz diye
Kimse onu koluna takmaz diye
Evde kalmaktan kurtulamaz diye
Çatlasın patlasın dönsün deliye"
Hazırlanıp geldiğimde mükellef bir kahvaltı masası beni bekliyordu. Murat'ın maharetli olduğunu biliyordum ama bu kadar elinin hızlı olduğunu şimdi öğrenmiştim. Sandalyeye yanaştığımda arkama geçip sandalyemi çekerek bana yer açınca da utancımdan yanaklarım kızarsa da yüzümde kocaman bir gülümseme peydahlandı. Kendisi de tam karşıma oturup benim tabağımı alarak yememi istediklerini güzelce yerleştirdi. Yalnız olmaya alışıktım ve benim yalnızlığıma bu zamana kadar öğrencilerim dışında hiç kimse iyi gelmiyordu. Evde seni düşünen birinin olmasını ise hayal bile etmemiştim. Gerçi Murat'ın beni sevmesi de hayallerimin bile ötesindeydi ya o da ayrı konu. Biz kahvaltımızı yaparken çalan telefonum ile irkildim. Telefonun ekranında gördüğüm isim ile şaşkınlığım daha da artarken Murat elimden telefonu alıp aramayı kabul ederken hoparlörü açtı.
" Efendim Remzi bey, bir sorun mu var?"
" Hocam sizi sabah sabah rahatsız ediyorum ama bizim bücür canavarlardan Can el bileğini incitti. Ben okula gitme diyorum o ise gideceğim diye ısrar ediyor. Ne yapacağımızı şaşırdık, hanım hocaya danışalım dedi o yüzden rahatsız ettik."
Söyledikleri ile gözlerim anında dolarken küçük bir hıçkırık dudaklarımdan kaçtı.
" Can Can şimdi nas..nasıl? Çok ağrısı var var mı?"
Arkadan gelen bıcır bıcır ses iyiyim diye haykırsa da o ufaklığın canının yandığı düşüncesi bile benim canımı daha çok yakıyordu.
" Hocam ilaçlarını alınca sıkıntı yok zaten 3 güne ağrısı sızısı kalmazmış ama bu hali ile size sorundan başka bir şey getirmez. Doktor rapor yazdı şu canavarla konuş da evde kalsın."
Belki onlar haklıydı ama Can da Canan da hiper aktif çocuklardı. Açıkçası evde canı sıkılınca kardeşi de olmadığı için daha çok soruna neden olacaktı. Gözyaşlarımı elimin tersi ile sildim.
" Remzi bey, ben Can ile çok iyi ilgilenirim, siz kaygı etmeyin evde kalırsa canı sıkılır onun. Hem ben o olmadan sınıfı idare etmekte zorlanıyorum. Gönderin onu ben bakarım. İlaçlarını da yanında getirin ne zaman verilecek söylerseniz ben ilgilenirim."
Arkadan gelen sevinç nidaları eşliğinde sert bir nefes çekiş duydum . Ardından :
" Sen bilirsin hocam ve Allah senden razı olsun." dedikten sonra konuşmayı vedalaşarak bitirdik. Kafamı kaldırdığımda gülerek bana bakan Murat sözleri ile günümü daha da güzelleştirdi.
" Yüzünden güzel bu kalp ile bana nasip olduğun için şükürler olsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMBAT (BXB)
General FictionAnkara hikayeleri: 1-ANKARA'YA GÜNEŞ DOĞDU: Eymen- Murat Muğla'nın küçük bir kasabasından Ankara'nın bir köyüne ana okulu öğretmeni olarak atanan Eymen ve Ankara ayazı kadar keskin , sert bir adam olan muhtarın oğlu Murat. Zaman bu iki zıt kutbu nel...