ACI

645 54 12
                                    

Acı, pek çok insan için farklıdır. Bazıları için fiziksel acı dayanılmaz iken bazıları için de ruhsal acı tahammül edilmezdir. Ya ikisini birden yaşayanların çektikleri acı, işte o ızdırabı anlatan kelimenin lugatımızda olduğunu sanmıyorum. Karanlıktan kurtulmak için gözlerimi açmaya çalıştığımda başıma giren acının tarifi imkansızdı. Sanki başıma balyozla vurulmuşçasına bir ağrı ile boğuşurken gözlerimi aralamaya çalıştım. Ben gözlerimi açmaya çalışırken duyduğum uğultular netleşmeye başladı.

" Doktor bir doktor bulun "

 Sesin sahibi hayatımda görmesini istemediğim her anıma şahit olup hepsinde yanımda olan sevdiğimin sesiydi ve bir ses ancak bu kadar bir insana iyi gelebilirdi. Tüm gücümü toplayıp gözlerimi araladığımda ortamı dolduran beyaz ışık ile açmaya çalıştığım gözlerim yandı. Ancak bir iki kırpıştırdıktan sonra açılan gözlerimle tepemde duran beyaz tavan beni karşıladığında hastanede olduğumu anladım. Duyduğum sesler netleşmeye başladığımda gözümün önünde beliren beyaz önlüklü bayan ile derin bir nefes aldım.

" Eymen bey beni duyabiliyor musunuz?"

 Sorusuna başım ile onay verdikten sonra eline aldığı minik el fenerini gözüme tutarak izlememi söylediğinde dediğini yaparken bu fener ile sınıfta oyun yapabileceğimi düşünüp kendimce gülümsedim. Bayan doktor elini omzuma koyup gülümseyerek:

" Konuşmanızı kontrol edeceğim o yüzden neden güldüğünüzü söyler misiniz?" dediğinde gülüşüm genişledi.

" O ışık...çocuklarla oyun ... yaparız çok sevimli."

 Bayan daha da geniş gülümsedikten sonra arkasını dönüp:

" Korkacak bir durum yok beyefendi Eymen bey sarsılmış ve yaşadığı travma nedeni ile güçsüz ama kalıcı bir hasar mevcut değil. Bu gün kendisini misafir edip yarın taburcu edebiliriz. İyi günler ve geçmiş olsun." dediğinde kulaklarımı dolduran tanıdık sesle gözlerimi kapattım zira beni her zaman en korkunç halimle görüyordu.

" Çok teşekkür ederiz doktor hanım."

 Gözlerim kapalı yatakta ellerimi yumruk yapıp ağzıma götürerek kıvrıldım. Canım acıyordu yaşadıklarımı anlayacak kadarını hatırlamanın verdiği acı bedenimi sardı.  Yatağımın yan tarafında hissettiğim hareketlilik ile başımı kaldırıp gözlerimi açtığımda endişe ve uykusuzluktan kızarmış gözleri ile bana buruk bir tebessüm sunan Murat ile karşılaşmak bedenimden daha çok kalbimi ağrıttı. Elini kaldırıp saçlarımı yavaş yavaş kırılacakmışım gibi dikkatle okşadığında gözlerim doldu. O daha iyisini hak ediyordu, benim gibi başı beladan kurtulmayan birini değil.

" Kafanda ne kuruyorsan kurma , seni üzgün görmeye dayanamıyorum."

 Başımı yavaşça aşağı yukarı salladım ama anında başıma giren ağrı ile yüzüm buruştu. Murat telaşla saçlarımdaki elini sabitleyip:

" Ağrın mı var doktoru çağırayım mı?" dediğinde ise "Hayır iyiyim ... korkma." diyebildim. Ben konuşmamı bitirir bitirmez açılan kapı ile yana dönmeye çalışırken duyduğum tanıdık sesler ile korkudan kalbim deli gibi atmaya başladı.

" Oğlum , hoca iyi mi? Doktor ne dedi? O şerefsizi jandarma yakalamış diye duydum doğru mu?"

 Muhtar yanında karısı ile birlikte sorularını sıralarken benim kalbim onları endişelendirmenin verdiği üzüntü ile acıyordu. Dudaklarımı birbirine bastırıp gözyaşlarıma hakim olmaya çalışırken elimin üzerinde hissettiğim hafif nasırlı ince el ile irkilip bakışlarımı yanıma çevirdim.

" Yeter artık yormayın hocayı. Bakın ne kadar üzgün ve mahcup , üzülme hocam insan ailesini seçemiyor. Hem bize karşı da mahcup olma sen de artık bizim evladımız sayılırsın."

 Bakışlarım Fatoş ananın şefkatli bakışları ile buluştuğunda tutamadığım göz yaşlarım firar edip yanaklarımdan yol buldu. Fatoş ana diğer elini yüzüme çıkarıp parmaklarını göz yaşlarıma mendil olarak kullandı. Benim ise dudaklarımdan sadece iki kelime dökülebildi "Özür .. dilerim." Fatoş ananın gülüşü ile gamzeleri gün yüzüne çıkarken:

" Dile bebeği dile. Oğlumuzun yüzünü güldürerek onu çok severek özür dile, hep mutlu olarak özür dile. Zira bu özüre can kurban olsun yavrum". derken onunda gözünden iki damla yaş aktı.

.......

 O gece beldedeki herkes- Davut'lar da dahil- beni ziyarete gelip babama sövüp saydılar. Hatta Remzi ve Tarık abiler babamı bir daha yakınımda görürlerse yapacaklarını büyük bir öfke ile anlatırlarken gözlerim kocaman açıldı. Eminim yapmayı düşündükleri şeyler nice işkencecilerin aklına gelmezdi. Küçük civcivlerim de beni yalnız bırakmazken hayatımda ilk defa kendimi bir yere ait hissettim. Fatoş ana bana güzel bir çorba hazırlayıp hiç haz etmediğim hastane yemeklerinden beni kurtarmıştı. Ziyaret vakti geçtiğinde Murat herkesi özenle gönderip kendisinin bana refakat edeceğini söylemişti. Herkes gittikten sonra tam yanıma gelecekken çalan kapı ile bakışlarımız aynı anda kapıya yöneldi. İçeri uzun ince bir bey ile yanında uzun kumral kısa saçlı zarif bir hanım girdiler. Beyefendi yanıma yaklaşıp gülümseyerek:

" Öncelikle geçmiş olsun tanışma fırsatımız olmadı maalesef ben Tekin bu da eşim Ela . Murat'ın bu gün sizi tanıştıracağı kişilerden biriyiz. Ne yazık ki tanışmamız bu ana nasip oldu." dediğinde gözlerimi kocaman açarak:

" Sizi daha iyi şartlarda karşılayamadım özür dilerim." dedim. Ela hanım hemen yanıma gelip elini elimin üzerine koyarak:

" Siz iyisiniz ya çok şükür biz bunun acısını çıkarırız." dedi. Ama kelimeler ağzından çıkarken titreyen sesi ne kadar endişelendiklerini net bir şekilde gösteriyordu. Bu arada Tekin bey Murat'ın yanına giderek:

" Eymen'in babası tutuklandı. Darp ve haneye tecavüz zira Eymen'i yaralamadan önce evine gidip ortalığı dağıtmış. Uzaklaştırmayı hallettim , o yüzden rahat olun bu işin peşini bırakmayacağım." dedi. Benim için bir sürü sıkıntıya girmişlerdi. Bu beni üzerken Ela hanımın zarif sesi ile gülümsedim.

" Bak bize borçlandın mükellef bir mangal isteriz haberin olsun."

" Hele Eymen'im bir iyileşsin mangal size kurban olsun" 

 Murat'ın sözleri ile gözlerim kocaman açılırken Tekin beyler izin isteyip çıktılar Murat ise yanıma gelip dudaklarını anlıma bastırdı.

" Eğme yüzünü hep gül gülmek en çok sana yakışıyor."

" Utandırdın beni."

" Alış artık bunlara zira göğsümü gere gere benim kalbimin sahibi olduğunu dünyaya haykıracağım."

 Murat cesurdu , her zaman ve her şartta ve sıra bendeydi sağ elimi yüzüne çıkarıp yanağını okşadıktan sonra kendime çekip dudaklarına kapandım. Korkma faslını geride bırakıp artık yaşadığım zamanın kıymetini bilmek için daha çok çabalayacaktım.


İMBAT (BXB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin