Hayatta her şey istemekle oluyor diyenlere ibretlikti Veysel'in hayatı. İstemekle olmuyordu bazı şeyler. Mesela Veysel okuyan insanlara özense de onda bu yetenek yoktu. O eline babasının alet çantasını aldığında hissetmişti kitapların onun ruhunda olmadığını. Orta okulda başlayan çıraklık eğitimi liseye geçince ustalığa dönüşmüş, üniversite düşünmemişti bile. Ama hayat her zaman adil değildi. Rasim usta ve karısı evde sobadan zehirlendiğinde Veysel daha yeni reşit olmuştu. Geriye kalan tek akrabası Gülay halası ile cenaze ve yas dönemi sonunda işi ele almış ve birlikte dükkanı çekip çevirmişlerdi. Gülay hanım yalnız yaşayan bir kadın olsa da yeğeninin isteğine saygı duyup ayrı yaşamayı kabul etmişti. Dükkanın alt sokağında babadan kalan evde yalnız yaşamaya başlayan Veysel ailesinin ölümünden sonra bir elin parmakları kadar gülümsemezken, gülmeyi eğlenmeyi de kendine hak görmemişti. Ama hey hat hayat acaba ona neler neler gösterecekti ve Veysel içinde yaşayan acılarla yüzleşip hayatına devam edebilecek miydi.
........
ALTUN: Veysel , musluk bozuldu bize uğra.
VEYSEL : Altun abi musluklar ve diğer elektronik aletlerle ne alıp veremediğin var da her seferinde birini hakkın rahmetine kavuşturuyorsun?
ALTUN: Boş yapma Veysel gel ve tamir et şu musluğu.
VEYSEL: İşteyim Altun abi elemanı yollarım.
ALTUN: Bana bak Veysel sana gel diyorsam sen geleceksin o kadar.
VEYSEL: Abi olmaz diyorum Neriman ablanın çamaşır makinesi bozulmuş onunla uğraşıyorum, gelemem. Samet'i yollayayım işte.
ALTUN: Hele yolla Samet'i de ağzını burnunu ayrı ayrı sana geri yollayayım.
VEYSEL: Abi yapma Allah aşkına neden huysuzluk yapıyorsun?
ALTUN: İşin biter bitmez buraya gel başkasını da sakın göndereyim deme sonu kötü olur bilesin.
Veysel derin bir iç çekti. Neydi bu adamdan çektiği ne günah işlemişti de bu belaya bulaşmıştı anlamıyordu. Neriman hanımın makinesini onarmış şimdi test ediyorlardı. Gerçi bu mahallede normal adam yoktu ki Neriman hanımda mahalle gibi normal sayılmazdı.
" Ne oldu Veysel ? Altun mu? Bu sefer neyi bozmuş?"
" Evet Neriman hanım Altun abi. Musluk bozulmuş."
" Sen git git ben Gülay'ı ararım onunla izleriz makineyi hem kahveye gelecekti zaten." dedi Neriman hanım otuz iki diş sırıtarak. Anlamıyordu bu mahallenin üç silahşörleri olan Gülay halası , Neriman ve Elif teyzelerini. Ne zaman Altun ile bir mevzuları olsa çekirdeklerini alıp dedikoduya başlıyorlardı. Eski arkadaşlardı bu üçlü. Okula beraber gitmiş, beraber evlenip beraber boşanmış üç dul. Vardı bir bokluk ama Veysel bunu düşünemeyecek kadar gergindi.
" İyi o zaman Neriman hanım. Ben çıkıyorum ."
Veysel bu anlamsız diyaloğun ardından Neriman hanımın evinden çıkıp soğuk havaya aldırmadan derin bir iç çekerek Altun abisinin evine doğru ilerledi. Her seferinde aynı şey oluyordu, Veysel'e göre Altun onu alay etmek için çağırırken Veysel'in aklındaki tek soru " Peki benim bu salak ayaklarım neden ona uçarak gitmeye çalışıyor ?" oluyordu.
..........
"Allah'ın öküzü." diye geçirdi Veysel aklından , zira karşısındaki manzaraya başka bir kelimeyi yakıştıramamıştı. Altun her seferinde bu eşyaları perte döndürürken kendini aşıyordu. Bu sefer beni şaşırtamaz diyen Veysel'e inat her çağırdığında ona değişik bir sürpriz sunuyordu Altun.
"Altun abi , kusura bakma ama evde ne besliyorsun sen?"
" Sen bana ne demeye çalışıyorsun Veysel?"
Veysel karşısındaki lavaboya baktı. Bu nasıl yapılırdı ki? Yerinden sökülmüş musluk , musluğun takıldığı yerden itibaren ortadan ikiye ayrılmış bir lavabo ve nasıl olmuş ise o yarığın başına duvarı delerek geçirilmiş bir musluk. Uzun bir gün olacaktı ama gene de Veysel içinden gülerek:
" Bunu nasıl başardı acaba?" demeden edemedi. Kollarını birbirine bağlayıp kapıya yaslanan Altun ise " Belki bu sayede daha çok kalır?" diye düşünüyordu....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMBAT (BXB)
General FictionAnkara hikayeleri: 1-ANKARA'YA GÜNEŞ DOĞDU: Eymen- Murat Muğla'nın küçük bir kasabasından Ankara'nın bir köyüne ana okulu öğretmeni olarak atanan Eymen ve Ankara ayazı kadar keskin , sert bir adam olan muhtarın oğlu Murat. Zaman bu iki zıt kutbu nel...