Aile benim tek ailem annem olmuştu. Yaşadığım zamanın hepsinde yaşarken de hayatımdan ansızın çıktığında da yanımda olan o kadına bir ömürden fazla minnet duyuyordum. Ama aile olmak için kan bağının gerekli olmadığını şu bir kaç gün içinde çok iyi hissetmiştim. Fatoş ana ben gelmeden beldenin kadınları ile darma dağın olmuş evimi düzenleyip temizlemiş, muhtar ise dolabımı doldurmuştu. Herkes gücü yettiğince dolabıma katkıda bulunurken hastaneden çıkıp eve geldiğimde sıcacık bir ev ve ev dolusu insan beni karşılamıştı. Herkes eski yeni tüm kırgınlıkları bırakıp evin içinde koyu bir sohbete dalarak beni mutlu ederken muhtarın Murat gibi gür ve keskin sesi ile toplanıp evine dönmüşlerdi. Üç gün boyunca Murat beni hiç yalnız bırakmamış yemek işini de beldenin sakinleri aralarında bölüşerek yapmışlardı. Ama üçüncü gün hepsine teşekkür ettiğimi ve artık işlerimi yapabilecek konumda olduğumu muhtar ile iletip düzenimi koyma kararını belirtmiştim. Bu sabah kahvaltının nefis kokusu ile uyandığımda kaşlarım çatıldı.
Sözümü dinlememişlerse onlara kızma kararı ile mutfağa yöneldiğimde Murat 'ın çaydanlığı ocaktan masaya yerleştirdiğini gördüm. Yüzüme yerleşen gülümseme ile ona bakarken , bakmanın bana yetmediğinin farkına varıp hızla yanına giderek kollarımı beline doladım.
" Varlığına duacı olduğum yatsaydın sen, ben seni kaldırmaya gelecektim."
Başımı geniş sırtına yaslayıp bir süre nefeslendikten sonra dudaklarımı sırtına bastırıp:
" Her şey için çok teşekkür ederim. Varlığın, sevgin ,ilgin, dostluğun ve kalbin için." dediğimde titreyen bedeni güldüğünü anlamamı sağlamıştı. Yavaşça ellerimi saran iri elleri ile bana dönüp sağ elini yanağıma attı. Nazikçe eğilip öpeceği sırada onu durdurdum.
" Ben ben ... daha dişlerimi fırçalamadım." diyerek hem utandığım hem de işlerimi bitirmediğim için mutfağa koşarken o da arkamdan kahkaha atıyordu. Banyoya girip kapıyı kapattığımda göğsümden fırlamaya çalışan kalbimin üzerine elimi atıp gülümsedim. Hızla işlerimi bitirip sofraya ulaştığımda Murat benim tabağımı da kendi tabağını da hazırlamış dirsekleri masada beni bekliyordum."Günaydın" diyerek masaya oturdum. Sakin bir kahvaltının ardından sofrayı toplamaya başladığımızda aklıma gelen düşünce ile Murat'ın kolunu dirseğim ile yavaşça dürttüm.
" Haftaya arkadaşlarını mangala çağıralım. Zaten onlara karşı mahcubum, telafi etmiş oluruz."
" Tamam yavrum sen nasıl istersen"
Yaşadıklarım nedeniyle aldığım raporun son iki günü kalmıştı ve bu iki günü de kimse olmadan Murat ile geçirmek istiyordum. İşimiz bitip de salona geçtiğimizde Murat ikili koltuğa yerleşirken ben de hemen yanına oturdum. Elimi koluna atıp kaslarını okşamaya başladım. Kasıldığını hissediyordum zira birbirimize açıldığımızdan beri dudaklarımızdan başka tenimizin birbirini tanıma fırsatı olmamıştı. Kolunu okşayarak ensesine ulaşıp yüzünü yüzüme döndürerek dudaklarına yapıştığımda anında karşılık verdi. Ardından elleri belimi bulup okşarken bende bu fırsattan istifade edip kucağına yerleştim. Dudaklarımı açlıkla emerken kalçamı aletinin üzerinde hareket ettirdiğimde Murat'tan harika bir inleme kazandım. Kalçamdaki aleti hızla sertleşirken vücudum benden izinsiz hareket ediyor ve daha fazlası için çırpınıyordu.
Murat bir anda dudaklarımdan ayrıldığında yarı baygın bakan gözlerim sevdiğimi buldu. Hafif çatık kaşları ile:
" Daha iyileşmedin ceylanım. Bekleyebiliriz." dediğinde derin bir nefes alıp:
" Abartma paşam abartma." dedikten sonra bu defa alt dudağına saldırıp sertçe emmeye başladım. " Hıh" diye çıkardığı memnun ses ile elleri kalçalarımı bulan Murat beni kucağına alarak yatak odasına yöneldi. Yatak odasına hızla girip beni yatağa dikkatle bıraktığında öpüşmekten şişmiş dudaklarıma bakarak kazağını çıkardığında nefesim kesildi.
" Nefes al gülüm"
Verdiği direktifle tuttuğum nefesimi bırakırken tekrar üzerime eğilip dudaklarıma yapışırken elleri tşirtümün uçlarını buldu . Hafifçe doğrulup çıkarması için yardım ederken o hala dudaklarımın tadına varmaya devam ediyordu. Dudaklarımdan ayrılıp üstümdekini çıkardıktan sonra boynuma gömülürken inledim. Daha önce kimse ile olmamanın verdiği acemilik ile ellerimi sırtına yerleştirip aldığım zevkle sırtına tırnaklarımı geçirdim. Yavaş yavaş göğüs uçlarıma gelip emerken kendimden geçiyor gibiydim. İpleri tamamen Murat'a bırakmış ve beni yönlendirmesi ile yaşadığım anın zevkine kendimi kaptırmıştım ki göğsümden başını kaldırıp:
" Yavrum ilkin mi?" dediğinde başımla onayladım.
" Canın yanacak ve krem gerekli " dediğinde elim ile komidini gösterdim. Komidine yönelirken pantolonunu zorlayan iri aleti ile yutkundum. Bu bana zor girerdi. Komidinden kremi alıp yanıma geldiğinde önümde diz çökerken yavaşça doğrulup ne yaptığına bakmaya başladım. Elini pantolonuna atıp bir hızla çıkarırken bokserini de birlikte çıkarmıştı ardından bu sefer elini benim eşorfmanımın kemerine atıp çamaşırım ile birlikte yere indirdiğinde gözlerime son defa sorar bakışlarını yolladı. Başım ile verdiğim onayı aldığında bacaklarımı omzuna atıp baldırlarımın içini öpüp yalamaya başladı. Zevk tüm vücuduma yayılırken aletimin başını ağzına aldığında tiz bir çığlık dudaklarımdan döküldü. Aletimin kalanını da ağzına alırken parmakları ile girişime masaj yapmaya başladı. Az sonra gelen ilk parmak ile az öncekinden keskin bir çığlık attım. Duraksadığında" durma" dedim. Sözümü dinleyip bir süre masaj yaptıktan sonra ikinci kremlenmiş parmağını da içime yolladı. Çok sürmeden üçüncü parmağını da içime gönderip masaj yaparken sınırıma gelmiştim bile.
" Hadi Murat"
Murat kısık çıkan sesime rağmen beni duymuş ayağa kalkıp iri aletine kremi boca ettikten sonra üzerime eğilip dudaklarıma kapanarak tek seferde içime girdiğinde ağzında kalan çığlığımla durdu.
" Yavrum dayan az sonra geçecek."
Önce yavaş yavaş hareket ederken rahatladığım ve bedenimi ona ittiğim için hareketleri hızlandığında kremli elini aletime atıp çekmeye başladı. Ben eline o da içime geldikten sonra bir süre içimde kalıp ardından içimden çıkıp kendini yanıma attı. Hayatımda hiç bir acı bu kadar zevk vermemişti. Bayılmak üzere iken son hatırladığım yataktan sevdiğimin kollarında havalandığımdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMBAT (BXB)
General FictionAnkara hikayeleri: 1-ANKARA'YA GÜNEŞ DOĞDU: Eymen- Murat Muğla'nın küçük bir kasabasından Ankara'nın bir köyüne ana okulu öğretmeni olarak atanan Eymen ve Ankara ayazı kadar keskin , sert bir adam olan muhtarın oğlu Murat. Zaman bu iki zıt kutbu nel...