AMAN TANRIM

500 54 12
                                    

  Hayat her zaman istediğinizi vermese de gülümseyin. Benim değişmez felsefem her zaman bu olmuştur. Yaşam hiç bir şey için üzülmeye değmez bunu en zor yoldan sevdiğim birini hayattan koparken izlediğimde öğrenmiştim. Bu yüzdendir ki nefret duygusu ile olan savaşımı uzun zaman önce bitirmiş rafa kaldırmıştım. Babam olacak adamın yaptıkları elle tutulur gibi değildi evet ama ona kızmak sadece bana zarar vereceği için anlamsızdı. Yaptıkları benden çok ona zarar vermişti yani kendi hırsının kurbanı olmuştu. Bu düşüncelerle gülümseyerek eski model alışkanlığımın verdiği refleks ile radyoya elimi attığımda çalan şarkı ile gülümsedim.

"Ben kalender meşrebim, güzel çirkin aramam
Gönlüme bir eğlence isterim olsun
Ben kalender meşrebim, güzel çirkin aramam
Gönlüme bir eğlence isterim olsun
Saçları samur, gözleri mahmur, biraz da şirin olsun
Saçları samur, gözleri mahmur, biraz da şirin olsun"


Şarkının sözleri ile yerimde kıvırarak mutfağa gidip dolaptan dün aldığım börek malzemelerini çıkardım. Bu gün o gündü. Mangal adı altında piknik yapacaktık. Murat aramış ve hiç bir şey hazırlamamamı söylemiş olsa da ben eli boş gidemezdim. Demezler miydi Murat'ın yari beceriksiz. Demezlerdi, onlar iyi ve güzel insanlardı ama olsun ben gene de maarifetlerimi göstermeye niyetliydim. Mutfakta böreklerimi geceden hazırladığım  harçları koyarak sardıktan sonra üzerini yumurta ve susam ile süsledikten sonra fırına koyup giyinmek için odaya geçtim. Dolabımı açıp bu güne en uygun olduğunu düşündüğüm gri kenarı lacivert çizgili eşorfman  ile üzerine beyaz bir kapşonlu sweet geçirdim.  Havalar artık ısınmaya başlasa da  Ankara'nın ayazı adamı anlık çarpıyordu. Üzerime aynada bir defa daha baktıktan sonra sweetimi çıkarıp içine beyaz renk bir tşirt geçirdikten sonra sweetimi tekrar giydim. Artık tamamen hazırdım. O anda fırının bitiş sesi ile mutfağa koşup börekleri çıkararak soğumaya bıraktım. Börekleri koymak için kap ararken çalan kapı ile zıplaya zıplaya kapıya yönelirken "Geliyoruuuum" diye seslendim. Kapıya geldiğimde bakmadan açtım ve karşımda görmeyi beklemediğim kişi ile far görmüş tavşan gibi kaldım. Kapıda başı öne eğik ayaklarını kapımın giriş mermerine vurarak duran Davut gerçekten de beklediğim kişi değildi.

" Davut hayırdır?"

"Şey hocam ben... nasıl desem..."

Davut'un yarım yamalak ve anlamsız sözleri ile şaşkınlığım daha da artarken Davut derin bir nefes alıp başını kaldırarak bana baktı. Alt dudağını dişleri arasına alarak bir süre sessizce çiğnedi. Ardından anlık bir hamle ile:

" Ya hocam garip gelecek ama başka kime danışacağımı bilemedim." dediğinde merakla yüzüne baktım. Davut'un bana danışacağı ne olabilirdi ki? Başımı sağa sola sallayıp kafamdaki kötü düşüncelerden sıyrıldım.

" Buyur Davut sorun nedir?"

 Davut sağa sola baktıktan sonra bana yaklaşarak:

" Şey ben .... bir anlık sarhoşlukla birini öpsem ve bu midemi bulandırmasa bu beni şey yapar mı?" dediğinde gözlerim kocaman açıldı. Bu soruyu bana soruyorsa oooooo aman Tanrım aman Tanrım tüm duygularım tavan yaparken dudaklarımdan o soru kaçtı.

" Kim?"

 Aslında cevabını tahmin etmem zor değildi. Zira ben hastanede yatarken Davut'un Adem'e bakışlarının farklı olduğunu fark etmiştim ama bu kadar homofobik birinin bir erkeğe duyguları olabileceğine ihtimal vermediğimden yanlış anladığımı düşünmüştüm. Ama çok iyi bildiğim ama unuttuğum bir şey vardı ki kim bir şeye büyük bir öfke ile yaklaşıyorsa ona sahiptir ve kabullenemiyordur. Kendinden nefret etmek zor olandır ama kendine duyduğun nefreti başkasına yansıtıp acısını ondan çıkarmak ilkel ama kolaydır.  Davut'un sesi ile kendime geldiğimde sözleri dudaklarımın yüzüme genişçe yayılmasına neden oldu.

" Biz beraber büyüdük, o beni hep abi bilip kuyruğumdan hiç ayrılmazdı. Ne ara böyle oldu ki?"

 Ben kendi ile olan savaşına gülümseyerek sevdiğim ve buraya cuk oturan bir tango ile cevap verdim.

"Yangın var yangın var sen yanıyorsun

Yetişsin a sevdiğin tutuşuyorsun"

 Ardından gelen kahkaham ile yüzü iyice düşerken farkına vardığı duyguların ağırlığı ile derin bir " offf" çekti. Shipperr yanım pır pır ederken zavallı Davut arkasını dönüp ağır ağır başı önde koridorda kayboldu. Hayırlı olsun nur topu gibi bir aşığımız daha oldu.


İMBAT (BXB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin