Otobüsten indiğimde suratıma çarpan sert rüzgar saçlarımı savurduğunda ellerimi montumun cebine soktum. Hızlı adımlarla yürüyerek sahile geçtiğimde etrafıma bakınıyordum.
Oğuz'la konuştuğumuz yere gelmiştim ama onu göremiyordum. Aramak için telefonumu çıkarttığımda rehbere girip Oğuz'u buldum ve çaldırıp telefonu kulağıma götürdüğümde tam o an telefon kulağımdan çekilmişti.
"Oo güzellik burada ne işin var?"
Atakan, elinde tuttuğu telefonumun ekranına baktığında kaşlarını çattı. "Ne yapıyorsun Atakan telefonumu ver" zorluk çıkartmadan telefonumu bana verdiğinde çalmaya devam eden aramayı kapattım.
"Oğuz'u mu bekliyorsun?"
"Evet"
Güldüğünde bakışlarını kaçırdı. "Mutlu musun?"
"Hiç olmadığım kadar"
"İyi bari elimden aldığına deymiş yani"
Nefesimi dışarıya verdiğimde bakışlarımı kısaca etrafta gezdirdim. "Saçma sapan konuşmaktan vazgeç artık Atakan. Oğuz, senin elinden bir şey almadı. Sen beni aldatmıştın bende senden ayrılmıştım hepsi bu. Şimdi lütfen gider misin?"
"Aslında haklısın. Sana çok yanlış davrandım zamanında pişman mıyım? Evet. Ama seni gerçekten seviyordum. Her neyse buradan geçiyordum seni gördüm selam vermek istedim. Zaten beni seven bir kız var onunla görüşüyorum"
Atakan'ı dikkatle dinlediğimde dudaklarımı birbirine bastırıp kafamı salladım. Bir şey söylemek istemiyordum. Umarım o görüştüğü kızı üzmezdi.
"Leyla" yan taraftan buraya doğru gelen Oğuz'un sesini duyduğumda bakışlarımı ona çevirdim. Saniyeler içerisinde yanıma geldiğinde Atakan'a sorarcasına bakıyordu.
"Her neyse ben gideyim. Kendine iyi bak Leyla, görüşürüz"
Nezaketen kafamı salldığımda Atakan yanımızdan ayrılmıştı. Bir süre arkasından bakakalıp Oğuz'a döndüğümde yüzünün aldığı hali görünce kaşlarımı çattım.
"Ne oldu?"
"Yanlış bir şey söylemedi değil mi?"
"Hayır, aksine gayet düzgün konuştu"
Rahatladığında kafasını salladı. "İyi bari"
"Sen neden geciktin?"
"Ben tam vaktinde geldim, sen erken gelmişsin"
"Allah Allah" dediğimde şaşırmış gibi tek kaşımı havaya kaldırdım.
Kütüphane mevzusun üstünden yaklaşık iki hafta geçmişti. Aklıma geldikçe hala tirip atıp duruyordum. Oğuz, bu durumdan baya sıkılmıştı ama ben verdiği tepkilerden dolayı çok eğleniyordum.
Güneş olmasına rağmen hava öyle soğuktu ki hareketsiz bir şekilde durmak beni daha da üşütmüştü. "Yürüyelim mi?"
"İyi olur"
Oğuz, sağ tarafıma geçtiğinde birden parmaklarını parmaklarıma sardığında bakışlarımızı hemen ellerimize çevirdim. Gördüğüm görüntü içimi ısıtırken gülümsedim.
"Ellerin buz gibi olmuş"
Tuttuğu elimi havaya kaldırıp öptükten sonra diğer eliyle elimi ısıtmaya çalıştı. Ben onun bu halini öküzün trene baktığı gibi izlerken nutkumun tutulduğunu hissediyordum.
"Şubat ayındayız kıvırcık eldiven takmayı unutmuyoruz"
"Hep sen ısıtsan olmaz mı?"
Adımlarını durduğunda genişçe gülümsedi. Bakışlarım Oğuz'un gülümsemesine takıldığında iç çektim. Nasıl bu kadar güzel gülebiliyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIVIRCIK || texting
General Fiction(TAMAMLANDI) Leyla : Seni merak ediyorum. Leyla : Bu yüzden de, seni aramaya çalışacağım Leyla : Ve eğer seni bulursam o zaman karşıma çıkacaksın ve anlatman gerekenleri anlatacaksın Leyla : Söz mü? İsimsiz : Üzülsem mi sevinsem mi bilemedim. İsimsi...