Bugün Oğuz geliyordu!
Tabi bir geceliğine ama olsun. Onu o kadar çok özlemiştim ki bir güne de olsun razıydım.
En son konuştuğumızda otobüse bindiğini söylemişti. İlk önce yanıma uğrayacağını daha sonra ise eve gidip bir gece kalacağını ve sabah erkenden tekrar yolca çıkacağını söylemişti.
Otogora onu karşılamaya gidecektim. Bu yüzden ilk önce güzel bir duş aldım ve giyeceklerime karar vermeye çalıştım. Mart ayındaydık ama havalar tam anlamıyla ısınmamıştı.
Üzerime çok kısa olmayan bir crop giyip üzerine ince bir hırka geçirmiştim. Altına ise bol baça bir pantalon giyip saçlarımı açık bıraktım.
Hazırlanırken bir yandan da telefonun ekranını açıp saate baktım. Oğuz'un otobüsten inmesine yaklaşık 1 saatten az bir vakit kalmıştı.
Dakikalar sonra hazırlandığımda anneme çıkacağıma dair haber vermek için mutfağa gittim. "Ben çıkıyorum bir kaç saate gelirim"
Annem bakışlarını bana çevirip üzerimi incelediğinde kaşlarını çattı. "O çocuğun yanına mı gidiyorsun?" Kafamı salladım. "Onun bir adı var, Oğuz. Ve evet onun yanına gidiyorum"
"Baban duymasın"
"Sebep?" Dedim tek kaşım havaya kalkarken.
"Bu benim umrumda bile değil bana karışamaz, daha kaç kere söylemem gerekiyor?"
"Ben diyeyim de Leyla"
Omuz silktim. "Görüşürüz" evden çıktığımda morelim bozulmuştu. O adam neredeyse her şeyime karışmaya başlamıştı son zamanlarda.
Bu düşüncelerden kurtulup binadan çıktım ve en yakın otobüs durağına doğru yürüdüm. Sadece yarım saat sonra otogara geldiğimde derin bir nefes aldım.
Oğuz'un gelmesine 5 dakika kalmıştı.
Onu görecek olmamın heyecanı ile kalbim hızlı bir şekilde çarparken onu beklemeye başladım. Ellerim buz gibi olmuştu heyecandan.
5 dakikanın sonunda buraya doğru bir otobüs yaklaştığını farkettiğimde yerimde kıpırdandım. Otobüs, otogara doğru yanaştığında otobüsten inan insanlara takıldı bakışlarım.
Saniyeler sonra Oğuz'u elinde küçük bir çanta ile görmemle sevinçle ona doğru koşmaya başladım. Bakışları çok geçmeden beni bulduğunda elindeki çantayı yere bırakıp kollarını bana açtı.
Tam anlamıyla Oğuz'un üzerine doğru atladığımda kolları belimi sıkıca sarmıştı. "Oğuz" diye mırıldandım. Erkeksi kokusunu içime çektiğimde kafasını boynuma gömmüş derin derin nefesler aldığını farkettim.
Uzun bir sarılmanın ardından yüzümü geri çektim. Kollarım hala boynundaydı, kolları hala belimdeydi.
Eskişehir'e gideli yalnızca 2 buçuk ay olmuştu ama onu tahmin edemeyeceği kadar özlemiştim.
Gözlerimle yüzünün her bir ayrıntısını incelediğimde hafiften çıkmış sakallarını farkettim.
"Bu kadar özleyeceğini tahmin etmemiştim kıvırcık"
Güldüm. "Alıştırdın beni kendine en ufak ayrılığa dayanamıyorum ne yapayım?"
Oğuz'un kaşları havaya kalktı. "Bak sen! İtirafa gel hele" burnuma yalandan bir fiske attığında kıkırdadım. Yakın olan yüzü beni heyecanladırırken yutkundum.
Belimdeki eli sayesinde beni iyice kendine çekerken omuzlarına sıkı bir şekilde tutundum. Oğuz'un bakışları dudaklarıma düşerken alt dudağımı yaladım. Bana yaklaşmasıyla gözlerim kendiliğinden kapanırken çok geçmeden dudakları dudaklarımın üzerine yerleşip usulca öpmeye başlamıştı.
Dudaklarımı aralayıp öpüşüne karşılık vermeye çalışırken gülümsedim. Hasret giderircesine yavaş öpüyordu ve bu beni daha da çıldırtıyordu!
"Yolun ortasında yaptığınız şeye bak!"
Bir tane teyzenin sitemli sesi kulaklarımı doldurduğunda Oğuz'dan geri çekildim. Bakışlarım bize ters ters bakan teyzeye döndüğünde mahçup bir şekilde gülümsedim.
"Kusura bakmayın"
Teyze, kendi kendine bir şeyler söyleyip yanımızdan ayrıldığında Oğuz ile kahka atmaya başladık. Bu durum pek hoş olmamıştı sanırım.
Oğuz, elimi tuttuğunda sahile doğru yürümeye karar vermiştik. "Eskişehir güzel mi?" Diye sordum merakla.
"Evet güzel, pek gezecek vaktim olmadı açıkçası"
"Annen nasıl peki?"
"Annem daha iyi tedavisi sürüyor"
Usulca kafamı sallayıp dudaklarımı birbirine bastırdım. "Sevindim"
Nihayet sahile vardığımızda boş bulduğumuz bir banka oturup birbirimize doğru döndük.
"Sen daha da mı güzelleştin yoksa bana mı öyle geliyor?"
Tebessüm ettim. "Bilmem aynıyım bence"
"Yok" dedi. "Baya güzelleşmişsin"
Ellerini saçlarıma değdirdiğinde buklelerimle oynamaya başladı. Daha sonra bakışları üstüme düştüğünde kaşlarını çattı.
Eliyle fermuarı hafif bir şekilde aşağı indirdi. Boynumun çıplak kaldığını fark ettiğinde gözlerime sorarcasına baktı. "Ne giydin?"
"Crop giydim"
"Böyle gezmiyorsun herhalde"
"Oğuz üzerimde hırka var"
Parmağının tersiyle çıplak tenimi okşadı ve daha sonra aşağı indirdiği fermuarı yukarı çekip önümü kapattı.
"Okul bitimine döner misiniz?" Diye sordum konuyu değiştirmek için. Kıyafetime takacaktı yoksa.
Bir kaç saniye düşündü. "Döneriz büyük bir ihtimalle. Neden sordun?"
"Sınava gireceğiz ya"
"Evet biliyorum sınav zamanı burda olmuş olurum merak etme"
"İnşaallah güzel bir üniversite kazanıp gideriz buralardan"
"Gitmek mi istiyorsun?" Diye sordu ilgiyle. Hırkamın bir köşesiyle oynamaya başlayıp kafamı salladım.
"Evdekiler yüzünden canım sıkılıyor. O adamla aynı evde yaşamak hiç istemiyorum"
Oğuz, parmağını çeneme koyup ona bakmamı sağladı. "İlk konuştuğumuz zamanlar sana ne dediğimi hatırlıyor musun?"
"Hangisini?"
"Seni çekip kurtaracağım o hayattan diye söz vermiştim"
Kafamı salladım. "Sana söz veriyorum seni alıp götüreceğim buralardan birlikte güzel bir hayat kuracağız"
Sesimin titremesine engel olamadım. "Kuracağız değil mi?"
"Kuracağız bitanem. Sen ve ben sadece"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIVIRCIK || texting
General Fiction(TAMAMLANDI) Leyla : Seni merak ediyorum. Leyla : Bu yüzden de, seni aramaya çalışacağım Leyla : Ve eğer seni bulursam o zaman karşıma çıkacaksın ve anlatman gerekenleri anlatacaksın Leyla : Söz mü? İsimsiz : Üzülsem mi sevinsem mi bilemedim. İsimsi...