Az önce olanlardan dolayı nefesimi düzene sokmaya çalışıyordum. Kalbim, deli gibi atarken vücudum cayır cayır yanıyordu.
Kumun üzerinde oturmuş bizimkileri izliyordum. Irmak ve Mert, birbirlerinden bir saniye bile ayrılmıyorlardı. Sabahtan beri tartışıyor olmalarının acısını çıkarıyor olabilirdi Irmak.
Kafamı diğer tarafa çevirip Kerem ve Asu'ya baktım. Sevgili olduklarını söylediklerinde gerçekten çok mutlu olmuştum. Oğuz, dışında bunu hepimiz bekliyorduk ama gene de şaşırmadan edememiştik.
Asu, bildiğim kadarıyla yüzme bilmiyordu ve şuan Kerem, Asu'ya yüzme öğretiyordu. Asu, suyun içine batıp boğulmaktan korkarken Kerem yüzündeki gülümsemeyle Asu'yu tutuyor, nasıl davranması gerektiğini anlatıyordu.
Bunlar çok minnoştu.
O sırada gözlerim Oğuz'u aradı. Aramızda en iyi yüzme bilen Oğuz'du. Bu yüzden onun derinlere gidebileceğini hepimiz tahmin ediyorduk. Çok geçmeden Oğuz, görüş açıma girdiğinde az önce olanları hatırlayıp yanağımın içini ısırdım.
Herkes kendi halinde takılırken elimi kumların içine sokup ben de kendi çapımda vakit geçirmeye çalıştım. "Selam" dakikalar sonra yanı başımdan gelen sesle irkilip kafamı salladım.
"Selam" diye mırıldandım garip bir tonda. 20'li yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim bu erkek bana üstten bakışlar atarken gülümsedi. "Yanına oturmamda bir sakınca var mı acaba?"
Kafamı kısa bir anlığına denize çevirip bizimkilere baktım. Oğuz, bu tarafa bakmıyor denizin tadını çıkarmakla meşgul oluyordu.
Ben, cevap veremezken çocuk eğilip yanıma oturdu. Bu durumdan hiç hoşlanmamıştım, neden yanıma gelmişti ki? Acaba beni tanıyor da ben mi onu çıkartamamıştım?
"Tanışıyor muyuz?" Diye sordum bir ihtimal. Çocuk ellerini iki yandan kuma yaslayıp rahat bir tavır alırken kaşlarını havaya kaldırdı. "Tanışmıyoruz ama istersen tanışabiliriz"
Ben onun suratına aval aval bakarken çocuk bu halime güldü. "Savaş ben" daha sonra gözleriyle bedenimi süzdüğünde yüzümü buruşturmamak için kendimi zor tuttum. "Bu güzelliğin ismi nedir acaba?"
Kendince beni tavlamaya çalışıyordu ama rahatsız ettiğinin farkında değildi. "İsmimi bilmene gerek olduğunu düşünmüyorum" ellerimi kumun üzerinden çekip hızlıca süpürdüm ve gitmek için ayaklandım.
Ayaklandığım esnada çocuk bileğimi tutup beni durdurdu. "Neden?" Diye sorduğunda ilk önce bileğimdeki eline kaşlarımı çatarak baktım. Bileğimi ondan kurtardığım esnada çocuğun gözleri vücuduma kayıp duruyordu.
"Tanışmak istemiyorum, lütfen gider misin?"
Ağzımı bozmak istemiyordum. Bence artık beni anlayıp gitmesi gerekiyordu. Çocuk, beni duymayıp üzerime doğru gelmeye başladığında yutkundum. Ne yapıyordu bu?
"Çok güzelsin, hayatımda hiç böylesine bir güzellik görmemiştim"
"Saçmalama lütfen"
Üzerime gelmeye devam ederken elimi göğsüne koyup onu ittirmeyi denedim ama göğsüne koyduğum elimi tutup beni kendine çektiğinde ağzımdan büyük bir çığlık kaçmıştı.
Savaş denen bu kişi aklını kaybetmiş gibi davranırken elimi ondan çekmeye çalışıyordum ama buna müsaade etmiyordu. Tam, yüzünü yüzüme yaklaştırıp temasda bulunacaktı ki birisinin ona sertçe kafa atmasıyla geriye doğru sendelenmesi bir olmuştu.
"Ulan şerefsiz seni istemeyen birisine dokunmaman gerektiğini bilmiyor musun?"
Oğuz, çıldırmış gibi Savaş'a bağırırken etrafımızda bulunan bir kaç insanın bakışları bize dönmüştü. Savaş, eliyle burnunu tutarken kahka atmasıyla kaşlarımı çattım. Deli miydi bu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIVIRCIK || texting
Tiểu Thuyết Chung(TAMAMLANDI) Leyla : Seni merak ediyorum. Leyla : Bu yüzden de, seni aramaya çalışacağım Leyla : Ve eğer seni bulursam o zaman karşıma çıkacaksın ve anlatman gerekenleri anlatacaksın Leyla : Söz mü? İsimsiz : Üzülsem mi sevinsem mi bilemedim. İsimsi...