Karen gözlerini araladığında kocasının kolları arasındaydı. Genç kız uzanıp adamın boynundan öpmesi ardından geri çekilmeye çalıştı. Niyeti yiyecek birşeyler hazırlamaktı. Bu gün yapabileceğini düşünmüyordu sanırım inanılmaz bir yorgunluk tüm bedenine hakimdi lakin öyle mutluydu ki önemsemek şöyle dursun tüm kalenin yükünü kaldırabilirdi. Kendini hafifçe çekip çıplak bedenlerine bakması ardından iç geçirerek yüzünü kaldırıp adamı yanağından yavaşça öptü ve yeniden kalkmaya çabaladı.
"Hiçbir yere gidemezsin! Aklıma öyle çok şey hücum etti ki..." Noah eğilip kadını öpmesi ardından onu kendine sıkıca bastırdı.
"Kahvalt-"
"Ben yeni kahvaltımı buldum..." Noah kadına muzip bir gülümseme göstermesi ardından onu çevirip üzerine çıkmaya yeltendi lakin korkunç bir inleme ile kendini yatağa bıraktı "Tanrım belim!"
"Ben sana dedim" Karen kıkırdayarak adamı öpüp doğruldu ve ayağa kalkıp yerdeki sabahlığa doğru ilerledi.
"Gel buraya Karen!" Genç adam doğrulmaya niyetlendiysede olacakmış gibi değildi. Kadının sabahlığı ağır ağır üzerine geçirişini kıstığı gözleriyle izledikten sonra yeniden hamle yaptı lakin Karen kaçtığında yüzünü buruşturup yatakta ters döndü. "Gel buraya..."
"Hayır." Karen dudaklarını birbirine sürtüp bir an çıkmak dilediyse de olmazdı. Adam yataktan düşmüştü fena incinmişti farkındaydı genç kız kendi kendine gülüp üzerini giymeye koyuldu. O saçlarını toplamaya çalışırken kapının çalmasıyla bırakıp o tarafa yöneldi ve kapıyı açtı.
"Leydim kahvaltıya çağırılıyorsunuz. Anneniz burada"
"Ne annem mi geldi?" Karen heyecanla gülümsedi. "Hemen geliyorum" Genç kız kapıyı örtüp koşar adım yukarı çıktı ve kocasının boynuna sarıldı. "Annem gelmiş Noah kahvaltıya çağırıyorlar"
"Kalkacak gibi değilim Karen" Noah kadını öpüp yüzüne baktı. "Şuradan bir pantolon ve gömlek getirirmisin çiçeğim"
"Hayır hayır..." Karen gülümsedi. "Dinlen Noah inme"
"Çıplak mı oturayım kadın" Noah iç çekti.
"Tamam oturma" Karen gidip temiz bir pantolon çamaşır ve gömlek alması ardından kocasının giyinmesini yardımcı oldu. "Ne yapacağız beline?"
"Sen kahvaltıya git güzelim ben bunu ne yapıp edip iyi edeceğim. Bana da birşeyler gönder."
"Olur" Genç kız kocasının onu bir müddet daha öpmesini izin vermesi ardından çekilip tek kaşını kaldırdı. "Aklıma birşey geldi"
"Aklını seveyim senin"
---
Brian masada karşı köşede Rhonanın yanında oturmakta olan Rebecca ya gözlerini dikmiş bakmaktaydı. Ne işi vardı bu kadının yine burada bilemiyordu. Göz ucuyla Lily e bakıp yeniden kadına döndü. "Hoşgeldiniz Leydi McDonald""Bilemiyorum..." Rebecca masa etrafındakilere bir müddet göz gezdirmesi ardından gözü Roberte takıldı pek umursuyormuş görünmüyordu.
"Dün gece fırtına vardı yollar ziyadesiyle tehlikeliydi" Arcana kadını süzdü.
"Bu bir engel değil" Rebecca tek kaşını kaldırdı.
"Ziyaret sebebiniz..." Lily gözlerini kırpıştırdı.
"Kızım" Rebecca kafa salladı.
"Anlıyorum" Lily zorla gülümsedi.
"Hoş şeyler duymadım Leydi Elizabeth"
"Duyduklarınızın bir ehemmiyeti yok Leydi Mcdonald" Callie Iana baktı.
"Robertin öldüğü ile ilgili söylentiler bizi de üzdü leydim neredeyse inanıp cenazesine gidecektik" Simon oldukça gergin olan ortamı yumuşatmak istedi lakin kadının kendisine yan gözle bakmasıyla söylediğine gülen tek kişi olarak kaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİMON ÇİÇEĞİM
Historical FictionÇILGINLAR GİBİ SEVİP DE GÖZÜNÜN UCUNA YANSITMAYAN BİR ADAM, TERTEMİZ DUYGULARININ KURBANI OLAN, HAYAL KIRIKLIĞININ BÜYÜĞÜNÜ YAŞAYAN DÜNYA TATLISI BİR KIZ... DÜNYAYI ALTINA ÜSTÜNE GETİRİP DE İKİ GENCE BİR TÜRLÜ YARDIM EDEMEYEN BİR KALE DOLUSU MANYA...