"Tanrım!" Karen gözlerini açtığında kendisine hala aynı ifade ile bakmakta olan adamı görünce yerinde sıçradı. Ardından elini pelerini içine sokup elini sıvazladı hala ağrıyordu.
"Bunu ye" Noah elindeki torbayı kıza uzattı. Kar yolu tıkadığından köylere girememişlerdi. Ian ne olacağını tahmin ettiği için yanlarına bolca yiyecek koydurtmuştu. Noah son konuşmaları ardından tek bir kelime etmemişti Karen ile, o da diretip de konuşmamıştı. Öyle ki değil sesini nefesini dahi duyamamıştı Noah. Bir süre sonrada uyumuştu. Genç adam ise gözünü kırpmadan onu izlediğinden yüz kaslarını oynatamaz hale gelmişti. Karşısında oturmak çok zordu. Karen elindekini alıp kucağına yerleştirdi ardından tek eliyle içini açıp karıştırdı. Aynı sessizlik içerisinde bir şeyler yemeğe koyuldu. "Bunu da iç..."
Genç kız matarayı alıp koluna sıkıştırdıktan sonra kapağını açtı. Bu eline bir çözüm bulması gerekiyordu çözüm de tam karşısında oturuyordu.Lanet olsun elini bu hale getiren de onu çözümü getirecek kişi ile aynıydı lakin dayanamıyordu Karen. Kolları acıyor parmakları ağrıyor tokalarını çıkartmadığı için kafa derisi geriye doğru çekiliyordu. Genç kız güçlükle bir şeyler yemeğe çalıştıktan sonra artık dayanamayacağını anladığında başını kaldırıp perdeyi sıyırmış camı gözleyen adama baktı. "Artık konuşabilir miyim?"
Noah şaşkınlıkla gözlerini kıza çevirdi öyle şaşırmıştı ki gülecekti. Pekala uysal olduğunu biliyordu. Mektuplarına karşılık olarak söylediklerini tasdiklediğini de biliyordu lakin yaptığını düşünmemişti. Genç adam kendisine bir çeşit tavır aldığını düşünerek dudak büktü. "Bir beş on dakika daha sessizlik istiyorum" dedi kesinlikle dalga geçmek için konuşmuştu lakin Karenin iç geçirip önündeki torbayı karıştırmaya başlamasıyla kolunu cama dayayıp eliyle ağzını kapattı. Yok genç adam dayanamayacaktı. Gülmemek için boğazını temizleyerek kaş çattı. "Bu çok aptalca. Şu an seninle dalga geçtiğimi anlayamayacak kadar da değilsindir."
Karen hafifçe gözlerini kaldırdı "Değilim"
"Buna susacak kadar aptal da değilsindir" Noah karşılık görmeye hazır cevaplı kadınlara alışıktı. Callie ile laf dalaşına giremiyordu girmekte istemiyordu Maeve ve Mori sabaha kadar karşılık verirdi. En kibarları Blairin dahi tamammül sınırı bir yere kadardı ki Fiona bulduğunu fırlatmaktan çekinmezdi.
"Cevap verecek kadar umursayacağım bir şey değil." Karen önüne bakmaya devam etti.
Noah nefesini tuttu. Yerinde huzursuzca kıpırdandı. Böyle bir cümlenin üzerine konuşamazdı ya tanrı şahitti şu dakika yüzüne bir tokat yemeği yahut bağırıp ağlamasını tercih ederdi. Genç adam birkaç dakika kendisine yapacak bir şey bakacak bir yer aradı ardından yeniden yüzünü buruşturmuş torbayı gözleyen kadına baktı. Konuşacak oldu lakin Karen ondan önce davrandı.
"Sanırım süre doldu."
Noah bakışlarını camdan dışarı sabitledi. Şimdi de o umursamayacaktı. "Kaleye varana kadar uzayıp gidebilir..."
"Peki lakin öncesinde." Genç kız elini pelerini altından çıkarıp adamadoğru uzattı. "Noah elim-" Karen arabanın aniden birşeye çarpmışçasına durması ile Noahın üzerine adeta fırlatıldı. Adam karşısında olmasaydı kafasını karşı kenarlığa çarpacaktı. Ciyaklayarak yukarı baktı. Noah onu yeniden kollarından tutmuştu.
Genç adam ani bir afallama ile üzerine düşen kadını tutmaya çabaladı. Kendisine baktığında ise ne yapacağını bilemedi. Bacakları arasında bedenini ona yaslamış halde duruyor oluşu gözlerini irice açıp yüzüne bakmasına neden olmuştu ki kendini çekmeye çalışırken kıpırdanması beraberinde hoş şeyleri getirmemişti. Noah panikleyerek kadını kollarından sıkıca tutup geri yerine oturtması ardından hızla kapıyı açıp dışarı baktı. Araba kara saplanmış olmalıydı. Genç adam boğazını temizleyerek arabadan indi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİMON ÇİÇEĞİM
Fiction HistoriqueÇILGINLAR GİBİ SEVİP DE GÖZÜNÜN UCUNA YANSITMAYAN BİR ADAM, TERTEMİZ DUYGULARININ KURBANI OLAN, HAYAL KIRIKLIĞININ BÜYÜĞÜNÜ YAŞAYAN DÜNYA TATLISI BİR KIZ... DÜNYAYI ALTINA ÜSTÜNE GETİRİP DE İKİ GENCE BİR TÜRLÜ YARDIM EDEMEYEN BİR KALE DOLUSU MANYA...