"Hazırmı ağabey!" Noah eliyle saçını geri tarayıp Iana baktı. Yüzü hafif bereli olsa da özenle giyinmişti. Kahvaltı hazır ettirmişlerdi. Dün gece Maevein evinde kalıp yanlarına gelmeyen kadınlara da haber etmişlerdi.
"Bu ne Noah..." Ian ziyadesiyle süslenmiş adamı baştan aşağı süzdü.
"Leydilerle kahvaltı etmeyecek miyiz ağabey derli toplu giyineyim dedim." Noah yeleğini ve ceketini düzeltti.
"Baloya gitmiyoruz Noah. Kavga ettikten sonra cici bici giyinip kahvaltıya inilmez. Daha mı çok sinirlendireceksin Leydiyi. Çok umursamaz bir görüntü bu." Ian dilini şaklattı.
"Ya ne yapacağım? Nazik leydiler iyi giyimli adamlardan hoşlanmaz mı?" Noah iç çekti.
"İyi giyinmek için leydi ile bir sözünüz olması gerekir biz şu an acı çekeceğiz suçluluk duyup perişan olacağız ve bu şekilde acı çekilmez." Ian başını iki yana salladı. "Gel şu Roberti almaya gidelim"
"Noah" başını iki yana sallayıp Ianın peşine takıldı. Pekala çok dikkatli bir adam değildi lakin temiz ve özenli giyinirdi. Kendine bakarken Ceketin bir parça fazla olmuş olabileceğini düşündü. Robertin odasına geldiklerinde ise derin bir nefes alıp içeri girdi.
"Hazır mı her şey?" Robert yataktan inip adamlara baktı. Süslenmiş oğlanı gördüğünde ise kendi kendine sırıttı. "Düğüne mi gidiyoruz?"
"Rorot bize yardım et." Ian dostuna baktı.
"Ne yapayım?" Robert gözlerini kırpıştırdı.
"Perişan görünmesi lazım bu herifin. Hem perişan hem karizmatik."
Robert Noah'a şöyle bir baktı. "Gel buraya uzun." Oğlan kendisine yanaştığında ceketi çekeledi. "Çıkar şunu."
"Pekala..." Noah ceketini çıkarıp kenara koydu ardından Robertin genelde giydiği çok cepli yeleğini çekelemesiyle gözlerini kırpıştırarak adama baktı. "Ben bunu perişanken de giyerim"
"İyi ya öyle perişansın ki bunu bile unuttun bok herif!" Robert kaş çattı. "Sen pek perişan olmamışsın gibi..."
Noah gerileyip hızla yeleğini çıkarttı. "Yeterinden fazla perişanım Robert... Şu yaptıklarıma bak... " Genç adam bir an öfkelenip ciddileştikten sonra üzerine baktı.
"Pe-ki..." Robert oğlana yaklaşıp saçını hafif dağıtıp eski özenli halinden kurtardı. yaka bağlarını gevşetip sarkan iki yanını ilikten çıkmasın diye düğümledikten sonra kenarlarını sallanmasınlar diye kesti. Kollarını da dirseğine kadar sıyırıp geri çekildi. "Oldu gibi."
Ian yanaklarını kemirip bir müddet daha Noah'ı süzdü. Yeterince iyiydi hatta bu haliyle daha olgun ve karizmatik göründüğü su götürmezdi lakin perişanlık eksikti. Genç adam Noah'a yaklaşıp yüzüne biraz daha dikkatli baktı. "Bir şey eksik"
"Tanrı bu kadar vermiş ağabey daha ne ekleyeceğiz!" Noah kaş çattı. Lakin Ian'ın bir anda elini dudak kenarına götürüp tırnaklaması ile inleyerek geri çekildi. Genç adam elini ağzına kapatıp açtıktan sonra akan kana bakarak kaş çattı. "Bu ne şimdi!"
"Perişanlık Noah!" Ian yan gözle Roberte bakıp sırıttı. "İyi oldu böyle."
"Sabır..." Genç adam dişlerini gıcırdatarak odadan çıktı ve alt kata inmeye koyuldu. Tüm bu saçmalığın neye yarayacağını bilemiyordu lakin deneyip görsündü. Hole indiğinde Connor ve Adelard ile karşılaştı.
"Uzun, gece uyuyamadın mı ne bu hal?" Connor kendince güldü.
Noah ise kafa salladı. Bir bildikleri vardı işte lakin Noah iyi giyinmişkende gece uyumamıştı. Bunu sergilemenin faydası ne olacaktı bilemiyordu. Karen bir parça yüzüne baksa gözlerindeki kızarıklığı fark ederdi ki genç adam o fark etsin diye de uyumamış değildi. Iç çekerek etrafa bakındı. "Hazır mı kahvaltı."
![](https://img.wattpad.com/cover/332913729-288-k709390.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİMON ÇİÇEĞİM
Ficção HistóricaÇILGINLAR GİBİ SEVİP DE GÖZÜNÜN UCUNA YANSITMAYAN BİR ADAM, TERTEMİZ DUYGULARININ KURBANI OLAN, HAYAL KIRIKLIĞININ BÜYÜĞÜNÜ YAŞAYAN DÜNYA TATLISI BİR KIZ... DÜNYAYI ALTINA ÜSTÜNE GETİRİP DE İKİ GENCE BİR TÜRLÜ YARDIM EDEMEYEN BİR KALE DOLUSU MANYA...